Wilson Center: Türk Dünyası'nın yükselişi ve etkisi hızlanıyor!

24 Mart 2025 22:14 / 277 kez okundu!

 

 

Türk Devletleri Teşkilatı, Avrupa'dan Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar geniş bir alanda etkisini artırıyor. Türkiye liderliğindeki proje, uluslararası sahnede kendini ihtiyatlı bir şekilde ortaya koyuyor.

 

*****

 

Wilson Center: Türk Dünyası'nın yükselişi ve etkisi hızlanıyor!

 

Wilson Center: Türk Dünyası'nın yükselişi ve etkisi hızlanıyor!

 

Türk Devletleri Teşkilatı, Avrupa'dan Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar geniş bir alanda etkisini artırıyor. Türkiye liderliğindeki proje, uluslararası sahnede kendini ihtiyatlı bir şekilde ortaya koyuyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Wilson Center'da, Türk Devletler Teşkilatı'nın faaliyetlerinin ve yükselen etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türk Devletleri Teşkilatı'nın Avrupa'dan Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar geniş bir alanda etkisini artırmaya başladığı tespiti yapılan analizde, Türkiye'nin ise örgüte liderlik ederek etki alanının genişlettiği belirtildi. 

Analizde ayrıca; teşkilatın Sovyetler Birliği'nin çöküşü sonrası Türk uluslarının tarihinde yeni bir sayfa açtığı Türk kimliğinin özellikle ekonomik olarak daha gelişmiş olan Türkiye'nin desteğiyle daha somut hale geldiği tespiti yapıldı.

İşte Wilson Center'da yayınlanan analiz:

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Şubat 2024'te Azerbaycan Milli Meclisi'nde yaptığı açılış konuşmasında;

Bizim ailemiz Türk dünyasıdır ve kendimizi iyi hissettiğimiz yer de burasıdır” ifadelerini kullandı.

 

Bu alışılmadık bir ifadeydi zira daha önce hiçbir devlet başkanı bölgesel entegrasyon projesini bir aileye benzetmemişti.

Aliyev, İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra Aliyev, Azerbaycan'ın entelektüel elitini yeni ulusal fikri şekillendirme doğrultusunda yeni düşünceler geliştirmeye davet etmişti. 

Benzer tartışmalar, farklı vurgularla, bugün Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan'ın da dahil olduğu Türk Devletleri Örgütü'nün başkentlerinde de devam ediyor.

Macaristan ve Türkmenistan, uluslararası arenada tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) gibi gözlemci olarak Türk Devletleri Teşkilatı'na katılıyor.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Avrupa şüpheciliği ve Türk birliğine verdiği destekle tanındığı için Macaristan bu grupta öne çıkıyor. Orban, ülkesini “doğu halklarının en batısı” olarak ilan ediyor ve ayrıca, Türk Devletleri Teşkilatı Türk Dünyası Yüksek Nişanı sahibi.

Türk kimliğinin yükselişi

Sovyetler Birliği'nin çöküşü Türk uluslarının tarihinde yeni bir sayfa açmış, Türk kimliği özellikle ekonomik olarak daha gelişmiş olan Türkiye'nin desteğiyle daha somut hale gelmiştir. 

Genel entegrasyon süreci yavaş ve kademeli olsa da, 2020'deki İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra daha fazla önem ve aciliyet kazandı ve 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı tam ölçekli işgalinin başlamasından sonra bir kez daha tetiklendi.

Azerbaycan, Kazakistan, Türkiye ve Özbekistan insani yardım ve yakıt göndererek Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklediklerini ifade etmişlerdir. Kazakistan ve Özbekistan ayrıca Ukrayna'nın doğusundaki Rusya destekli ayrılıkçı cumhuriyetleri tanımayacaklarını belirtmiştir. 

Ukrayna'da savaşın başlamasının ardından Türki bölge, Rusya'nın kuzey rotasına alternatif olarak Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan bir ulaşım ve ticaret yolu (Orta Koridor) olarak da ortaya çıkmıştı.

Türk Devletleri Teşkilatı şu anda Orta Koridor boyunca yer alan ülkelerin çoğunu temsil etmektedir.

Avrupa ve uluslararası finans kuruluşları 2024 yılında Orta Asya'da sürdürülebilir ulaşım bağlantısına yönelik 10 milyar avroluk destek ve yatırım taahhüdünde bulunmuştur.

ABD'nin politika değişikliklerine karşılık olarak AB'nin savunma konularında daha fazla kendine güvenme ihtiyacını değerlendirdiği şu günlerde, Türk bölgesel entegrasyon projesi de aynı şekilde hem olasılık hem de uygunluk açısından artmaktadır. 

Türk projesinin evrimi

Türk Devletleri Teşkilatı'nın gücünü anlamanın anahtarı, onu diğer bölgesel entegrasyon projeleriyle karşılaştırmaktır.

Türk Devletleri Teşkilatı diğerlerinden ayıran bir özellik, entegrasyon stratejisinin bölgenin kendine özgü kimliği ve kültürü etrafında tasarlanmış olmasıdır.

KGAÖ, Avrasya Ekonomik Birliği ve ŞİÖ gibi diğer daha geniş entegrasyon projeleri büyük ölçüde siyasi, askeri ve ekonomik entegrasyon ve işbirliğine odaklanmıştır. BDT, Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan halkların ortak tarihi ve kültüründe bazı köklere sahip olsa da, OTS söz konusu olduğunda Türk halklarının etnik birliği mesajı çok daha açıktır.

Türk birliği ve Turancılık fikirleri, komünistler tarafından bastırılmalarına rağmen 20. yüzyıl boyunca Türkiye'de ve Sovyetler Birliği'nin Türki cumhuriyetlerinde varlığını sürdürmüştür. Bu ideolojiler Sovyetler Birliği'nden daha uzun ömürlü olmuş ve 1990'lardan itibaren daha fazla popülerlik kazanmıştır.

İkinci olarak, Türk Devletleri Teşkilatı etnik kimliğe dayalı olmasına rağmen, odak noktası siyasi veya askeri konular değildir. Bu da bölge ülkelerinin “taraf tutmak” zorunda kalmadan katılmalarını daha cazip hale getirmektedir.

Bunun yerine Türk Devletleri Teşkilatı “yumuşak jeopolitiğe” odaklanmakta ve Avrupa'dan (Macaristan ve Türkiye) Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar her biri farklı siyasi sistem ve geleneklere sahip çeşitli ulusları birbirine bağlamayı amaçlamaktadır.

Türkiye, Rusya ve Çin'in Orta Asya ve Kafkasya'da kendi stratejik çıkarları ve nüfuzları olduğunun farkında ve bu da Ankara'nın daha büyük hırslarını kesinlikle sınırlıyor.

Türkiye'nin gücü, Azerbaycan için İran ve muhtemelen Rusya'ya karşı kesinlikle bir güvenlik caydırıcısı işlevi görüyor. 

Orta Asya'daki Türk devletleri için Türkiye önemli bir ticaret ortağı, büyük bir yatırımcı ve hem kendisi büyük bir pazar hem de diğer pazarlara açılan bir kapıdır. 

Üçüncü olarak, Türk projesi sürekli gelişmekte, uluslararası sahnede kendini yavaş yavaş ve ihtiyatlı bir şekilde ortaya koymaktadır.

1992 yılında Türk dili konuşan devletlerin zirveleri sırasında ortaya çıkmış, daha sonra kültürel, ekonomik ve dilsel işbirliğini teşvik etmek için 2009 yılında Türk Konseyi olarak ortaya çıkmış ve örgüt en sonunda 2021'deki 8. zirvesinde Türk Devletleri Teşkilatı olarak yeniden adlandırılmıştır.

Takip eden yıllarda, üye devletlerin “mevcut uluslararası taahhütlerine halel getirmeksizin, her bir üye devleti ulusal bazda ve bir grup olarak daha güçlü hale getirmek” için stratejik bir yaklaşımın ana hatlarını çizen Türk Dünyası Vizyonu 2040'ı benimsemesiyle entegrasyonun hızı arttı. 2024 yılında Türk devletlerinin çoğu ortak Latin alfabesi kullanmayı kabul etti.

Türk Devletleri Teşkilatı için ileriye dönük yol ne? 

Birçok gözlemci Türk Devletleri Teşkilatı'nın orta ve uzun vadede Avrasya bölgesinde kayda değer stratejik, ekonomik ve kültürel etki yaratma potansiyeline sahip olduğu konusunda hemfikir.

Nihayetinde, Rusya ve Çin'in politikaları ile Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının zamanlaması ve sonucu daha da önemli faktörler haline gelebilir.

Rus tarihçi Alexander Knyazev gibi diğer yorumcular, milyonlarca Türk nüfusa ev sahipliği yapan Rusya, Çin, İran, Afganistan ve Tacikistan'ın aslında Türk entegrasyon projesinin bir parçası olması gerektiğini savunuyor.

Sonuç olarak birliğin varlığı ve entegrasyon süreci, bölgedeki tüm ülkelerin ekonomilerine önemli faydalar sağlayabilir. 

Çev. Adem KILIÇ

21.03.2025

Kaynak:GDH Haber

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.