'Kaldırmadıkça başlarımızı sefaletimiz bitmez'

09 Ocak 2014 15:07 / 1974 kez okundu!

 

 

Gezi'den bu yana bu hükümetin korunma reflekslerinde şiddet önemli bir yer alıyor.

Kuşkusuz tartışılmaz bir gerçeklik var ortada. Semaye fakiri bir ülkede kalkınmada hükümet tercihleri ülke politikasını da  önemli ölçüde etkiliyor.

Elde avuçda yoksa dışarıdan gelecek sıcak para için güvenli bir ortamın sağlanması “istikrar“ da dediğimiz hükümet politikalarının belirleyici etkeni oluyor.

Sosyal ve siyasal yapı dizayn edilirken de dünyaya bu pencereden bakınca; aç-açlık, yoksul-yoksulluk, hukuk-hukuksuzluk,  yol-yolsuzluk, savaş-barış hep sıcak parayı ne yapar eder de ülkede tutarız çırpınmasına neden oluyor.

Kalkınmayı  ya da yatırım harcamaları için gerken sermayeyi bu yolla sağlamaya çalıştığınızda her zaman “bak giderim“ ha tehdidi ile karşılaşmanız mümkün. Hatta tehdide gerek bile duymadan alır paramı giderim dayatmaları sermaye fukarası ülkeleri köle haline getiriyor.

IMF'ye borcumuzu ödedik böbürlenmesi aslında bu gerçeği hep saklıyor. Borç ödenince dayatmalara da boyun eğmeyecemiz doğru. Çünkü artık IMF yok. Ya ne var. Sıcak para.

Son onyıllara damgasını vuran sermayenin küreselleşmesi ve teknolojik gelişmeler gelişmiş ülkelerde emek örgütlerini “bak giderim ha“ diye tehdit ederken gelişmemiş ülkelerde benzer yaptırımlarla bağımlı ekonomiler yaratıyorlar.

Gerek Gezi'ye gerekse son yolsuzluk operasyonlarına hükümet hep bu bakımdan yaklaşınca durmadan ne kadar kazandık ne kadar kaybettik hesaplarını kamuoyuna dayatıyor.

Artık başbakanın konuşmalarında  “kul - tüyü bitmemiş yetim hakkı, ciğerim yanıyor“ yakarışları, yaşlı gözler değil aksine nefret - öfke ile ekranlardan meydanlardan  yaratılan sahte düşmanlara veryansın ediliyor.

Sanki milyarlarca zarar kendi cebinden çıkıyor. Ama haklılar kazançlarından zarar hesap edilirse dile küfür yakıştırılıyor.

Herhangi bir hükümete karşı anti-demokratik yöntemlerle tuzaklar kurulabilir. Yalan dolan ve iftira ile yıpratmak isteyen kesimler de olabilir. Hatta bunlar uluslararası da olabilirler. Hükümetin deyimiyle hükümete düşman olanlar puslu havayı bekliyor da olabilirler. Bütün bunlara karşı en sağlam savunma  demokrasidir, barış dır, hukukdur. Yalnızca hükümetin kendisi için değil herkes için demokrasi-herkes için barış-herkes için hukuk.

Vesayetin askeri kanadının kısmen geriletildiği şartlarda Ergenekon ve sonrası davaları sulandıracak hukuksuzluklara kefil olarak, Dolmabahçe uzlaşmasını hemde halkdan saklayarak ancak nereye kadar gidilebileceği konusunda uzlaşarak, çatışmasızlığı fırsat bilerek hızlı demokratik dönüşümleri gerçekleştirip sağlamak yerine, zamana yayarak bölgede güçler dengesini kendi hesabına çevirecek adımlar atarken, çalışanların en demokratik yaşamsal hak ve özgürlük taleplerine her defasında daha fazla biber gazı ile yanıt verirken, faili meçhullerin aydınlatılabilmesi için gerekli girişimleden kaçarak dahası kendi iktidarında yeni faili meçhuller ve dahi katliamlar yaparak “düşman“ eline kellesini uçurması için kılıcı kendiniz vermiş sayılırsınız.

Telaşın asıl sebebi yapması gerekenleri zamanında yapmamanın sancısını çekiyor olması ve ve kılıcın sivri ucu kendi canını acıtıyor olmasındandır. Demokratik reflekslere alışık olmayan bir siyasi kafanın, hukukun üstünlüğüne boyun eğmeyen kendi hukukunun üstünlüğüne inanan bir vicdanın, böylesi yolsuzluklar karşısında panikleyerek daha da saldırgan olması kaçınılmazdır. Velev ki kendisine karşı düzenlenmiş bir operasyon olsun. Bölgedeki kimi ekonomik gelişmelerin kendini hedef yaptığınıda kabul edelim. Her şeye rağmen daha fazla demokrasi ve hukuka saygılı bir yaklaşım saldırıları geriletecek en doğru yol değil midir? Adaletin kılıcı ile değil adaletin terazi si ile vicdanlarınızı dinleseniz adil olabilirsiniz.

Yoksa Demirel gibi daha fazla demokrasi-barış ve hukukun halkımıza bol geleceğini düşünmek kaçınılmazdır.

Belki de yolsuzluklar gelip kapısına dayanınca yaşamak için şeytanla bile ittifaka hazır bir ruh hali içinde imanla hükümet etmeye devam etmenin başka bir anlamı varmıdır.

Büyük uzlaşmanın kartları yeniden masada açılırken alternatifsizliğin rehaveti yolsuzluğun telaşı ile doğruyu bulamazsınız. Bugün suçladığınız ve suçlandığınız “yolsuzluklarda“ hükümetin kendine çok fazla güvenen kibrinin, vurdum duymazlığının, halka tepeden bakmanın, kendini tek başına devlet sanan zafer sarhoşluğunun payı yadsınamaz.

Bir düşünün bakalım. Gezi'den önce ve Gezi'den sonra bu devlette neler olup bitiyor ve daha neler olacak. Her ne kadar proveke edilmeye çalışılmış olsa da gezi ruhu bütün bir toplumu etkilemiştir.

Biz demokrasi sefili bir ülkeyiz. “Kaldırmadıkça başlarımızı sefaletimiz bitmez“ bitmeyecektir. Gezi bize kendi ruhumuzu göstermiştir. Sefaletimize kendi ellerimizle son verebileceğimiz inancını aşılamıştır. Yeter ki başlarımızı kaldıralım.

Gelecek için temiz bir toplum, demokrasi ve barış için adalet için daha bir kaç Gezi'ye ihtiyacı olacak bu toplumun. Bu potansiyeli ve enerjisi de vardır. Asıl bundan korkuyorlar.

Bir kez daha anladık ki; vatan banka hesaplarıdır. Çok iyi gördük ve yaşadık ki devlet; polis-asker-tomoüsavcı-yasalarıdır, mahkemeleridir. Bizim değil onlarındır.

Borsalardaki sermaye, üretimdeki sermayeden fazla oldukça Gezi ruhu sermayenin korkulu rüyası olacak.

Demokrasi-Barış ve özgürlük için Adalet için bize daha fazla başkaldırıdan başka yol kalmıyor.

Sorun sistem sorunu olarak durdukça hayat dayatmaya devam edecek. Darbe yasalaraıyla bu devlet artık yönetilemez durumdadır. Toplum sinesinde hançer gibi duran faili meçhullerle daha fazla yaşayamaz. Daha fazla  ölülerinin arkasından gidemez. Yolsuzlşuklara bulaşmış hükümetlere tahammül edemez. Anti-demokratik seçim yaslarını, partiler yasasına seçim barajlarına seyirci kalamaz.

Ya bunları giderecek politikalar üretecek hükümetleri işbaşına getirecek köklü bir sistem değişikliği gerçekleştirisiniz ya da daha bir çok Gezi suskun beklemede haberiniz ola.

Paralarını alıp giden olursa günah bizden gitti.

 

Ali Rıza ÜLEÇ

06.01.2014-Almanya

 

Her şeye rağmen  adalet-barış-demokrasi- özgürlükler adına daha fazla umutla gelen  2014 bütün İzmirizmir.net aileisne ve okurlarına kutlu olsun. Yüreğinizden çocuk sevinçlerinizi eksik etmeyin.

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.