ABD ve İsrail vesayetiyle mücadele - Oğuzhan BİLGİN
01 Ağustos 2024 22:08
ABD ve İsrail vesayetiyle mücadele - Oğuzhan BİLGİN
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Karabağ'a nasıl girdiysek, Libya'ya nasıl girdiysek İsrail ile ilgili de gerekeni yaparız" sözleri Türk tarihine olduğu kadar dünya tarihine geçecek önemde cümlelerdi.
Bu sözler Türk milletinin ve devletinin son asırlarda kırılmış özgüveninin yeniden kazanılması bakımından nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından önemliydi. Bu özgüvensizlik hâlinin arkasında iki asırdır süren Batılılaşmanın sebep olduğu bir psikolojik vesayet olduğu kadar Soğuk Savaş döneminde girdiğimiz ABD vesayeti de bulunuyordu.
Bu vesayetin patronajı ABD'de bulunsa da onun uzantısı İsrail'in bile Türkiye'deki 28 Şubat veya 15 Temmuz gibi darbe veya darbe girişimlerindeki rolü ve PKK ile olan ilişkisi üzerinden Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya çalışmasını da daha önce bu köşede ele almıştım.
İşte tam da bu nedenle nasıl 2009'daki "one minute" hadisesi Türkiye'nin vesayet kabuğunu çatlatması bakımından önemli bir kırılma noktasıysa bugün de benzeri bir kavşaktayız.
Bizzat ana muhalefet sözcüsünün Gazi Meclis'in kürsüsünde "Mavi Vatan masalı" ve "denizaşırı, sınır ötesi maceralar" gibi sözler kullanarak eski ABD/İsrail vesayetinin sözcülüğüne soyunup, Türkiye'nin millî güvenliğini ve bağımsızlığını tartışmaya açacak bir şekilde konuşmasının hemen arkasından gelen bu sözler; Türkiye içindeki Amerikan aparatı, mandacılara bir cevap teşkil ettiği gibi bu mandacıların talimat aldığı merkezlere de bir meydan okumayı teşkil ediyor.
Bu açıklamayla Türkiye'nin hemen İsrail'e savaş açacağını falan zannedip "İsrail'le savaş ulusal çıkarlara aykırı" vb açıklamalar yapanlarsa hem İsrail'in Türkiye'nin bir kısmını arz-ı mev'ud içinde gösteren haritalarına hem de bölgedeki Siyonist yayılmacılığına ve aparatlarına karşı bir psikolojik savaşın yürütüldüğünü ise anlayamıyorlar. Nitekim benzeri hamleleri Ukrayna Savaşı konusunda Macron'un boks eldivenleriyle veya Putin'in nükleer tehditlerle yaptığını da biliyoruz.
Bir de Türkiye ile ilgili millî meselelerde sözde analiz yapıyormuş pozlarına girerek kendilerine sözde tarafsız, üstten konuşan bir konum payesi vererek, sanki Çekya ile Slovakya arasında bir mevzudan bahseder gibi Türkiye'yi sahiplenmeden konuşan bir profil var.
Çok tarafsızlar ve müthiş analistler! Amerikan hegemonyasındaki uluslararası ilişkiler literatürünün öğretilmiş diliyle konuşup Türk dış politikasını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Neticede İsrail Dışişleri Bakanı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dair "sonun Saddam gibi olacak" minvalindeki tehditleri de aslında Irak'ın işgalinde İsrail'in nasıl bir rol oynadığının da bir itirafı olarak değerlendirilmeli. Saddam'ın o dönem İsrail'i doğrudan vuran tek Arap ülkesi olduğu hatırlandığında bu şaşırtıcı da değil.
Neticede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem ABD hegemonyasına hem de Siyonistlere verdiği rahatsızlık malum... Zaten o rahatsızlık sebebiyle iktidarı döneminde başına gelenler de malum...
Lâkin Erdoğan hiçbir zaman geri adım atmamış, pazarlığa veya uzlaşmaya yanaşmamış bağımsızlıkçı bir lider olarak vuruşa vuruşa ABD vesayetini, İsrail müdahalelerini ve içerideki uzantılarını yenmiş, Türkiye'yi tam bağımsızlık çizgisinde tutmayı başararak tarihe geçmiş bir lider.
Hamas lideri Haniye'nin İran'ın kalbinde terör devleti İsrail tarafından şehit edilmesi de bize bir şeyi yeniden gösteriyor: 3. Dünya Savaşı tartışmalarını alevlendirecek çok daha kötü günler bizi bekliyor ve bölgede emperyalistlere, Siyonist katillere direnebilecek tek güç Türkiye, tek lider de Erdoğan. Zaten o yüzden 15 Temmuz'da, çukur eylemlerinde, PKK'lı seçim ittifaklarında, 2009'dan beri yaşanan her büyük hadisede bu kaleyi baştan düşürmek istemişlerdi.
aksam.com.tr
01.08.2024
Son Güncelleme Tarihi: 06 Ağustos 2024 08:15