Paris'te Gece Yarýsý - Midnight in Paris
13 Ekim 2011 12:05 / 2038 kez okundu!
Woody Allen Paris'i seviyor
Bu yýlýn ve Woody Allen’ýn yazýp, yönettiði en iyi filmlerinden birisi...
PARÝS’TE GECE YARISI - MIDNIGHT IN PARIS
YÖNETMEN, SENARYO: WOODY ALLEN
OYUNCULAR: OWEN WILSON, RACHEL MCADAMS, MARION COTILLARD, ADRIAN BRODY, KATHY BATES
Woody Allen Avrupa’ya olan hayranlýðýný “Paris’te Gece Yarýsý” ile bir kez daha gösteriyor. “Maç Sayýsý” ile Londra, “Vicky Barcelona” ile Barcelona dolaylarýnda güzel iþler çýkaran Allen bu kez Paris sokaklarýnda dolanýyor. Ýlham perisini arayan bir yazarýn kimliðinde bu güzel kentin sokaklarýný arþýnlýyor. Bir röportajýnda usta yönetmen “gençliðimizde hep Avrupalý yönetmenlere özendik, onlar gibi filmler yapmak, onlar gibi yaþamak isterdik” der. Bu özlemini geçmiþ filmlerinde New York’a yaptýðýný, Avrupa kentlerine yaparak gideriyor. Kent bir karakter gibi öyküye can veriyor. “Manhattan” filminin açýlýþ sekansýndaki siyah beyaz, grenli kent karelerinin yerini Paris’in canlý renklerdeki görüntüleri alýyor. Artýk 74 yaþýna gelmiþ ve yönettiði filmlerin esas karakterini oynayacak gençlikte olmamaktan yana dertli olan Allen, bu kez “alter egosunu/ikinci kiþiliðini” Owen Wilson’a yazar Gil Pender karakterinde ödünç vermiþ.
Allen Avrupa’ya ve kültürüne güzellemeleri arka arkaya sýralarken, Amerikan toplumunun kültür yoksunluðuna ve görgüsüzlüðüne de bol bol göndermeler yapýyor. Oklarýný Paris’e gönderdiði iki aile üzerinden saplýyor Amerikan toplumuna. Birisi roman yazarý Gil Pender’in niþanlýsý Inez’in (Rachel Mc Adams) zengin ailesi, diðeri ise kültürel birikimini ukalalýk ve çokbilmiþlik üzerine kurmuþ olan Paul ve eþi Carole olur. Cumhuriyetçi, aþýrý sað görüþlü esasýnda ticari bir anlaþma için gelmiþ olan müstakbel kayýnpeder ve kayýnvalide bulunduklarý kentin kültür hazinesinden bir haber, pahalý restoranlarda yiyip, içip sonradan adýný bile anýmsamadýklarý Amerikan filmleri ile Paris günlerini geçirmektedir. Diðer kutup ise öðretim üyesi Paul (Michael Sheen) olur, bilgilerini büyük bir görgüsüzlük içinde anlatýp durur. Dokusunun uyuþmadýðý bu insanlardan kaçmak isteyen Gil, romanýna ilham toplamak bahanesi ile kendini Paris’in karanlýðýna salar. Yazmakta olduðu romanda nostaljiye olan bir özlemi yansýtmaktadýr. Kendisini yoldan alan eski model bir araba, kendisini eski bir Paris kafeteryasýna götürür. Café’de Ernest Hemingway, Scott Fitzgerald gibi efsane yazarlar Cole Porter gibi yine efsane bir caz piyanisti ile tanýþýr. Hayallerine bile sýðmayan sanatçýlar ile tanýþmalarý, her gece yarýsý buluþmalarý ile devam eder Picasso, Dali, Luis Bunuel, Touluse Lautrec, Gaugin, Degas, T.S. Eliot, Man Ray… Picasso’nun deli dolu sevgilisi Adriana (Marion Cotillard) ise aklýný baþýndan alýr. Paris’te 1920’li yýllarda genç sanatçýlara destek veren ünlü sanat galerisinin sahibi ve sanat eleþtirmeni olan Gertrude Stein (Kathy Bates) Gil’in romanýnýn taslaðýný deðerlendirir. Hepsi onun hayal dünyasýný aþan, normal yaþamdaki dengesini bozan olaylardýr.
Woody Allen, sanat ve edebiyatta sonradan Altýn Çað olarak adlandýrýlan dönemin ünlenmekte olan, yolu bir þekilde Paris’e düþmüþ ve yaþamýþ sanatçýlardan bir hayal dünyasý kurmuþ. Hepsinin eserleri üzerine yapýlan konuþmalar ilginç ve heyecan verici. Hele Gil’in, Bunuel’e ayaküstü verdiði “burjuva toplumu bir odada yemek daveti için topla, sonunda odadan çýkamasýnlar” tavsiyesi, yönetmenin 1962’de çevireceði “El Angel Exterminador-Ölüm Meleði” filminin ana fikri olur. Nostalji takýntýsý üzerine yaptýðý konuþmalar ise ayrý bir tartýþma konusu olur. Geçmiþte hiçbir þey bu günden daha güzel, daha mükemmel cereyan etmemiþtir. Ýnsanlar bunu unutarak geçmiþi hep kusursuz olarak anýmsamak ister. Oyuncu ve karakter uyumu üzerine söylenecek tek bir olumsuz söz yok. Carla Bruni bile doðru bir seçim olmuþ.
Bu yýlýn ve Woody Allen’ýn yazýp, yönettiði en iyi filmlerinden birisi.
Emin YEÐÝNBOY
10.10.2011
Son Güncelleme Tarihi: 17 Ekim 2011 14:34