Ýslam, AKP ve Marksistler

15 Temmuz 2010 14:37 / 3952 kez okundu!

 


Geçtiðimiz aylarda Ýzmit'te, Nabi Yaðcý'nýn konuþmacý olduðu bir toplantý yapýlmýþtý. Konferansta dinleyicilerin katkýsý sýrasýnda söz almýþtým. Yaptýðým konuþmayý sonradan Bülent Karataþ çözümlemesi yapýlmýþ olarak iletti. Biraz gecikerek de olsa yanýtladým. Düzeltmeler ve kimi küçük eklemelerle ilginize sunuyorum.

ÝLHAMÝ MISIRLIOÐLU:

Ben Ecvet arkadaþýn dile getirdiði düþünceleri önemli ve samimi buluyorum. Onun korkusuna katýlmýyorum, baþka bir açýdan bakýyorum ama çok samimi buluyorum. Ve sol adýna bir þey söyleyen herkesin de buna samimi yanýtlar verme çabasý, ciddi arayýþ içinde olmasý gerekir, ideolojik olarak, politik olarak, örgütsel olarak. Bu þikayetlenmeyi, bu samimi korkuyu iyi algýlamamýz gerekir.

Burada arkadaþýmýzdan gelen bu düþünce, geniþ bir çevrenin korkularýnýn dile getiriliþi aslýnda. AK Parti, bu korkunun, tedirginliðin daha Kemalist versiyonunu dikkate almamakla bir takým hatalar yaptý. Belki toplumun daha fazla gerilmesine yol açtý.

Marksizm ile Kemalizm’in birbirinin çok fazla içinde ve üstünde bulunduðu dönemlere doðru, geriye dönüp baktýðýmýzda, bunun ayrýþmasýnýn yavaþ olduðunu görürüz. Bu ayrýþmada en önemli nokta Ýslam meselesinin iyi algýlanmayýþýdýr. Bu her iki akým için de can alýcýdýr. Marksizm’in içindeki Avrupa merkezci bakýþ açýsý bizde iyi sorgulanmadý. Çünkü Kemalizm de bu konuda dogmalara sahipti. Bizim kendi çevremizde, Marksizm’e bu yönden eleþtiri getirme konusunda uzun yýllar çok tutarlý adýmlar atamadýk.

Yukarýdan bir þey söyleniyorsa, bunu aþaðýya doðru vazetme geleneðinin içinden geliyorduk. Ýslamiyet’te bir zamanlar daha özgür bir gelenek vardý ama 900 yýl önce Ýmam Gazali ile birlikte baþka bir yola girdi.

Bugün dönüp de Ýslam konusuna yeniden, yeni bir bakýþ açýsýyla bakmak noktasýndayýz. Buna iyi bakmadýðýmýz zaman, genelden söz ediyorum, Marksizm’in verileriyle de Ýslam’ý anlamamýz mümkün deðil. Çünkü bir yerden sonra doðu despotizmi diyerek Marx, doðu despotizmini çok tanýmlamadan, çok altýný açmadan Avrupa merkezci bakýþ açýsýna dahil olmuþtur.

Konunun ayrýntýlandýrýlmasýný aslýnda Doðulu komünistlerin, Marksistlerin yapmasý gerekiyordu. Kendi toplumunu, Ýslam’ý, oradan çýkarak devleti, oradan çýkarak toplumsal geliþmeyi anlama iþini Doðulu Marksistler yapmadýðý zaman, bunu Ýslamcý kesimin içinden çýkmýþ aydýnlarý yapýyor. Bugün biraz önce söylediðiniz þeye çok katýlýyorum, onlar daha aktifler bize göre. Ýslam’ý yeniden anlamak, yeniden algýlamak belki bunun adý… Yorumlamak demiyorlar onlar, o sözden kaçýyorlar, Ýslam’da bir anlamda yorum devrinin kapandýðý söylendiði için ondan ürküyorlar ama yaþanan budur.

Peki biz neden korkuyoruz? Nedenini bulmak ve bu korkumuzu yenmek için, çok deðil iki þey inceleyebiliriz, benim önerim odur. M.S. 900 ile 1100 arasýndaki Ýslamiyet’in aydýnlýk döneminin incelenmesi doðru olur. Bu konuda Türkiye’de de son dönemlerde epeyce kitap yayýnlandý.

O dönemin kimi ipuçlarý önemli. Benim için Nabi Yaðcý’nýn konuþmasýnýn önemli yanlarýndan birisi Selçuklulara iliþkin sözlerdi. Evet, Selçuklu’daki demokrasi deðil, öyle dersek çünkü anakronizm olur ama demokrasi kültürüne iliþkin kimi þeyler de bulunabilir o dönemde. Yani hoþgörü, adem-i merkeziyet, bilginin nerede olduðunu arama gayretinin, etnik farklarýn üstünde tutulmasý…

Bizans’ta utanýldýðý için üstü kapatýlmýþ eski Yunan kültürüne iliþkin, Aristo metinleri dahil olmak üzere, onlarýn bulunup gün yüzüne çýkarýlmasý iþi, Ýslam’ýn dünyaya büyük katkýsýdýr. Batý, Yunan kültürünü Ýslamiyet üzerinden tanýmýþtýr. Bu kültür, Ýslam coðrafyasýnda, Arap, Türk ve Ýranlý Ýslam âlimlerince yeniden ele alýnmýþ, Ýstanbul’dan, Sicilya’dan ve Endülüs’ten geçerek Avrupa’ya ulaþmýþtýr. Bu taþýnmada Süryanilerin ve Yahudilerin rolü büyüktür. Bu kültürel iklim ve giriþimler, Rönesans’ýnýn ve Reform hareketinin geliþmesinde itici güç olmuþtur. Ýslamiyet’in yorumladýðý bilgiler onlarda bir baþka mekanizmadan geçirilerek yeni bir sýçramayý getirmiþtir. Biz bugünkü korkularýmýzla yüzleþebilmek için, o dönemi daha iyi anlamaya çalýþmalýyýz.

Birincisi bu.

Ýkincisi, Refah hareketine ve þimdiki AKP hareketine yine Kemalizm’in ya da eski Marksizm’in bakýþ açýsýyla bakmamayý deneyerek de o korkumuzu aþabiliriz. Bu, þu anlama gelmiyor, klasik TUDEH “yenilgi”sinin yorumlanýþ kalýplarýna teslim olmayý gerektirmiyor. Onu da baþka türlü yorumlamak mümkündür. O da o toplumun kendi iç dinamiðidir. Otuz yýl içinde geldikleri nokta da çok önemli. Ýran’ý küçümseyenimiz varsa, bunu hemen bir kenara býrakmalýdýr. Ýran’ýn çok güçlü bir tarihi, kültürel yapýsý vardýr. Çok güçlü bir toplumdur. Otuz yýlýn içinde, þu an onlarýn arasýnda yaþananla bizim içimizde yaþananýn aslýnda çok farklý olmadýðýný anlayabiliriz. Baþka bir gözle bakýlýrsa, orasý otuz yýl boyunca, bugün bizim korktuðumuz, vehmettiðimiz þeyleri, otuz yýl boyunca içinde yaþayarak aþma noktalarýna doðru geldi. Yani þimdi taþlar yerli yerine oturuyor Ýran'da.

Ýran’da kimi sosyal ekonomik konular uzun yýllar din tanýmýnýn içinden konuþuldu. Týpký bin yýl önce bilim adamlarýnýn, sanatçýlarýn her konuyu din referansýyla tartýþtýðý gibi... Onun için El Farabi’yi, Ýbni Sina’yý, Ýbni Rüþd’ü yeni bir gözle, felsefe içinden, Marksizm içinden sorgulama þansýmýz varsa, bunu denersek o zaman Refah iktidarýnýn aslýnda Kemalizm’in istediði bir þey olduðunu da anlayabiliriz.

Osmanlýnýn ittihatçýlarý ve sonra kimi Kemalist kadrolar; Ermenileri, Rumlarý yok ederek bu toplumda bir anlamda burjuva sýnýfýný týrpanlamýþtý. O dönem kuruluþun altýndaki itici güçlerden biri de buydu. Yeni rejim, yok ederek, ötekileþtirerek, atarak, bastýrarak, varlýk vergileriyle, 6-7 Eylül’lerle ve öncesindeki tehcirle kendine dikensiz bir ortam yarattý. Bu durum Cumhuriyet’i, ilk yýllarýnda banka kuracak kiþilerden, ticareti geliþtireceklerden, atölyeleri, fabrikalarý yeniden çalýþtýracak sanayicilerden yoksun býraktý. Çünkü Osmanlý’da Türkmen kesimler çoðunlukla çiftçi ve askerdi. Burjuva kesim ise aðýrlýklý olarak Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerdi. Onlar gidince örneðin o dönemde banka kurabilmek için kurucular arasýna hapisteki isimleri koymak zorunda kalan Kemalist yönetim, bir yandan da kendi yerel burjuvazisini yaratmaya çalýþtý. Onun bir bölümü savaþ zengini Koçlar, Sabancýlar oldu 1940’lar ve 1950’ler boyunca.

Sonraki yýllarda, yeni oluþan dinsel tandanslý Anadolu sermayesi, Refah Partisi’nin içinde büyüyüp rüþtünü ispat edince, “Adil Düzen” kabuðunu yýrtýp AKP çizgisiyle Koçlarýn, Sabancýlarýn pastasýndan pay istemeye baþladý. Bu, þeriata gidiþ diye lanse edildi, birçoðumuz da bunun etkisi altýnda kaldýk. Þeriata gidiþ diye bir þey yok. Tabii fýrsat bulsa, onlarýn içinde þeriata gitmek isteyecekler yok anlamýna gelmiyor bu. Bunlar var ama %2’den öteye gitmez. Yeni kesim esas olarak o pastadan daha büyük bir pay isteyenler. Bunlar Anadolu sermayesiydi ama küresel sermaye ile iþbirliði yapmak isteyen sermayeydi, burjuva kesimiydi. Bu kesimin önemli bir özelliði vardý. Dünyanýn deðiþimini belki de birçoðumuzdan daha iyi algýladýlar.

Bu pastadan pay almak isteyenler, küresel sermayenin bir parçasý olmadan bunun olamayacaðýný gördüler. Bunlarýn Avrupa Birlikçi olmalarýnýn sebebi de budur. Ama bu, bakýldýðýnda bizim için toptan kötü bir þey deðildir. Biz, onlar o süreçten ayrýlmak istedikçe belki o sürece daha fazla yapýþmalýyýz. Bizim açýmýzdan da daha iyi olabilecek bir demokratik ortamda, daha özgürce konuþabilmenin bir yolu da Avrupa Birliði sürecidir. Kimimiz "Avrupa Birlikçi deðiliz, bizim son amacýmýz bu deðil" diyebilir ama bu, bugün için kim Avrupa Birliði’ni destekliyorsa o süreçte yan yana olmak gereðini ortadan kaldýrmaz.

Bunlar olurken bizim hem Marksizm’i hem Avrupa Birliði’ni, onlarýn Avrupa merkezci bakýþ açýlarýný sorgulamamýz gerekir. Topluma ulaþmak isteyenlerin söylemi de deðiþmek zorunda. Ýslam dinini bu yönden didik didik etmek gerek. Geçmiþte, bir CHP’liyle konuþurken, “Refah Partisi’nin aslýnda onlar açýsýndan Cumhuriyet’i belki de kurtaracak bir “parti” olarak yorumlanabileceðini” söylediðimde, onlarýn nasýl þaþýrdýðýný görmüþtüm.

Unutmayalým ki, Refah Partisi, mevcut sistemin içinden, muhalif olan geniþ dindar bir kesimi almýþ, sistemin içine sokmuþtur. “Partiler kurmak”, “seçime katýlmak”, “oya inanmak” biçiminde sistemin içinde kalmasýný saðlamýþtýr. Eðer Refah Partisi diye bir þey olmamýþ olsaydý, belki de biz Bin Ladinlerin, Hizbullahlarýn merkezi olan bir ülke durumundaydýk. O açýdan Refah Partisi’ne biraz böyle bakalým. AK Parti ise onun biraz daha kendi içinde liberalleþmesi, biraz daha “gerçekçileþmesi” ile ortaya çýkan bir siyaset. Bugün olan da bence bu. Nabi Bey güzel izah etti, ortada ben bir AK Parti övgüsü görmedim. Ama dediðiniz gibi, kafamýzdaki kalýntýlarla ve korkularla düþündüðümüz zaman, söylenen bir cümleyi ben baþka türlü, baþka bir arkadaþýmýz baþka türlü anlayabiliyor.

Bugün devlet içinde de kýran kýrana süren bir mücadele var. Birisi, mesela Taraf Gazetesi çýkýp diyor ki, “Devlet çýplak”. Yani bir çocuðun söylemeye cesaret ettiði þeyi, “Kral çýplak” der gibi devletin çýplak olduðunu söylemiþ oluyor.

Bu yüzden de, 1000’li yýllarýn Ýslam dünyasýný gözden geçirir ve Refah Partisi ve Ak Parti sürecine baþka bir sosyo-politik gözle bakmaya çabalarsak, bugün için de ne yapacaðýmýzý daha iyi saptayabiliriz diye düþünüyorum.

ÝLHAMI MISIRLIOGLU - 13.03.2010

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
08 Ekim 2012 12:13

çetinkaptan

Ýlhamý bey.. sizi tebrik ediyorum..yazýnýzýn altýna izniniz olursa imzamý da atarým..þeriat korkusu meselesinin tarihi bilmemekten kaynaklandýðýný düþünürüm..imparatoluðun çok ulusluluk ve çok dinlilik demek olduðu hatýrlansaydý ve Selçuklu ve Osmanlý'nýn da imparatorluk olduðu hatýrlansaydý, bu topraklarýn insanlarýnýn geleneðinde þeriatýn yaþayamayacaðýný bilirlerdi..yoksa bizler mistik kültürün ve Mevlana'nýn, Yunus'un, Pir Sultan'ýn Aleviliðin 90 yýldýr Cumhuriyet tarafýndan yok sayýlmasýna raðmen bu günlere kadar gelmesini nasýl açýklayacaktýýk..sizi tekrar kutluyorum.

Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.