Aslı dururken, suretine kim bakar?
20 Haziran 2014 16:41 / 1331 kez okundu!
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir zaman kala sonunda milliyetçi-laik ittifakı bir çatı adayında anlaştı.
Adayın kimliği, kişiliği üzerinde söz söylemek yerine, tanınırlığıyla ilgili kaygıları ve CHP içerisinden gelen eleştirileri konuşmak daha doğru olacak sanırım.
Yozgatlı İhsan Efendi’nin oğlu, İslam Konferansı Örgütü eski başkanı Ekmelettin İhsanoğlu’nu halk ne kadar tanır? Çok az bir kampanya sürecinde ne kadar tanıtılabilir, vatandaşa söyleyecek ne kadar sözü vardır?
Muhalefet partilerinden önce ilk teklifi Aydın Doğan’ın yapmış olması bir yana, gerek Kılıçdaroğlu, gerekse Bahçeli’nin kendi yönetimlerinde bile değerlendirmeye almadan bir oldu bittiyle adaylığını dayatmış olmaları İhsanoğlu için önemli bir handikap olarak önünde durmakta.
Olumlu yanlarıyla ilgili en küçük bir bilgi bile henüz halkla paylaşılmadan, tartışılacak yanlarının öne çıkıyor olması bile çatı adayını en baştan sıkıntıya düşürecek gibi görünüyor.
Öyle sanıyorum, gerek CHP, gerekse MHP tabanında en çok konuşulan konu; “niye Ekmelettin İhsanoğlu?” sorusudur.
İktidar partisinin Erdoğan’ı aday gösterecek olmasına tepki gösterenlerin, onda beğenmedikleri özelliklere sahip, yani laik, modern, İslami söylemlerden uzak birini aday göstermek yerine Erdoğan’la aynı kulvardan birini aday göstermeyi tercih ediyor olması, bir anlamda milliyetçi-muhafazakarların dışında birinin bu ülkede seçilme şansının olmadığını kabul etmek anlamına gelmez mi?
O zaman milliyetçi-muhafazakar düşüncedeki vatandaşlar haklı olarak "aslı dururken niye suretini seçelim” derlerse haklı olmazlar mı?
Suudi kültürüyle yetişmiş biri olarak sayın İhsanoğlu; bilim adamı olabilir, uzlaşmacı tavrıyla kucaklayıcı bir aday olarak lanse edilebilir, hatta kimilerinin iddia ettiği gibi "İslamcı laik" denerek cilalanıp piyasaya sürülebilir.
Ama unutulmamalıdır ki, karşımızda; Mısır'da yapılan darbeye, darbe diyememiş biri var.
Her ne kadar inkar etse de, Aydın Doğan tarafından kendisine adaylık önerisi geldiğinde” benden politikacı olmaz” diyen birinden söz ediyoruz.
Şimdi bazı okurlar "daha iyi ya, cumhurbaşkanlığı, politika üstü bir makamdır" diyebilir.
Ancak, muhalefet açısından baktığımızda, bu koca ülkede, yaşamının büyük bölümünü yurt dışında geçirmiş, daha üç ay önce ülkeye yerleşmiş birinin dışında aday bulamamış olmak, daha baştan bir eksi puan değil midir?
Ya da bu olayı; "Erdoğan’ı ancak, onun gibi İslami çizgide biriyle yenebiliriz” olarak mı anlamamız gerekiyor?
Eğer amaç, partili olmayan bir adaysa; niye Haşim Kılıç, Ahmet Necdet Sezer gibi biri değil de İslami yönü ağır basan El Ehzer'li bir cumhurbaşkanı adayı?
AK Parti döneminde, iktidar tarafından aday gösterilerek İKÖ'ye Genel Sekreter seçilen, yani AK Parti'ye yakın iken, daha sonra aralarında anlaşmazlık çıktığı için mi özellikle İhsanoğlu aday gösterildi?
Hem Erdoğan gibi İslami hassasiyetleri olsun, hem AK Parti'ye karşı olsun.
Eğer kriter buysa, bu çatı çok su alır.
Şimdi CHP lilerin şu soruyu kendilerine sorması gerekmez mi?
“İstanbul’a belediye başkan adaylarını da, cumhurbaşkanı adayını da büyük sermaye belirliyorsa; bu nasıl bir sosyal demokrat partidir?”
Aydın Doğan’ın işaret ettiği kişiyi aday göstereceğinize, doğrudan Aydın Doğan’ı aday gösterin daha iyi değil mi?
Her fırsatta anti- emperyalizmden söz eden, kapitalizme karşıyız diye yeri göğü inletenler!
Aydın Doğan’ın referansıyla gösterilecek bir cumhurbaşkanı adayını nasıl içinize sindireceksiniz?
Eğer hem İslamcı, hem laik olunabiliyorsa; aslı orta yerde duruyor, niye suretine oy versin insanlar?
Madem derdiniz, milliyetçi, muhafazakar ve de İslamcı bir cumhurbaşkanıydı, Abdullah Gül’e niye karşı çıktınız?
Sonra dönüp, “Erdoğan olmasın da Abdullah Gül’e de razıyız” noktasına geldiniz?
Madem sermaye belirleyecek adaylarınızı, oldu olacak TÜSİAD başkanını aday gösterseydiniz.
Kendi özüne güvenmeyen, örgütlerini dikkate almayan, kendi içinde bile demokrasiyi işletemeyen partilerin demokrasi adına bu ülkeye verecekleri hiçbir şey kalmamıştır.
Kendi alanında yetkin, deneyimli bir bilim adamını da sonunda kendi oyununuza alet ederek yıpratacak, yeni bir seçim yenilgisiyle halkın değişim ve yenilenme umudunu da yok edeceksiniz.
Ayhan ONGUN
Gazeteci-Yazar
17.06.2014, Bodrum