Darbenin çocuk askeri!
27 Mayıs 2009 12:40 / 1810 kez okundu!
Annem hep çok uslu bir bebekliğimin olduğunu anlatırdı. Her nedense çocuk şarkıları, ninniler yerine askeri marşlarla uyuturmuş beni. “Benim oğlum asker olacak, paşa olacak“ diye marşlar eşliğinde ben gözlerimi yumarmışım.
Hani bir de bilirsiniz uslu çocuk için “paşa“ denir.
“Paşa paşa oturuyor“ muşum. “Altım alınıp, karnım doyunca saatlerce sessiz sedasız paşa paşa otururmuşum.“ Bunun için ben mutlaka paşa olmalıymışım. Hacıpaşalılar sülalesinde doktor ve paşa çokmuş. Annem nedense doktor değil de paşa olmamı istermiş.
Sonra ilkokul sıralarında sınıfta hemen herkesin seçilmiş bir etkinliği olurdu. Seçmek zorundaydınız çünkü bazı etkinlikler para gerektiriyordu. İzci olmak ya da melodika takımında olmak masraflıydı. Okulun çoğunlukla yoksul öğrencilerden oluşan bir askeri bando takımı vardı. 57.Topçu Tugayı ile komşu olan Yavuz Selim İlkokulu bütün ulusal bayramlarda bu askeri takımla da temsil edilirdi. 57. Tugay'ın bando takımından gelen bir asker çalıştırıdı bizi.
Hatırlamaya çalışıyorum da, herhalde daha ilkokul çağlarında ilkokul çocuklarına askeri elbiseler giydirmek 27 mayıs darbesinden sonra mı başlamıştı acaba?
Bornova'da aynı zamanda darbenin genel kurmay başkanı daha sonra da Cumhurun başkanı olan Cemal Gürsel‘in bir evi vardı . Bu nedenle de Bornova en az yılda bir defa Cumhurbaşkanını ağırlardı o yıllar. Cumhurbaşkanı‘ ın evinin bulunduğu sokağın adını unutmuş olsam da palmiyeli sokak diye anımsıyorum. Daha kaç palmiyeli sokağı vardı Bornova‘nın.
Sonra üç bacanaklar (Babam ve iki eniştem) arasındaki tartışmaları hatırlıyorum. Babam Arif Üleç ve eniştem Turgut Karadeniz Demokrat Partiliydiler. Diğer eniştem Saim Akbulut da Halk Partili. Bu üçlü özellikle de Kore odaklı bir tartışma yürütüyorlardı. Babam ve Turgut eniştem “seçilen bir başbakanı astınız. Bu millet bunun hesabını soracak sizden“ derlerken, Saim eniştem (Saim Akbulut DİSK 3. Bölge tem.) “gencecik vatan evlatlarını sattınız. Ne işi vardı onların Kore’de. Bir hiç uğruna gencecik insanları ölüme yolladınız“ diye eleştiriler yöneltirdi. Zaman zaman sertleşseler de sonunda tartışma tatlıya bağlanır, rakı kadehleri tokuşturulurdu.
İlerleyen zaman içinde ilkokul dördüncü sınıfta ben artık okulun “merasim bölüğünde“ borazancıydım. Geçit törenlerinin bitiminde Bornava büyük parktaki Atatürk büstünün önünde hatıra fotoğrafı çektirirdik.
Çocuk bilincime yazılan bu hatıraların, bilincimde darbelerin yakın tarihinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Darbenin kendisini değil de, sonuçları ya da Menderes hükümetinin politikaları üzerine üç bacanağın tartışmaları ve daha sonra özellikle de Nazım Hikmet‘ in şiirlerinden öğrendiklerimle bende adeta darbeyi haketmişler bilinci gelişiyordu. İlerleyen gençlik yıllarımda demokrasi bilincim gelişmeye başlayınca darbelerin halk ve demokrasi düşmanı karakterlerini anlamaya başladım.
İlkokul bitince ulusal bayramlarda giydiğim haki elbiseyi de 30'lu yaşlarımda askere gitmek zorunda kalınca yeniden giymiştim. Bu defa ki bir tutuklama sonrası zorunluluktu.
Cemal Gürsel‘ in Bornova ziyaretlerinde yol kenarlarına dizilip ona el sallayan ilkokul çocukları arasından demokrasi mucadelesinin gönüllü bir sıra neferliğine uzanan yaşamımda darbelerin anti-demokratik karakterlerini 12 Mart'la ilk gençlik yıllarımda daha iyi anlamaya başlıyordum. Deniz‘lerin idam edilmelerinin ruhumda yarattığı acı, Ege Üniversitesi'ne yakın oturuyor olmak nedeniyle tanıklıklarım da giderek bilincimi ve hangi safta olmam gerektiğini belirliyordu.
12 Eylül’ü yaşayarak darbeyi ve darbecileri daha iyi tanıdım. Darbelerin bayramlarını da acılarını da yaşamış bir kuşağın temsilcisi olarak bugün darbelerin olmasa bile, darbe heveslilerinin yargılanmalarının (yargılmanın nasıl sonuçlanacağı belli olmasa da), bugünü yarınlara taşıyacak kuşakların bilincinde demokrasi bilinci ve demokrasi inancı açısından önemli izler bırakacağını düşünüyorum.
Bu gün "27 Mayıs"ların bayram değil de; ülkenin, bütün bir darbeler tarihinin sorgulandığı karanlık yıllarıyla yüzleşebilmesinin, demokrasi açısından gelecek kuşaklara bırakılacak önemli sonuçları olacaktır.
Bu süreç bir gün mutlaka, yaşamıyor olsalar bile, gıyaplarında 12 Eylül faşist genarallerinin de yargılanacağı umudumu yaşatacaktır…
Türkiye tarihindeki bu kara lekeyi bir gün mutlaka silecektir.
Ali Rıza Üleç/Almanya
27 Mayıs 2009