TÜRKÝYE'DE SOL, ‘SOL' MUDUR?
04 Ocak 2019 16:38 / 3351 kez okundu!
Yunanistan Baþbakaný Çipras, “Ege denizi kimindir” sorusuna, ‘Balýklarýndýr’ demiþti. Ayný sorunun bizim solculara sorulmasý halinde nasýl milliyetçi cevaplar geleceðini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Türkiye’de 1900’lü yýllarýn baþlarýnda yeni yeni ortaya çýkan sol henüz gerçek kimliðini bulamadan Ýttihat ve Terakki’den yediði aþýyla üzerinden yüz yýl geçmesine raðmen maalesef hala gerçek sol kimliðine bir türlü kavuþamamýþtýr. Cumhuriyet tarihi boyunca ‘sol’u körleþtiren bu aþý zaman zaman etkisini kaybeder gibi görünse de sonuçta türlü müdahalelerle solun yeþermesine imkân tanýnmamýþtýr.
****
TÜRKÝYE’DE SOL, ‘SOL’ MUDUR?
Yunanistan Baþbakaný Çipras, “Ege denizi kimindir” sorusuna, ‘Balýklarýndýr’ demiþti. Ayný sorunun bizim solculara sorulmasý halinde nasýl milliyetçi cevaplar geleceðini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Türkiye’de 1900’lü yýllarýn baþlarýnda yeni yeni ortaya çýkan sol henüz gerçek kimliðini bulamadan Ýttihat ve Terakki’den yediði aþýyla üzerinden yüz yýl geçmesine raðmen maalesef hala gerçek sol kimliðine bir türlü kavuþamamýþtýr. Cumhuriyet tarihi boyunca ‘sol’u körleþtiren bu aþý zaman zaman etkisini kaybeder gibi görünse de sonuçta türlü müdahalelerle solun yeþermesine imkân tanýnmamýþtýr.
1921’de, Mustafa Suphilerin (TKP’li on dört yoldaþýyla birlikte) Karadeniz’de boðdurulmalarý solda ilk kýrýlmadýr. Bu kýrýlmanýn etkisi 1940’lý yýllarýn ortalarýna kadar sürecektir. Öyle ki, o zamanki TKP Türkiye Komünist Partisi) 1938’deki Dersim katliamýný “bir modernizm hareketi” olarak deðerlendirmiþ ve katliama destek çýkmýþtý.
1940’lý yýllarýn ortalarýna gelindiðinde tek parti yönetiminin 20 yýlý aþkýn sürede verdiði býkkýnlýk ve halkýn çok partili düzene geçme isteðiyle oluþan büyük muhalefetin içinde sol da vardý. Zekeriya Sertellerden Adnan Mendereslere kadar geniþ bir muhalif kesimin “Görüþler” dergisi etrafýnda toplanmalarý iktidarý korkutmuþ ve bunun üzerine 4 Aralýk 1945’te iktidar partisinin organizasyonuyla Tan Matbaasý yerle bir edilmiþti. Dolayýsýyla Tan Matbaasý olayýyla da sol ikinci kýrýlmasýný yaþamýþtýr. Ayrýca yine 1940’lý yýllarda tek parti iktidarýnýn Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav, M. Ali Aybar, Behice Boran, Zekeriya Sertel, Niyazi Berkes… gibi solculara nasýl kan kusturduðunu atlamak olmaz. Kimi öldürüldü, kimi hapis yattý, kimileri üniversitelerdeki kürsülerinden alýndýlar. Sol yine yeþeremedi.
1965 seçimlerinde TÝP’in (Türkiye Ýþçi Partisi) on beþ milletvekiliyle Meclis’e girmesi herkesi þaþýrtmýþtý. Öyle ki, Vehbi Koç bu duruma ‘yýlýn en önemli olayý’ diyerek dikkatleri TÝP’in Meclis’ten nasýl çýkartýlmasý gerektiðine çekmekte gecikmemiþti ve üstüne TÝP’e saldýrýlar da baþlamýþtý. Milletvekillerini Meclis’te tekme tokat dövüp kan revan içinde býrakmaktan tutun da genel merkezlerini basmaya kadar akla gelebilecek her türlü saldýrýdan geri kalýnmadý.
60’lý yýllarýn ikinci yarýsý ayný zamanda Paris’te ortaya çýkan ve kýsa zamanda dünyaya yayýlan 68 kuþaðý dediðimiz gençlik eylemlerinin olduðu yýllardýr. Dolayýsýyla Türkiye’deki üniversite gençliði de Paris’ten etkilenmiþ ve üniversite iþgalleri baþta olmak üzere türlü gençlik eylemleri baþlamýþtýr. Ancak Paris eylemleriyle bizdeki eylemler nitelik bakýmýndan ayný deðildir. Paris gençliði ‘her türlü otoriteye karþý özgürlük isteyen sol’ bir tutum sergilerken bizdeki gençlik ‘ordu gençlik el ele milli cepheye’ sloganlarýyla Samsun’dan Ankara’ya ‘Atatürk Geliyor’ yürüyüþleri gibi ‘sol’la alakasý olmayan eylemler yaparak otoriteye karþý deðil, tersine otoriteyi destekleyen eylemler yapmýþlardý. Ýþte tam da o yýllarda Mihri Belli baþta olmak üzere solcu sandýðýmýz þahsiyetler MDD (milli demokratik devrim) diye bir tezle o zamanki gençliði TÝP’e karþý kýþkýrttýlar. TÝP için uydurduklarý ‘revizyonist, oportünist’ gibi yaftalarla gençliði TÝP’ten koparmayý baþardýlar. Dolayýsýyla amaçlarýna da ulaþtýlar. Nitekim 1969 seçimlerinde Vehbi Koç’un o çok korktuðu TÝP hüsrana uðramýþ ve sol üçüncü kýrýlmasýný yaþamýþtý.
70’li yýllar artýk bizim kuþaðýn da devreye girdiði kaos yýllarý. Ýrili ufaklý onlarca, yüzlerce ‘sol' örgütün her türlü provokasyona çanak tuttuðu, sosyal faþisttir, maocu’dur vb. suçlamalarýyla birbirlerinden sol adýna adam vurduklarý, boykotlarýn, iþgallerin revaçta olduðu yýllar. O kargaþa ortamýnda ’biz gerçekten solcu muyuz’ sorusunu kendimize sormayý akýl edeceðimiz günü beklerken meðer faþist generaller de darbe þartlarýnýn olgunlaþmasýný bekliyorlarmýþ. 12 Eylül faþist askeri darbesiyle solcularýn da üzerinden geçen aðýr silindir 1990’lý yýllarýn baþlarýna kadar etkisini gösterecekti.
90’li yýllarýn baþlarýnda iþte o kendimize soramadýðýmýz (veya sormak istemediðimiz) ‘biz gerçekten solcu muyuz’ sorusunu sorabilme fýrsatý doðdu. Kaçýþ da yoktu. Bu fýrsat, Cumhuriyet tarihine serpiþse de reel olarak karþýmýza ilk defa ciddi boyutta çýkan Kürt sorunuyla oluþtu. Kimin solcu olup olmadýðýný ‘Kürt turnusolu’yla anladýk. Mesela ‘Brüksel’den Diyarbakýr’a Barýþ Treni’ne kimlerin kendilerini solcu kabul edip de karþý çýktýklarýný öðrenmek çok zor deðil. Mesela 28 Þubat sürecinde askerlerin halkýn iradesine müdahalesine kimlerin ‘solcu’ olup da karþý çýkmadýklarýný öðrenmek çok zor deðil. O zamana kadar ‘solcu’ bildiðimiz idollerimizin ‘Ordu gençlik el ele’ sloganlarýyla güya iþçi-köylü iktidarý için darbecilerle birlik olduklarýný, anti emperyalizm adý altýnda gizli milliyetçilik aþýladýklarýný nasýl fark edebilirdik. Doðan Avcýoðullarýn, Uður Mumcularýn, Ýlhan Selçuklarýn… solcu olmadýklarýný nasýl bilebilirdik. Nerden bilebilirdik ki Cumhuriyet Gazetesi 50’li yýllarda, komünist diye herkesin küfrettiði Nazým Hikmet’le ilgili yayýmladýklarý karalama haberle birlikte “Resmini de koyduk ki halk doya doya yüzüne tükürsün” diye yazdýðýný.
Bir ülkede gerçek sol olmayýnca da, solun yapmasý gerekenleri baþkalarý yapar. Bundan tam elli yýl önce Ýdris Küçükömer “Türkiye’de sað soldur, sol da saðdýr” sözünü boþ yere söylememiþ demek. Ne yazýk ki Türkiye’deki sol, ‘sol’ olmadýðý için Ýdris Küçükömer haklý çýktý. Öyle olduðu için de, ýrkçý öðrenci andýný kaldýrmak, baþ örtüsünü serbest etmek, Kürtçe tv kanalý açmak, tankýn üstüne çýkmak, futbol maçý için Ermenistan’a gitmek, Dersim katliamýyla yüzleþmek… ‘solcu’lara nasip olamadý maalesef.
Ahmet OÐUZ
03.01.2019, Kuþadasý
Son Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2019 09:08