MÜZÝÐÝN SÝHÝRLÝ GÜCÜ
04 Aralýk 2018 13:03 / 1594 kez okundu!
Bir Avrupa kenti ikinci dünya savaþýnda yerle bir ediliyor. Ayakta bir tek bina kalmamýþ. Savaþ bittikten sonra enkazlar arasýnda þans eseri kurtulabilenler bir türlü kentin meydanýna toplanýyorlar. Güçleri oranýnda kenti onaracaklar, ancak hangi binadan baþlayalým konusu gündeme geliyor. Kimisi belediye binasýndan baþlayalým, kimisi önce okulu, hastaneyi… onaralým, derken sonuçta ilk olarak opera binasýnýn onarýlmasýna karar veriliyor. Gerekçeleri de öncelikle savaþtan çýkmýþ travmatik ruhlarýn tamiri ve saðlýklý düþünebilmeleri için müziðe ihtiyaç duyulmasý.
****
MÜZÝÐÝN SÝHÝRLÝ GÜCÜ
90’lý yýllarýn sonlarý… O zamanlar okumakta olduðum Radikal gazetesinde eðitimle ilgili bir yazým yayýmlanýyor. Mutlu oluyorum, ancak o yýllara göre statükoyu rahatsýz edici fikirler var yazýda. Öðrenci kýyafeti serbest olsundan, sýnýflara ani baskýnlarla yapýlan üst aramalarýnda ergenlik çaðýndaki çocuklarýn üzerlerinden çýkan aþk mektubu, erotik dergiler gibi þeyleri sýnýfýn huzurunda “utanmýyor musun” gibi sözlerle deþifre ederek öðrencileri rencide etmenin yanlýþ olduðuna, öðrencinin biat edici deðil de sorgulayýcý olmasý gerektiðinden öðretmenlerinden korkmamalarýna kadar konularý irdeleyen bir yazý. Dolayýsýyla birileri durumdan rahatsýz oluyor ve operasyon baþlýyor. Önce bir muhbir yazýnýn kopyasýný imzasýz þikayet dilekçesiyle ilgili yere gönderiyor. Sonra ellerinde yýpranýk kara çantalarýyla soruþturma yapmak üzere müfettiþler geliyor. Ondan sonra da siz istediðiniz savunmayý yapýn fark etmez, kafaya konulan yapýlýyor ve iki satýrlýk bir yazýyla öðrencilerinizden, kentinizden koparýlýp bir baþka yere gönderiliyorsunuz.
28 Þubat faþist yýllarý. Görüntüde ANASOL-D denen sol(!) ortaklý devlet partilerinden oluþan koalisyon var. Ancak perde arkasýndan askerlerin yönettiðini herkes biliyor. Resmi ideolojiyle barýþýk deðilseniz (ki bu konuda kimin ne olduðu biliniyor, fiþlemelerin zirve zamanlarý)tam bir faþist baský altýndasýnýz. Dolayýsýyla inanmadýðýnýz halde usulen mahkemelere baþvurmaktan baþka yapacak þeyiniz kalmýyor. Yerel ve ulusal gazetelerde “Yazý yazan öðretmene soruþturma” babýnda destek haberleri çýksa da durum deðiþmiyor. Çaresiz mahkemeye veriyorum, ancak tahmin edileceði gibi idare mahkemesi beni haksýz buluyor. Yýlmýyorum, bir üst mahkemeye itiraz ediyorum, oradan da aleyhte karar çýkýnca konuyu Danýþtay’a taþýyorum. Ýnanmasam da bu defa içimde hafif bir umut var sanki. Koca Danýþtay’dan küçücük bir þey istiyorsunuz. Alt tarafý kasabadan þehir merkezindeki okuluna dönmek isteyen bir ortaokul öðretmeninin davayý ta Ankaralara kadar getirdiðine göre haklýlýðý olabilir misali lehime bir karar verir gibi hayallere kapýlmýyor deðilim.
Umutlu bekleyiþim sürerken yaklaþýk üç ay sonra Danýþtay’dan gelen sarý zarfý büyük bir heyecanla açýyorum, ancak ne görsem iyi: ”Dosyanýzda 2 TL posta pulu eksik, bir hafta içinde gerekli pulu dosyaya koymamanýz halinde davanýz düþecektir” babýnda cümleler… Bir hafta içinde pullar dosyaya giriyor, ancak o cýlýz umudum da tamamen sönüyor. En az üç yýl sürgün hayatý yaþayacaðým kesin.
Kendimce haksýzlýða uðramýþým, yenik durumdayým. Sürgün edilmeme sevinen faþist bir güruh var karþýmda. Konu günün her saatinde aklýmdan çýkmýyor ve müthiþ demoralize haldeyim. Peki, ne yapmalýyým?
Ýþte bu noktada müziðe sýðýnýyorum.
Öðretmen lisesi yýllarýmda nota ve baðlama çalmayý biliyordum. Müzik yeteneðimi yeniden depreþtirmek isteði öyle yoðunlaþtý ki, kýsa zamanda edindiðim kýsa sap baðlama ve notalarýyla türküler kitaplarý baþucu materyallerim oldu bir anda. Gün içinde mýrýldandýðým türküyü eve gittiðimde notasýný açýp saatlerce çalýþýp kývamýna getirdikten sonra býrakýyordum baðlamayý. 90’lý yýllarda türkülerin, türkü barlarýn, konuyla ilgili televizyon programlarýnýn revaçta olmasý da motive olmamý pekiþtiriyordu.
Kasabanýn çalýþkan bir belediye baþkaný var. “Siyaseten farklý olabiliriz, buraya sürgün geldiðinizi de biliyorum, ancak çalýþan adamý severim. Müzik faaliyetlerinize her türlü desteði veririm” sözü beni çok rahatlatmýþ ve müzik faaliyetlerimiz baþlýyordu.
Baðlama kurslarýyla iþe koyuluyorum, sonra halk müziði korosu kuruyoruz. Kasabanýn ev hanýmýndan elektrikçisine, öðretmeninden serbest çalýþanýna… 30-40 kiþilik müziksever grup vücut buluyoruz kýs zamanda. Ben de koristlerim de mutluyuz ve heyecanlýyýz, zira kasabada bir ilki baþaracaðýz. Türkülerle yatýp kalkýyoruz ve sene sonunda hazýrlýklarýmýzý tamamlayýp kasabanýn meydanýný dolduran kalabalýða muhteþem bir konser veriyoruz. Öyle alkýþlanýyor, öyle ödüllendiriliyoruz ki, günlerce zafer sarhoþluðumuzu üzerimizden atamýyoruz. Yetmiyor; kursiyerlerim okul gecesinde boylarýndan büyük baðlamalarýyla toplu halde Ege türkülerini çalarak hepimizi þaþýrtýyor.
Yoðun müzikli süreçte yaralý ruh halimin nasýl tamir edildiðini gördüm ve yýllar önce bir söyleþide dinlediðim müzikle ilgili bir anekdotun ne kadar doðru olduðunu yaþayarak anlamýþ oldum.
Anekdot þöyleydi: Bir Avrupa kenti ikinci dünya savaþýnda yerle bir ediliyor. Ayakta bir tek bina kalmamýþ. Savaþ bittikten sonra enkazlar arasýnda þans eseri kurtulabilenler bir türlü kentin meydanýna toplanýyorlar. Güçleri oranýnda kenti onaracaklar, ancak hangi binadan baþlayalým konusu gündeme geliyor. Kimisi belediye binasýndan baþlayalým, kimisi önce okulu, hastaneyi… onaralým, derken sonuçta ilk olarak opera binasýnýn onarýlmasýna karar veriliyor. Gerekçeleri de öncelikle savaþtan çýkmýþ travmatik ruhlarýn tamiri ve saðlýklý düþünebilmeleri için müziðe ihtiyaç duyulmasý.
Müzikle iç içe üç yýllýk sürgün dönemimi tamamladýktan sonra normal tayinle onarýlmýþ, sapa saðlam ruh halimle ve maddi-manevi kazanýmlarýmla yaþadýðým kente dönüyorum. Neredeyse ne iyi ki sürgün edilmiþim diyecek kadar olmuþtum.
Müzik uðraþýlarýmla çevre algýmýn deðiþtiðini de fark ettim. Bir dostumun “Seni baðlama çalarken gördükten sonra normal bir insan olduðuna karar verdim” dediðini hiç unutmuyorum. Dolayýsýyla her insan en az bir enstrüman çalmalý, günün birinde zor durumda kalýrsa hani…
Bu arada mahkeme sonucu ne oldu sorusu aklýmýza geliyor deðil mi?
Dönüþümün üzerinden iki yýl geçtikten sonra bir gün yüksek mahkemeden bir sarý zarf daha geliyor. Artýk hiçbir önemi kalmasa da açýp bakýyorum ve “idarenin haksýz uygulamasýnýn iptali” kararýný görüyorum. Yani beþ yýl sonra adalet nasýl tecelli etmiþ deðil mi?
Ahmet OÐUZ
02.12.2018, Kuþadasý