Çok mu yorduk yüreğimizi?

27 Aralık 2016 18:59 / 1321 kez okundu!

 

 

Ne Adana’da yağan yağmur, ne İstanbul’da iliklerimize işleyen soğuk, dindiremedi yüreğimdeki iç sıkıntısını.

Erken gelen ölümün acısını, beklenmeyen bu kaybı ve akmayan gözyaşlarını hapsedip yüreğime, ölümü değil de, yaşamı, sevgiyi, umudu yazayım istedim.

Ama istemekle olmuyor işte.

Yüreğimin ta! orta yerindeki bu uğursuz iç sıkıntısı, beynimi de, duygularımı da, aklımı da esir almış durumda.

“öyle dalgın oldum ki, şu son günlerde/ ateşi elimle tutuveriyorum/ su istiyorum susuzluğuma, çölden/ ışık istiyorum karanlığıma körden/ ve en fenası el açıp dileniyorum, nankörden”

Çok genç yaşta yitirdiğimiz babamın ölümünden sonra evraklarının arasında bulmuştum bu yarım kalmış şiiri. O da yorgun ve de küskün yüreğinden şikayetçiymiş meğer. 47 yıllık ömrü boyunca kimsenin kalbini kırmamaya özen gösterse de, belli ki onun kalbini kıranlar olmuş, hayatta rastladığı vefasızlıklara, sevgisizliklere, nankörlüklere dayanamamıştı, yorgun yüreği.

Oğlunu bir uçak kazasında genç yaşta yitirdiğimiz bir diğer amcam, evinden çıktıktan hemen sonra kaldırımda yenik düşmüştü yüreğine.

Hak etmediği sıkıntılarla boğuşup duran abim de bir hafta önce akşam yatıp, sabah kalkamadığı yatağında bıraktı, yüreğinin tüm acılarını.

Kim bilir kaç gün daha yaşayacağımız şu kahrolası dünyada, yine gereksiz, yine anlamsız bir dolu sorun ve üzüntülerle yormaya devam ettiğimiz bu yürek, daha ne kadar dayanır bilinmez.

Yaşamı kolaylaştırmak, basit mutluluklarla yüreğimizi ferahlatmak var iken, niye bu stres; bu kin, nefret, sevgisizlik neden?

Hastane köşelerinde ızdırap çekmek, başkalarına muhtaç bir yaşamı sürdürmek zorunda kalma ihtimaline inat, bir sıcak yatakta sessizce duran, “yetti artık, daha fazlasını çekemem” diyen bir yüreği tercih ederim kuşkusuz.

Öte yandan, zor bir alternatif de olsa, sevinçle dolan, heyecanla atan bir yüreği kim istemez ki!

Ama şu bir gerçek ki, beğenmediğimizde sıkça modelini değiştirdiğimiz arabamıza gösterdiğimiz özeni bile çok gördüğümüz sağlığımız; bize ne kadar sıkıntı verse, yüreğimiz ne kadar ağrısa, haksız mı?

Kimilerinin taşa kesmiş sandığı, kimilerinin vefasızlıkla suçladığı, çoğu zamanda sevgi yoksunu yüreklerimize meğer ne çok haksızlık etmişiz.

Ne çok yormuş, ne ağır yükler bindirmişiz, üstelik de ne çok vefasızlık yapmışız, sevgiye hasret yüreklerimize.

Eşimiz, sevgilimiz, çocuklarımızın kapris ve kompleksleri, anamız, babamız, büyüklerimizin anlamsız dayatmaları, çevremizin, toplumun yıldırıcı baskıları, mide ağrılarımız, romatizma, siyatik ağrıları, tansiyon yetmiyormuş gibi, yaşadığımız coğrafyada yaşanan olumsuzluklar, dünyanın öbür ucunda devam eden savaşlar, çatışmalar; ölenler, öldürülenler…

Bu yürek, bu kadar acıya nasıl dayansın.

Görme diyorum kimi zaman, duyma, düşünme ve hatta hissetme!

Yorma şu yüreğini, rahat bırak.

Yağmur yağsın, ama sel olmasın; rüzgar essin ama fırtına çıkmasın, kar yağsın ama çığ düşmesin.

İnsanlar ölmesin, ağaçlar kesilmesin, bitkiler kurumasın, denizlerimiz, koylarımız kirlenmesin, yüreğim ağrımasın.

Kimse kimseye hükmetmeye kalkmasın; kavgalar, çatışmalar, hele de savaş olmasın. Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın, insanlar yerlerinden, yurtlarından olmasınlar. Yüreğime ateş düşmesin.

Yüreğim yanmasın, cayır cayır yanan ormanlar gibi.

Şu soğuk günlerde sokaklarda kalan, dağlarda çarpışan gençlerin, çocukların buza kesmiş elleri gibi üşüyor yüreğim.

Hiç kimseyi ötelemeden, aşağılamadan, yok saymadan, yok etmeden; dini, dili, rengi ya da etnik kökeni ne olursa olsun tüm insanların; barış içinde, bir arada yaşayacakları bir dünya özlemiyle yanmasın yüreğim,

Eşit koşullarda siyaset yapılan bir mecliste koskocaman vekiller masaların üzerine çıkmasın, birbirlerine su şişeleri fırlatmasınlar, önyargılarından kurtulup, birbirlerini anlamaya, dinlemeye çalışsınlar diyedir, çabamız.

Ancak tüm bu çabaların cezasını çekmek zorunda kalan şu kahrolasıca, kahpe yüreğime söz geçiremez oldum.

Yine ve yeniden yüreğim ağrıyor be gülüm.

Göz pınarlarında yaş kalmadı,

Artık yüreğim ağlıyor be gülüm.

 

Ayhan ONGUN

Gazeteci-Yazar

27.12.2016/İSTANBUL

 

Son Güncelleme Tarihi: 27 Aralık 2016 19:13

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.