Engelli tanımı ve Engelli hakları
30 Ekim 2012 12:12 / 3026 kez okundu!
On on beş yıl öncesine kadar özürlü insanlar ya koltuk değnekleri veya bastonları ya da popolarına bağladıkları derme çatma kamyon lastikleriyle adeta sürünerek ve çoğu dilenerek toplumun içinde görünürlerdi. Zihinsel engellilerin durumu ise daha da feciydi. "Köyün delisi" denilen bu insanlar eğer "zararsızsa" alaya alınırlar, itilip kakılırlar, "zararlı" iseler ya evlerde aileleri tarafından ya da "akıl hastaneleri"nde dayakla "tedavi" edilirlerdi. Görme ve işitme engellilere ise lakaplar takılırdı; "Kör Hasan, Topal Ali, Sağır Memet" gibi... Kısacası özürlü insanlara devlet herhangi bir tedavi sunmadığı gibi bu insanlar toplum tarafından da aşağılanırdı...
Bugün yaklaşık 8 (sekiz) milyon özürlü aramızda yaşıyor. Dün sayılarını bile bilmediğimiz bu insanlara reva görülen bu kabul edilemez, ilkel hatta vahşi denebilecek durumun en önemli nedenlerinden birinin bilgi eksikliği ve kavram karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden en azından okurlarımı bilgilendirmek açısından Başbakanlık Özürlüler İdaresi’nce yapılmış değerlendirme ve araştırma sonuçlarını aynen naklediyorum.
GİRİŞ
Son yıllarda yapılan çalışmalar şunu göstermiştir; özürlülüğün ve engelliliğin yaygınlaşmasında yoksulluğun doğrudan büyük bir etkisi vardır. Yoksulluk, özürlülüğün neden ve sonucundaki etkendir. Yoksulluğun oluşturduğu engeller özürlü insanları ayrımcılık içinde tutulmalarına, olumsuz davranış ve uygulamaların güçlenmesine de neden olmaktadır. Özellikle çalışma yaşamında özürlülere yönelik ayrımcılık yapılmaktadır.
Özürlülerin gelişmelerini sağlamak için onların iyi eğitilmeleri, beceriler ile donatılmaları, fırsat ve elverişli ortamlar yaratarak iş yaşamlarına dahil edilmeleri gerekir. Özürlülere iş yaşamlarında diğer çalışanlara verilen imkanların adil ve eşit verilmesi ve kullandırılması yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunacak, ülkemizde yaşayan özürlülere çalışma yaşamında yer verilmesi yoksulluğun azaltılmasında olumlu etki yapacaktır.
“Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu” ile ülkemizde özürlülerin toplumdan marjinalleşmesini, dışlanmasını engellemeye yönelik olarak, “Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır” (madde 4) demektedir. Yasa, özürlülerin toplumun ayrılmaz bir parçası olduğunu bu nedenle ayrı tutulamayacağını, ayrımcılık yapılamayacağını beyan etmektedir. Yasa aynı zamanda tüm özürlüleri sosyal güvenlik haklarından yararlandırmayı, kamusal ulaştırma araçlarına ve binalara erişimi kolaylaştırmayı mümkün hale getirmeyi hedeflemektedir. Yasa, ayrımcı olmamayı, uygun sosyal güvenceyi, sosyal hizmetleri ve özürlülerin ihtiyaçlarına yanıt verecek mevcut ve gerçekleştirilebilir düzenlemeleri kapsamaktadır.
Özürlülerle ilgili çalışmalar yapılırken, politikalar tespit edilirken özürlülerin nitelik ve niceliklerine ilişkin veriler çok önemlidir. Bu doğrultuda yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması bizlere yol gösterici bir çalışma olmuştur. Web sayfamızda geniş içeriği ile verilen bu araştırmanın kısa bir özeti sunulmuştur.
TÜRKİYE ÖZÜRLÜLER ARAŞTIRMASI
Ülkemizin de içinde yer aldığı birçok ülke, özürlülere ilişkin istatistiki bilgilere sahip olmadıkları için Dünya Sağlık Örgütü’nün(WHO) tahminlerini kullanmaktadır.
Kayıt sistemleri gelişmiş olan ülkeler, özürlülere ilişkin bilgileri kurumlarındaki kayıtlarından elde etmektedir. Belirli aralıklarla yapılan araştırmalarla da kurum kayıtlarında mevcut olmayan bilgileri derlemektedir.
Özürlüler konusundaki bilgi ve veri eksikliğini gidermek amacıyla Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı işbirliği ile “2002 Türkiye Özürlüler Araştırması” 2002 yılı Aralık ayında gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada, Türkiye’de özürlülerin sayısı, oranı, sosyo-ekonomik sorunlar, beklentileri, özürlülük türü, özrün oluş sebebi, bölgesel farklılıkların ölçülmesi ile süreğen hastalığa sahip olma oranlarının ölçülmesi hedeflenmiştir.
KAPSAM
Türkiye genelinde, her bir yerleşim yerindeki haneler, örnek seçim için kapsama dahil edilmiştir. Nüfusu 100’ün altında olan yerleşim yerleri yeterli hane sayısı içermediği varsayılarak kapsam dışı bırakılmıştır. Ancak, genişletme katsayıları hesaplanırken bu yerleşim yerleri toplama dahil edilmiştir. Kurumsal nüfus, bu araştırmanın kapsamında yer almamaktadır.
Tanım ve Kavramlar
Özürlü: Doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamayan kişilerdir.
Özürlülük Oranı: Özürlü olan nüfusun toplam nüfusa oranıdır.
Ortopedik Özürlü: Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir.El, kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında, kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, Serabral Palsi, spastikler ve sipina bifida olanlar bu gruba girmektedir.
Görme Özürlü: Tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir.
Görme kaybıyla birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (Tavuk Karası) olanlar bu gruba girer.
İşitme Özürlü: Tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişidir.
İşitme cihazı kullananlar da bu gruba girmektedir.
Dil ve Konuşma Özürlü: Herhangi bir nedenle konuşamayan veya konuşmanın hızında, akıcılığında, ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir.
İşittiği halde konuşamayan, gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak-çene yapısında bozukluk olanlar bu gruba girmektedir.
Zihinsel Özürlü: Çeşitli derecelerde zihinsel yetersizliği olan kişidir. Zeka geriliği olanlar(mental retardasyon),Down Sendromu, Fenilketonüri (zeka geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer.
Süreğen Hastalık: Kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır( kan hastalıkları, kalp- damar hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme organı hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıklar, ruhsal davranış bozuklukları, sinir sistemi hastalıkları, HIV)
Süreğen hastalıklar özür türü içerisinde bir alt başlık olarak yer almaktadır. Süreğen hastalık, toplam özürlülük oranı içerisinde yer almakta ancak nitelikleri incelenirken, diğer özür türlerinden ayrı olarak değerlendirilmiştir.
Kent: 20 001 ve daha fazla nüfuslu yerleşim yerleri
Kır: 20 000 ve daha az nüfuslu yerleşim yerleri
Yaş: Anket çalışması sırasında kişinin bitirmiş olduğu yaştır.
TÜRKİYE ÖZÜRLÜLER ARAŞTIRMASI TEMEL GÖSTERGELERİ
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından Devlet İstatistik Enstitüsü’ne yaptırılan “Türkiye Özürlüler Araştırması” ile ülkemizdeki özürlülük profili geniş kapsamlı olarak araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 12.29’dur. Buna göre ülkemizde 8.431.937 kişi özürlü olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Özürlülük sadece bu sorunu yaşayan kişiyi değil, ailesini ve yakın çevresini ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen bir sorundur.
Türkiye Özürlüler Araştırması’ndaki bazı bulgulara bakıldığında özürlülük öncelikle bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık sistemindeki eksikliler, ülkenin gelişmişlik düzeyi, vatandaşların kaliteli sağlık hizmetleri almasına engel olmaktadır. Bilgi eksikliği, sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği, ekonomik yükü, tıbbi yetersizlikler vb. nedenler, özürlünün yeterli, zamanında ve sürekli sağlık hizmeti almasını engellemektedir.
Gelecek yazımda 3 yıldır engelli bir insan olarak yaşadıklarımı ve Karşıyaka'da durumun fotoğraflı olarak nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım..
Ali Rıza KAPTAN
30.10 2012