LAİK TOKAT

19 Kasım 2010 16:33 / 2051 kez okundu!

 


Ben orta ikinci sınıfa kadar namazında niyazında bir çocuktum. İlkokul son sınıftayken babamın ayağı hastalığından dolayı bileğinden kesilmişti. Ben, babam gibi iyi bir insana bu cezayı layık gördüğü için Tanrıya küsmüştüm. Tam da bu zamanlara denk gelmişti sanki din derslerinin okullarda serbest kalması. İsteyen girer, istemeyen girmezdi.

Ben Tanrıya öfkemi, kızgınlığımı göstermek istercesine din derslerini protesto ediyordum. Madem bir zorunluluk yoktu ben de girmeyecektim.

“Laik Cumhuriyet”in bu kıyağına güvenerek nasıl istiyorsam öyle davranacaktım.

Bir gün okul müdürü beni odasına çağırmış.

Eski, güzel, yüksek çam ağaçlarının arasında yükselen, beyaz bir binaydı Suphi Koyuncuoğlu orta okulu. Mermer merdivenlerinden çıkıp yine bembeyaz mermer olan uzunca bir terastan sonra, sınıflara yönelince zemin ahşaptı. Tahta merdivenlerden üst kata çıkılıyordu. Üst katta dershane var mıydı, varsa da kaç dershane vardı hatırlamıyorum. Ama müdürün odası üst kattaydı.

Kapıyı çaldıktan sonra gir sesi gelince, kapıyı açıp içeri girdim. Buyur evladım, hayrola niye geldin diye soran babacan, yumuşak bir ses. Aslında sahibine ne kadar yabancı; etrafına şefkat dağıtan bir ton zorla yüklenmişti sanki.

Şefik Önder. Bu ismi unutmuyorum. Oysa adını hatırlamadığım ne kadar çok öğretmenim var. Bazılarının da adı aklımda olmakla birlikte soyadlarını unutmuşum. Ama bu ad hala aklımda.

Şefik Önder.

-Niye geldin oğlum?
-Siz çağırtmışsınız hocam.
-Adın ne senin? Hangi sınıftansın?
-Ali Rıza Üleç hocam. 2-E sınıfındanım.
-Ha öyle mi, demek o sensin…
-Kimim hocam?
- Şimdi sana gösterecem kim olduğumu…

Koltuğundan yavaşça ayağa kalktı Şefik Önder. Gözlüklerini çıkararak masasının üzerine bıraktı. Masasını dolanarak bana doğru yürümeye başladı.

Bir şeyler sezinledim ama…

Burnumun ucuna kadar yaklaşarak önümde durdu.

-Kimsin lan sen? Kızılbaş mısın, yoksa gomonist misin benim başıma?

Ufak tefek ama şişman bir adamdı Şefik Önder. Saçları döküldüğü için, kalan bir tutam saçını olabildiğince uzatmış, sağdan sola doğru da tarayarak kelini gizlemeye çalıştığı çok açık belli oluyordu. Yürürken arkadan baktığınızda ayaklarının, gövdesini ne acılar çekerek taşıdığı görülebiliniyordu.

O gün üzerindeki kahverengi takım elbisesini bile hala hatırlıyorum. Boyuna ince beyaz çizgili kahverengi takım elbise…

Sevimsiz, itici bir tipi vardı. Okulda o kadar çok sevecen, yüreğindeki çocuk sevgisi gözlerinden çakmak çakmak fırlayan öğretmenler dururken, neden bu sevimsizleri seçerlerdi anlayamıyordum. Benim aklımdan bunlar geçerken sanki aklımdan geçenleri okumuşçasına suratıma bir tokat indi ki... Ben en az iki metre geriye fırladım. Duvara çarparak yere oturdum.

- Kalk ulan dinsiz, imansız velet. Hangi ana doğurdu lan seni, kitapsız. Sen nasıl din derslerine girmezsin lan? Bir yandan küfür ediyor, bir yandan da sağ elinin içi ile kelinin üzerinde uzamış bir tutam saçını toplamaya çalışıyordu. İçimden gülmek geçiyordu ama gülersem Şefik Önder daha sinirlenir ve daha çok dayak yerdim. Kendimi zor tuttum.
- Hocam serbest dediydiniz ya.
- Serbest dediysek derslere girmeyin mi dedik? Neden girmiyorsun din dersine. Ulan sen yoksa sünnetsiz misin?
- Yok hocam iki sene önce oldum.
- İki sene önce mi?
- Neden o kadar geç?
- Ev sahibi sünnet ettirdi bizi. Kardeşimle yani. Biz, yani babam hocam…
- Sus, tamam tamam uzatma. Sittir git şimdi. Bundan sonra din derslerine gireceksin tamam mı?
- Cevap yok…
- Tamam mı diye ısrarla bir kaç kez daha sordu ve arkasından…
- Hadi girme de göreyim diye de bir tehdit savurarak beni odasından kovdu.

Öfkem daha da keskinleşmişti sanki. Girmeyecektim işte. Ne olurdu, en fazla dayak yerdim. Olsun varsındı. Dayağı göze almıştım, girmeyecektim din derslerine. Madem seçmeliydi, ben seçmiyordum işte, girmeyeceğim diye kendime söz verdim.

Oysa bu okulu ne kadar çok seviyordum. Okul binasının aslında daha önceleri bilmem ne parti adında birine ait bir köşk olduğu anlatılırdı. Üst katın dört tarafı da balkondu sanki. İşlemeli mermer sütunlar üzerine oturtulmuştu balkonlar. Köşkte okuyoruz diye caka satardık bazen. Daha sonraları köşk ilk sahibinden İzmir’in iş adamlarından Suphi Koyuncuoğlu tarafından satın alınarak, eğitime kiraya verilmiş. Köşk hala yerinde midir ya da hala köşkte eğitim yapılır mı bilmiyorum. Ama bu köşkün üst katında müdürün oda kapısını bir kez daha çaldığımda dayak yemeye hazırdım. Din derslerine girmemekte inat ediyordum.

Müdür sanki bu defa ilkinde attığı tokattan pişmanmışçasına benle konuşmayı deniyor.

- Neden girmiyorsun oğlum din derslerine?
- Hocam ben oradaki duaların hepsini biliyorum zaten.
- O zaman oku bakalım bir fatiha. Oku bakalım amentü…

Ben duaları okuyunca da girmem için beni ikna etmeye çalıştı. Din derslerine ortaokul bitene kadar girmedim. Şefik Önder de attığı tokatla kaldı ya da ben tokadı yediğimle kaldım. Ne zaman din derslerinin seçmeli ya da zorunluluğu tartışılsa benim aklıma hala Müdür Şefik Önder’den yediğim, unutamadığım o tokat geliyor…


Ali Rıza Üleç

17.11. 2010, Almanya


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
20 Kasım 2010 21:10

kizilcam

Sevgili Atılgan,
ilginiz için teşekkürler. Bildiğiniz gibi din derslerinin serbest bırakılması yeniden ülke gündemine girdi ve tartışılıyor. Paylaştığım anımda anlatmak istediğim asıl zihniyetlerdir. Serbest bırakmak yetmiyor... Şefik önder gibilerinin de zihniyetini değiştirmedikçe yasalar tek başına nasıl çaresiz kalıyorlar.
Başlık "Laik devletin" yasaları uygulamadaki şiddete atıftır.
Babama gelince. Babam sağ ayağını ve sağ kolunu daha sonra da hayatını sigaraya feda etti. Neden böyle yaptı bilemiyorum.
Bunu sormak isterdim ama çok geç.
Sağ ayağı bileğinden kesilmişti ilk önce. (sanırım bunu "Hayat öpücüğü"nde anlatmıştım) ve ben o zaman tanrının babamı cezalandırdığını düşünüyordum. Çünkü babam acılar içinde kıvranırken ben sana ne yaptım da bu cezayı bana verdin diye tanrıya acılarını dindirmesi için yalvarıyordu. Belki de bunun için ben cezalandırdığını düşünmüştüm.
Hikaye bir başka başlık altında daha da geniş olabilirdi kuşkusuz. Din derslerinin serbest bırakılmasının tek başına yeterli olmayacağını anlatmak isteyince siz de anlamakta zorlandınız. Başlık belki de biraz duygularımın etkisi olabilir. Daha özenli olmam gerekiyor herhalde.
Tekrar teşekkürler.

Ali Rıza Üleç
20 Kasım 2010 17:43

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Sayın ÜLEÇ

Çocukluğa dair çok güzel akıcı bir anı yazısı olmuş.

Yazıyı okuduktan sonra bir defa, bir defa daha okudum. Durdum, düşündüm bir defa daha okudum anlayabilmek için. Bu olayı yaşadığınıza emin oldum, bir hikaye değildi bu.

Acaba dedim kendi kendime, sayın ALİ RIZA ÜLEÇ' in babasının ayağı neden rahatsızdı? Hastalığının sebebi dindar oluşu muydu da bu çocuk bu kadar tanrıya küsmüştü, onun için din derslerini boykot etmişti.

Her neyse;

Zaten o devirde her aile çocuğunu ahlaklı dindar yetiştirmek için küçükten ya (tatilde) hocaya, ya da kuran kurslarına gönderiyorlardı. Ben de buna benzer çocukluk geçirdim. Hatta Kuranı iki sefer hatim bile ettim.1960 darbesiyle o günün demokrasisi rafa kalkınca, tüm buna benzer kurslar ve cami eğitimleri ortadan kalktı. Orta okul derken yarım kalan meslek lisesi eğitimi ve hayat okulu devam ediyor hala.

Benim merakım, anı yazısıyla başlığın arasındaki nedeni, ilişkiyi bir türlü kuramamamda. Sanki anıyı anlatma amacı LAİKLİK'in zora dayalı, sadece dinle ilşişkili olduğunu anlatmak içinmiş gibi anladım.

O günlere dönersek, en fazla (din istismarı) 1965 ila 2000 li yılların arasında yapıldığını görebiliriz. Mesela barajlar kralı (Çoban Sülo) ve (faşist Evren) yasalarıyla, onların zamanında en fazla CAMİ teşvik edilmiş ve yapılmıştır. Onların zamanında laiklik asıl anlamından uzaklatırılarak oligarşi ile halkın arasına duvarlar örülmüştür.

Biraz garipsedim başlığı bu yüzden, kusura bakmayın. Umarım 1980 sonrası anılarınızla asıl laikliği daha çarpıcı açıklarsınız.

Bu birikimin sizde olduğunu biliyorum.

Sağlıklı ve esen kalınız.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.