Türkiye'nin AB'ye Üye Olmasý Þart mý?
05 Mart 2019 10:32 / 1650 kez okundu!
Türkiye yýlardýr AB kapýsýnda bekletiliyor. Her seferinde karþýsýna yeni þartlar çýkartýlýyor, önüne yeni bariyerler konuyor. Türkiye’den her bakýmdan çok daha geri olan Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi ülkeler çoktan AB üyesi oldu, Türkiye’nin üyeliði ise meçhul bir bahara kaldý. Doðrusu ben AB’nin Türkiye’yi üye yapmak istediðini ve yapacaðýný sanmýyorum. Bunun ana sebebi Türkiye’de nüfusun aðýrlýðýnýn Müslüman olmasý. The Economist’in son sayýsýnda iþaret edildiði gibi Ýslam Avrupalý, Müslümanlar ise Avrupa’nýn bir parçasý ve gerçeði. Ama Müslüman nüfusa sahip olmak ile Müslüman bir üyeye sahip olmak ayný þey deðil. AB, nüfusu Müslüman ve kalabalýk olan, imparatorluk mirasýna sahip, her bakýmdan büyük potansiyeliyle gelecekte AB’nin motoru olabilecek bir ülkeyi üye olarak almak istemeyecektir.
****
Türkiye’nin AB’ye Üye Olmasý Þart mý?
Türkiye AB ile devamlý bir çekiþme içinde. Haklý olduðu noktalar da var haksýz olduðu noktalar da, ancak, hiç bir þekilde, iki taraf arasýndaki tüm problemlerin sadece Türkiye’nin tarzýndan ve tercihlerinden doðduðu söylenemez.
AB birçok yönüyle faydalý bir proje. Ýki büyük savaþla yýkýlmýþ ve insanlýðý yýkýma uðratmýþ bu eski kýtada tekrar büyük savaþlarýn yaþanmamasý arzusunun ve arayýþýnýn sonucu olarak doðdu. Ekonomik bir birlik olarak baþlayýp siyasî bir birlik olmaya doðru yürüdü. Tüm isteðine raðmen ABD, Çin gibi büyük güçleri dengeleyebilecek bir güç olma konumuna ulaþamadý. Askerî bakýmdan çok zayýf. Ciddî demokratik açýklarla malul. Brüksel’de toplanan bürokratik otorite demokratik meþruiyetten mahrum. Ayrýca, uyum ve harmonizasyon adýna çeþitliliði ve rekabeti budamakta.
AB demokrasinin, hukukun hâkimiyetinin, insan haklarýna saygýnýn ana ilkeleri ve deðerleri arasýnda yer aldýðýný söylüyor. Ancak, alandaki duruma bakýlýnca, hem bütün olarak AB’nin hem de özellikle onun baþýný çeken Almanya ve Fransa’nýn, týpký ABD gibi, bu ilkeleri ve deðerleri iþine geldiðinde hararetle savunduðu iþine geldiðinde görmezden gelmekten ve çiðnemekten çekinmediði görülüyor.
AB Türkiye’nin PKK’nýn ýrkçý Marksist terörüne karþý mücadelesini asla samimiyetle onaylamadý ve desteklemedi. 15 Temmuz’da demokrasimizin maruz kaldýðý alçak darbe teþebbüsü karþýsýnda da ikircikli bir tavýr takýndý. Aslýnda darbenin baþarýlý olmasýný istedi. Baþarsalardý hemen darbecileri tanýyacaktý. Tavrýný Erdoðan yönetiminde gördüðünü söylediði “otoriter eðilimlere” baðlayacaktý ama ana sebep Erdoðan’ýn AB’ye karþý dik durmasý ve daha baðýmsýzlýkçý bir dýþ politika izlemek istemesi olacaktý. Darbenin baþarýsýz olmasý AB’de büyük hayal kýrýklýðý yarattý.
AB Mýsýr’da Sisi’nin seçilmiþ cumhurbaþkaný Mursi yönetimine yaptýðý ahlâksýz darbeyi destekledi. Ýdare edilen seçimlerle devlet baþkaný seçilen Sisi’yi tereddüt etmeden tanýdý. Mýsýr ile iliþkilerini geliþtirmeye çalýþtý. Son olarak AB liderleri diktatör Sisi’nin ülkesinde bir AB-Arap buluþmasýna koþarak gitti. Ayný günlerde 9 masum gencin rejim tarafýndan hunharca idam edilmesi idam cezasýna karþý olduðunu söyleyen AB’nin kýlýný kýpýrdatmasýna bile yetmedi. Gösteriþli resmî toplantýlar yapýldý. Dahasý, AB liderleri kendi aralarýnda ve Sisi ile yýlýþýk þakalaþmalar ve yaptý ve bilardo masalarýnda hoþ vakit geçirdi.
Türkiye yýlardýr AB kapýsýnda bekletiliyor. Her seferinde karþýsýna yeni þartlar çýkartýlýyor, önüne yeni bariyerler konuyor. Türkiye’den her bakýmdan çok daha geri olan Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi ülkeler çoktan AB üyesi oldu, Türkiye’nin üyeliði ise meçhul bir bahara kaldý. Doðrusu ben AB’nin Türkiye’yi üye yapmak istediðini ve yapacaðýný sanmýyorum. Bunun ana sebebi Türkiye’de nüfusun aðýrlýðýnýn Müslüman olmasý. The Economist’in son sayýsýnda iþaret edildiði gibi Ýslam Avrupalý, Müslümanlar ise Avrupa’nýn bir parçasý ve gerçeði. Ama Müslüman nüfusa sahip olmak ile Müslüman bir üyeye sahip olmak ayný þey deðil. AB, nüfusu Müslüman ve kalabalýk olan, imparatorluk mirasýna sahip, her bakýmdan büyük potansiyeliyle gelecekte AB’nin motoru olabilecek bir ülkeyi üye olarak almak istemeyecektir.
AB’ye üyelik hakkýnda benim görüþüm þu: AB uygarlýðýn ne kaynaðý ne de sonucu. Türkiye’ye kaþý daima ilkesiz ve önyargýlý. Ayrýca, kendisinin parlak bir geleceðe sahip olduðu, hatta ayakta kalabileceði de þüpheli. AB, iþi iyice yokuþa sürmeden, hemen Türkiye’yi üye olarak alýrsa eyvallah, ama almazsa karalar baðlamamýz gerekmez. Türkiye’nin ille de AB üyesi olmasý þart deðil. Liberal demokrasinin ve piyasa ekonomisinin kurallarýna sýký sýkýya riayet eden bir Türkiye hemen her bakýmdan AB’den daha ileri gidebilir.
Atilla YAYLA
gazeteyeni yuzyil.com
28.02.2019