ARAP KIZI...

14 Şubat 2011 01:24 / 2299 kez okundu!

 


“Yağmur yağıyor“ muydu hiç farkında değilim. Sokaklardan Tahrir meydanına sel gibi insan akıyordu.
Pencerenin camları çoktan kırılmış, Arap kızı akan selin ortasına atmıştı kendini.
Bitsin istiyordu artık açlık, işsizlik, işkence ve zülüm…
Tak etmişti canına askeri diktatörlerin karanlığı..
Özgürlük istiyordu… Demokrasi istiyordu…

“Arap kızı camdan bakıyor“, böyle öğretmişlerdi bize.

Biz de sinsice ruhumuza sızan bu ırkçı söylemi tekrarlayıp durduk çocuk aklımızla.

Neden Arap kızı diye sormak aklımıza düşene kadar.

Ya da aklımız ırkçı dayatmaların eğitim sistemimize sinsice yerleştirildiğine ermeye başlayana kadar …

Kendi halkını hor gören, aşağılayan, halkına güvenmeyen, inanmayan,

askeri vesayet zihniyetinin yönetiminde Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığına inanmamızı istemişlerdi bizden.

Çok değil daha kısa zaman önce yaşanan seçimlerde bu halk kendini birkaç torba kömüre satmıştı onlar için.

Arap kızının cam arkasından Tahrir meydanına yürüyüşü, Tahrir‘deki direnişi onları da etkilemiş olmalı.

Hiç inanmadıkları, güvenmedikleri, horladıkları, cahillikle suçladıkları halktan ayaklanmalarını istemeye başladılar. Zavallılar.

Arap kızı 30 yıllık diktatöre baş kaldırıyordu. Oysa daha geçen yılın 12 Eylü'lünde de bu halk diktatörlere geçit vermemişti.

O zaman cahillikle aşağıladıkları halkı direnişe çağırmak, ayaklarının altından kayan toprağın yarattığı korkudandır.

Hayat da halk da artık onların çağdışı karanlık yönetimlerinin çok ilerisindedir.

Tahrir'de 18 günlük o muhteşem başkaldırının heyecanını yaşadık hepimiz.

Mubarek‘in hiç de “Mubarek“ olmadığını kendi deneyimiyle yaşadı camın arkasındaki Arap kızı.

Başkaldırının, Halk Devriminin en ateşli günlerinde bütün dünyanın bir kurtuluş ve özgürlük meydanı var artık demiştim.

Bundan böyle demokrasi ve özgürlükler için bütün halklara büyük bir deneyim bırakmıştır Arap Kızı.

Halkları yönetmek artık eskisi kadar kolay olamayacaktır. Hele de halkına karşı baskı ve zorbalıkla, sahip olduğu silahlı güçle korkutarak, sindirerek yönetmeye yeltenenlerin sonu hüsrandır bundan böyle.

Özgürlük istiyorsan mücadele edeceksin.

Arap kızı sokaklarda meydanlarda mücadele ederken demokrasi soluyordu.

Bizler cam arkasında değildik ama beyaz cam karşısında sıcacık odalarımızda, sıcacık çayımızı yudumlayarak seyrettik Arap kızını.

Arap kızının kara gözlerine talıp kaldı gözlerim. Kıvırcık uzun saçları dalganıyordu yakılan özgürlük ateşlerinin aydınlığında.

Ve elleri vardı, isyankar elleri. Kendine inanmanın özgürlük ve demokrasiye olan aşkın isyan eden elleri…

Sanki bir start almıştı Türkiye ve Mısır halkları. Birlikte demokratik bir anayasa hazırlama yarışındaymışlar gibi bir durum var ortada.

Beş altı aylık zaman içinde bütün bir Orta Doğu'nun ya da dünyanın değişim yönünü etkileyebilir iki ülkedeki gelişmeler. Artık şiddet tümüyle insan yaşamından çıkabilir.

Savaşlar yaşamak zorunda kalmayabilir insanlık.

Tersi olasılıkları dışlamamakla beraber umutlanmak için bugün herşeyimiz var. Gereken dersleri çıkararak yarınlarımız için daha da umutlu olalım…
Bilmek başka tanıklık başka şeymiş. Doya doya tadını çıkaralım…

Aşk olsun sana Arap kızı.

Biz seni cam arkasından bakar durur bilirken, sen bizi camın karşısına oturtarak yüreklerimizde büyük umutlar açtın.

Yaktığın isyan ateşi sönmeyecek…

Sen şimdi bütün dünyanın sevgilisisin.

Aşk olsun, “şükran” olsun sana ey sevgili…



Ali Rıza Üleç

13.02.2011 - Almanya


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.