Siz hangi İzmir'densiniz?
25 Şubat 2013 19:20 / 1758 kez okundu!
Tehlikenin farkında mısınız? Şehit aileleri derneklerinden, en sağ fikriyatın bazı kanaat önderlerine kadar desteklenen bir barış süreci başlatıldı. Onlarca yıl dökülen kanı, tahrip edilen insanlığı ve maddi yıkımı sonlandırabilecek yeni bir umut doğdu. Kendisine "sayın" denmesi yasaklanan "terörist başı"nın üç mühürlü mektubu var masada.
Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin, derinleştirilmesinin ülkeyi böleceği tehdidi alıcı bulmakta zorlanıyor. Tehdit algısı da değişiyor artık. Temel hak ve özgürlükler karşısındaki mevcut hukuksal bariyerlerin kaldırılması gündemde. Devletin temel güvenlik zihniyeti değişiyor çünkü. Bu barış süreci, diğer girişimlerden farklı olarak, güvenlik devletinden haklar ve özgürlükler devletine geçiş çabalarıyla örtüşen bir süreç.
İzmir Küçük Millet Meclisi’nin bir mart toplantısının ‘barış’ konusu bu nedenle, kendi çapında, daha derin bir anlam kazanıyor. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun davet edilmesi sembol siyasetinin sığ yaklaşımını aşan, barış konusunu haklar ve özgürlükler devleti perspektifine bağlayan, bu çabaya destek veren bir anlam ve derinlik kazanıyor.
Aziz Kocaoğlu’dan gelen “Gündemimizde böyle bir etkinlik söz konusu değil” yanıtı asıl bu nedenle hayal kırıklığı yaratıyor bende. Bu yanıtı anlamakta zorlanıyorum. Gündemde olmayan nedir? Ülke barışı mı? Yoksa barış sürecinin siyasal aktörlerine olan ‘karşıtlık’ içgüdüsü mü belirleyici olan? Sivri uçlu okların ideolojik referansları ve o zeminde yükselen sosyo-kültürel kodların bir ürünü olarak karşıtlık, bu olumsuz yaklaşımın ana nedeni olabilir mi? İzmir kMM’nin bir mart toplantısının konusu zaten buydu. Barış sürecini tartışmak Kürt sorununun uzun yıllar içinde oluşan ideolojik siyasal referanslarını ve sosyo-kültürel kodlarını tartışmak anlamına gelmiyor mu? Bu açıdan ele alındığında sayın Kocaoğlunun kararını nasıl yorumlamamız gerekir?
Söz konusu ideolojik siyasal referanslar ve sosyo-kültürel kodlar sayın Kocaoğlunun “Hiçbir ayrımcılığı desteklemeyen İzmirliler, rüştünü ispat etmiştir. Bu kentte çok seslilik, çok kültürlülük vardır” cümlesinde de gizli zaten. Bu cümle bizi, aynı zamanda, normatif referanslar ve kodların yarattığı bir İzmirli ikilemiyle yüzleştiriyor. "Hangi İzmir*" sorusunu da gündeme taşıyarak tekrar güncelliyor.
Ben, örneğin, Hasan Celal Güzel’in “ciğersizler takımının” İzmirli bir ferdiyim. Bu nedenle benim İzmir'im Cumhurbaşkanı’nın etnik kökeninde Ermeni tohumu arayan Arıtman’ın değil, ırkçılığın, ötekileştirilmenin karşısına şarkılarıyla dikilen Sezen Aksunu’nun İzmir’i.
Benim İzmirim Basmane’de, Çankaya’da yok edilen kültürlerin sessizliğinin yankılandığı İzmir değil, yok olan bu zenginliği sonsuz hüzünle ananların İzmir’i.
Benim İzmirim ötekileştirmeyi çağdaş ulus olabilmenin gereği olarak kabullenip meydanları dolduranların değil, bu piskozun hedefinde olup çeşitli özniteliklerle suçlananların, yaftalananların İzmiri.
Benim İzmirim yerinden yurdundan edilip, köyleri boşaltılıp, memleketin dört bir köşesine savrulan insanları sorunlaştıran, onları istilacılıkla suçlayanların İzmirin değil, sorunun tarihi bağlamlarla geçiştirilmesine karşı koyanların, çözüm üretmeye çalışanların İzmiri.
Benim İzmirim kan ve ırk bağından millet üretenlerin, millet olamayanların sorununu linç kültürüne, yoğun düşman algılamasına dönüştürenlerin İzmiri değil. Benim İzmirim, hoşgörü ve empati sahibi insanların İzmiri.
Benim İzmirim barış ve insani değerler uğruna ideolojik referansların, sosyo-kültürel kodların en kalın zincirlerini bile kırmaya hazır olanların izmiri.
Ya sizin İzmiriniz?
Aydın YENAL