'Ellerinle baharlar getir bana'
19 Aralık 2009 23:15 / 1425 kez okundu!
Avuçlarıma dolan sarı sonbahar hüzünleri, yüreğimi yakan bir yangına döndü sanki. Ard arda gelen provakasyonlar umutları yaralıyor mu ne? Benim kuşağım, hele de 1 Mayıs 77'yi yaşayanlar hatırlayacaklardır. 500.000 kişiyle alana girerken hepimiz bu iş bitti psikolojisi içindeydik. Sonra ne oldu...
Bu ateş çemberlerinin içinden gelenler, barışı kazanmanın ne kadar zahmetli ve uzun bir süreç, savaş yanlılarının tezgahladığı provakasyonlarla dolu uzun bir yol olduğunu yaşayarak öğrendiler.
Son günlerde yaşadıklarımız, gerek Diyarbakır’da üniversite öğrencisi Aydın Erdem’in ölümü, gerekse İstanbul'da molotof yangınından canını kurtaran Serap’ın hastanedeki ölümü, arkasından Reşadiye’deki kanlı saldırıda karakolun bir kilometre uzağında 7 askerin öldürülmesi. Son olarak da DTP’nin kapatılması. Muhtemelen bugün (13 Aralık) olduğu gibi provakasyonlar devam edecek gibi görünüyor. Senaristi ve yönetmeniyle değil, oyuncuları ve figüranlarıyla yüzleştiğimiz aynı filmi yeniden seyretmek için bilet kesiyorlar sanki.
Bugün (13 Aralık) Ankara ve İstanbul’da yaşananlar karanlık ellerin provakasyonlarına devam edeceklerini gösteriyor. Reşadiye’nin arkasındaki gerçekler toz duman dağılınca daha açık görülecektir.
MHP bildik demogojik sloganlarla yine meydanlara taşınıyor. “Bin yıllık kardeşlik”ten dem vuruluyor. Bu nasıl bir kardeşlikltir? 30 yıla yakın bir zamandır savaş koşullarında yaşayan kardeşlerini yeni mi hatırlar oldular. Köyler yakılır yıkılırken, insanlar topraklarından sürülürken kardeşliğiniz hiç aklınıza gelmedi mi? Mayın tarlalarında can veren çocukları hiç andınız mı?
Hiç aklınıza geldi mi, savaşın çocukları kırlardan çiçek toplarlar mı? Hangi kitabı okurlar, okulları var mıdır, okullarında öğretmenleri, karınları aç mıdır- tok mudur. Bir karışa bile bin can feda topraklarda ot biter mi? Kaç fabrika bacası tüter? Açıklayın bakalım köylerinden, topraklarından sürülen kardeşlerinizi geri döndürecek, yeniden yaşam projeleriniz var mı?
“Dağa çıkmak”tan başka bir şey yok mudur sizin kardeşliğinizde.
DTP kapatılınca “bölünmekten” kurtarılan vatan topraklarında yaşam adına tek bir projeniz var mıdır?
Bu topraklar kaç silah tüccarının kasalarını doldurdu, kaç uyuturucu tacirlerinin milyarlarına milyarlar kattı kardeşlik adına, açıklamak cesaretiniz var mıdır?
DTP'yi kapatanlar, kapatma kararını verirlerken, Kürtlerin siyaset yapma olanaklarını ne kadar zorladıklarını bilmiyorlar mı? Bu kararı verirken, Kürtlere “size parlementoda yer yok, dağa çıkın”mı demek istiyorlar. Hoş DTP içinde de, dağa çıkmaya hevesli olanların niyetlerini imaları, ” Bitti arkadaşlar bitti, bitti açılım bitti...” sanki niyet ve çıkar birliği çağrıştırmıyor mu kulaklarımızda.
Anayasa mahkemesi nasıl bir “ince eleyip sık dokuyarak” en çok barış isteyen iki DTP milletvekiline de siyaset yasağı koyuyor. Anayasa mahkemesi Parti Kapatma kararlarında ne kadar hukuktan yana olduğunu bir kez göstermiştir. Adalet Kalkınma Partisi davasındaki hassasiyetler neden Demokratik Türkiye Partisi için gösterilmemiştir.
Açılım sürecinin devam edeceğini açıklayan Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın DTP'nin kapatılmasını yarım ağızla olumlu bulmazlarken, DTP'nin oy tabanına yönelik iştahlarını da saklayamıyorlar. Bu anlayışın sahipleri “demokratik açılım” sürecinini nasıl ve nereye kadar taşıyabileceklerini açıkça belli etmektedir.
DTP’nin kapatılma kararının ardından Demokratik (!) medyanın suskunluğu da iyi bir demokrasi dersi olsa gerek.
Kapatma kararının ardından DTP yöneticileri kuşkusuz yeni parti olanaklarını deneyeceklerdir. Yeni parti kurulacaksa, kapatma kararı belki de yeni umutlar yaratabilir gerçekten.
Sonuç olarak, yaşadığımız son günler birkez daha göstermiştir ki; barış süreci uzun ve zorlu bir süreç olacaktır, soğukkanlı çözümler üzerine çalışarak, Demokrasi ve Barış güçleri yeni çözümler üretebilirler.
Barışı isteyen Kürt ve Türk demokratlarının, her iki halkın savaş karşıtlarının bir partide biraraya gelmeleri hem büyük umutlar yaratabilir, güven verebilir, hem de provakasyonları etkisizleştirebilir.
Bu bakımdan İlhami Mısırlıoğlu’nun önerisi umut adına sevindiricidir; "İyimser Senaryo"lar kazanmalıdır.
İyimser Senaryo: Başta Kürtler olmak üzere herkes bunu sakince karşılamaya gayret eder. Mevcut yeni sol parti oluşturma ekibiyle birlikte DTP çevresi ortak bir parti kurmak üzere anlaşırlar. Bu hem Kürtler hem de demokrat Türkler nezdinde yeni bir umutlu hava estirir. Ekonomide küçük bir düşüşün ardından olağan seyir başlar. İMF, devletçi, elitçi, içe kapanmacı, militarist, ulusalcı lobi avucunu yalar. "Demokratik Açılım" ise yeni bir ivme kazanıp sürer. Barış kazanır. Anneler, babalar rahat uyurlar.
Dilerim ellerimdeki hüzün bahar olur. Barış-Kardeşlik-Demokrasi adına ellerimizde baharlar taşırız yarınlara…
Ali Rıza Üleç
13.12.2009-Almanya