İZMİR'İN ZAMLARI
29 Aralık 2009 16:41 / 2384 kez okundu!
Ülkenin can yakıcı gündemleri arasında, yoksullaşan kitlelerin canını yakan paylaşımda adaletsizlik, işsizlik, pahalılık gibi sorunları da atlamamalıyız. Bu sorunlar kapitalist sistemin derdi değildir, ancak yoksul ve orta geliri olan halk yığınlarının derdidir. Bu derdi kendine dert etmeyen siyasi hareketlerin, siyasi partilerin, eşitlik, hakkaniyet ve toplumsal adaleti sağlama konusundaki sözlerinin hiçbir anlamı yoktur.
Bu düşüncelerle, İzmir’in Yerel Yönetimi’nin yönetim anlayışının ürünü olan su ve toplu ulaşımı zamlandırma konusundaki ısrarcı politikasını dikkatinize sunmak istiyorum.
Yerel seçimlerde yüzde ellinin üzerinde aldığı oy ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı CHP’nin adayı Aziz Kocaoğlu kazanmıştı. “İşimiz İzmir gücümüz İzmir” sloganı ile seçimi kazanan CHP’li yerel yönetimin yeni dönemde yaptığı icraatların başında suya yaklaşık yüzde 20, toplu ulaşıma da yüzde 11 ila 50 oranında zam yapmak oldu. 1 Haziran 2009 tarihinden geçerli olan zam uygulaması büyük tepki yarattı. Bu arada; “Kentimizi sermayenin güdümünden geri almak, yaşam alanlarıyla uyumlu planlama, İzmir’i barış ve kardeşliğin başkenti, Ege Denizi’ni barış gölü yapmak” iddiası ile yola çıkan ve “sosyal ve katılımcı yerel yönetim” öneren ve Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adayları ile belediye meclis üyesi adayları ile seçime giren İzmir Birlikte Başaracağız Platformu zam kararlarını yargıya taşıdı. Önce su zammı yetki yönünden hukuka aykırı bulundu ve mahkemece durduruldu. Bu kez, aynı zam kararını Genel Kurul sıfatıyla Büyükşehir Belediye Meclisi’nden çıkarttılar. İkinci durdurma kararı, toplu ulaşım zamları için çıktı.
Yerel yönetim nasıl bir anlayışla yönetilmeli konusunda ders verici nitelikte olan İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 10.11.2009 tarihli kararında özetle; "…idareye verilen toplu ulaşım bedelini belirleme yetisinin kamu yararı, hizmet gerekleri, devletin sosyal niteliği, hakkaniyet, objektif ölçüler gibi temel hukuk ilkeleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği, toplumdaki kamu hizmetlerinden ve kamu hizmetleri içinde yer alan toplu ulaşım olanaklarından, herkesin eşit, güvenli, konforlu ve en ucuz şekilde yararlanmasının asıl olduğu, kamu hizmetinden yararlanıldığı ölçüde külfete katlanmak konusunda davalı idarece adil ve dengeli bir dağılımın amaçlanması ve buna göre hedef ve ölçülerin belirlenmesi gerektiği, toplu ulaşıma yapılan zammın yeniden değerlendirme oranlarını ve enflasyon oranlarını aşar şekilde olduğu, toplu taşıma hizmetinin kamu hizmeti özelliği de göz önünde bulundurulmaksızın işlem tesis edildiği, bu nedenle zam kararının hukuka, hakkaniyete, külfetlerin adil dağıtılması ilkesine ve kamu yararına aykırı olduğundan, hukuka aykırılığı açık olan işlemin, uygulanması halinde telafisi güç zararlar da doğurabileceğinden teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına…" denmektedir.
Hukuk herkese lazım
Mahkeme kararı üzerine ne yapılmalıydı? Anayasa’nın 138. maddesi ve İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 28. maddesi gereğince mahkeme kararının gecikmeksizin, en geç 30 gün içinde uygulanması gerekmekteydi. Yani; toplu ulaşımda 1 Haziran 2009 tarihinden önceki tarifeye dönülmeli ve 1 Hazirandan bu yana hukuka aykırı zamlı tarife üzerinden tahsil edilen fazla ücretlerin geri verilmesi gerekmekteydi.
Öyle mi oldu? Bakın nasıl bir karar almışlar; bugün (27 Aralık 2009 Pazar) eski tarife uygulanacak, yarın mahkemenin durdurduğu tarifenin de üzerinde yeni bir tarife yürürlüğe girecek. (http://www.yeniasir.com.tr/KentHaberleri/2009/12/27/izmirliye_otobus_ve_metro_artik_daha_ucuz)
Bunun anlamı nedir? Yerel Yönetimin ne hukuk kuralları ne de İzmirlilerin yararı umurunda. Yapılan açıkça mahkeme kararına direnmektir, İzmirlilerle alay etmektir. Hukuk Devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini yok saymaktır. Hukuksal güvenliğin ortadan kaldırılmasıdır.
Sorarım size; eleştirdiğiniz AKP yönetiminden ne farkınız var? Örneğin metro ihalesinin iptali ile ilgili davada mahkemeden alacağınız karar Kamu İhale Kurumu tarafından uygulanmazsa, buna karşı söz söylemeye yüzünüz olacak mı?
Zararın hesabını vermelisiniz
Aman zarar ediyoruz demeyin, bunun yerine yapılan harcamaların gerçekten İzmirlilerin yararına olup olmadığının hesabını verin. Örnek mi; yerel seçimler döneminde İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası, belediyelerin yapmış olduğu seçim harcamalarını açıkladı. (http://archive.ismmmo.org.tr/docs/basin/2009/bulten/22032009_belediyebutceleri.pdf)
Buna göre; “…İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından seçim çalışmaları için 300 milyon lira harcanmıştır…” Bu harcamanın ne kadarı, belediye hizmetleri için zorunlu ve gerekli harcamaydı? Bu sorunun yanıtı için şunları anımsatmakta yarar var; seçim kampanyasının başlarında Büyükşehir Belediyesi’nin hizmetlerini tanıtmak görüntüsü altında, kentin her yanı, belediye otobüsleri Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun fotoğraflarının bulunduğu ve “işimiz İzmir gücümüz İzmir” sloganlı afişlerle donatıldı. Artık “işimiz İzmir, gücümüz İzmir” sloganı Aziz Kocaoğlu’nun simgesi halini almıştı. Seçim yasaklarının başlaması üzerine, aynı sloganlı afişler, bu kez yalnızca “İzmir Büyükşehir Belediyesi” imzalı olarak yine panolara, belediye otobüslerine asıldı, gazetelere ilanlar verildi. Diğer yandan aynı sloganla CHP Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Aziz Kocaoğlu’nun devasa afişleriyle kentin boş binaları donatıldı. Kocaoğlu’nun fotoğrafları, yazıları, açıklamalarından başka bir şey içermeyen ve aynı sloganı kapak yapmış olan Büyükşehir Belediyesi’nin yayın organı olan “İzmir Büyükşehir” gazetesinin içinde, Büyükşehir Belediyesi’ne ait Eşrefpaşa Hastanesi tarafından dağıtılan diş fırçası ve diş macununun yanında Kocaoğlu’nun bildirgeleri dağıtıldı.
Bir yanda kent halkının önemli bir bölümü, yoksulluk ve açlık içinde kıvranırken, seçim çalışmaları için kamu kaynaklarının harcanması, hangi sosyal politika ve anlayışla açıklanabilir. Bu yaşananlar karşısında zarar savunmasının hiçbir hukuki ve ahlaki yanı yoktur. Kaldı ki, kamu hizmetinde kar-zarar hesabı yapılmaz, verilen hizmetin bedeli, hizmetten yararlanacakların karşılayabileceğinden fazla olmamalıdır. Kamu kurumu olmanın gereği budur.
Şimdi yapılması gereken; elde edilmiş mahkeme kararının uygulanmasını sağlamak, toplu ulaşıma yapılan zamları durdurmak. Gerçekten hukukun üstünlüğünden yanaysak, gerçekten yoksuldan, toplumsal adaletten yanaysak, bunu yapmak zorundayız.
Arif Ali Cangı
27.12.2009
cangi@cangi.av.tr