Sultan Süleyman'ı nasıl bilirsiniz?
27 Kasım 2012 12:01 / 1645 kez okundu!
Kanuni Sultan Süleyman'ın 'at üstünde' geçirdiği süreyi abartanlar fetih ideolojisini yüceltiyorlar. Ecdadının bilimde, sanatta, felsefede başarısı olup olmadığıyla değil, fetihçiliğiyle övünmeyi marifet sayanların yaptığı matematik hatası da işin cabası.
Muhteşem Yüzyıl, izleyici karşısına çıktığı 5 Ocak 2011 tarihinden beri tartışılıyor. Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kanuni’yi “harem düşkünü, içki düşkünü, hatta söylemeye dilinin varmadığı ilişkiler içinde” gösterdiğini söyledi ve “tarihimizin önemli şahsiyetlerini olduğundan başka türlü göstererek küçültmeye, aşağılamaya çalışanların, aynen Atatürk’e yönelik suçlarda olduğu gibi cezalandırılması gerektiğini” belirtti.
RTÜK mesajı hemen alıp diziye uyarı cezası verdi. Ardından akademisyenler, gazeteciler, STK yöneticileri dizinin ‘tarihe’, ‘ecdadımıza’, ‘Osmanlı’ya’, ‘milli gururumuza’ vs. saygısızlık yaptığı yönünde açıklamalar yapmaya başladı. Öyle ki diziye “Muhteşem Rezalet”, “Muhteşem Çarpıklık” adını takanlar bile oldu.
Okay polis korumasıyla gezdi
Eleştiriler kamusal alanda tansiyonu öyle yükseltmişti ki, dizinin senaristi rahmetli Meral Okay, polis korumasında gezer olmuştu. Bir süre sonra eleştirmenler, ortada bir belgesel değil tarihten esinlenmiş bir dizi olduğunu anlamış göründüler ve ortalık yatıştı. Aralık 2011’de Fethullah Gülen, “46 yıllık saltanat hayatında sadece 1.5 yıl sarayda İstanbul’da kalmış. Bana çok dokundu bu...” diye konuşunca, konu kısa süreliğine yine alevlendi.
Başbakan’ın Kütahya’da söyledikleri de bu itiraza benziyor. Her iki şahsiyet de sanki dizinin belgesel olmadığının, tarihten esinlenen bir kurgu olduğunun farkında değil. Her iki şahsiyet de Kanuni’nin “at üstünde” geçirdiği süreyi abartıyor. Böyle yaparak fetih ideolojisini yüceltiyorlar. Ecdadının bilimde, teknolojide, sanatta, felsefede başarısı olup olmadığıyla değil, fetihçiliğiyle övünmeyi marifet sayıyorlar. Ciddi bir matematik hatası da cabası. Fethullah Gülen’e göre Kanuni, 44,5 yılını, Başbakan’a göre ise 30 yılını at sırtında geçirmiş. Dolayısıyla dizideki Kanuni tiplemesi (sarayda zevk-u sefa içinde yaşayan), gerçeklerle bağdaşmıyormuş! Fethullah Gülen, yargı makamlarını göreve davet etmek yerine izleyicilerini gözyaşlarıyla etkilemeyi yeterli görürken, Başbakan’ın “Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum” demesi elbette işin en vahim yanı.
Ansiklopedilerde bile var
Her iki şahsiyet de, çok saygı duyduklarını söyledikleri tarih konusunda yanlış bilgi vermiş durumda. Özellikle Başbakan’ın geniş bir danışmanlar ordusuyla çalıştığı ve TTK gibi bir kurumdan yardım alabileceği düşünülürse durumu anlayışla karşılamak zor. Fethullah Gülen de, ciddi bir ansiklopediye baksa Kanuni’nin ne zaman sefere çıkıp ne zaman döndüğünü hesaplayabilirdi. Merak edenler için Kanuni’nin seferlerinin listesi yanda. Kaba bir hesaba göre Kanuni’nin “at üstünde” geçirdiği süre 10 yıl civarında. Bu sürenin 19 ayı da Bağdat, Halep ve Amasya’da istirahatle geçmiş. Geri kalan hayatını da Edirne ve İstanbul saraylarında kâh devlet işleriyle uğraşarak, kâh şiir yazarak, kâh çocukları, eşi ve haremindeki hanımlarla ilgilenerek geçirmiş.
Harem meselesine gelince, evet, padişahların çok sayıda kadınlarının olması onları şehvet düşkünü olarak damgalamaya yetmez ama doğrusu padişahların dünyevi zevklerden elini eteğini çekmiş sofular olmadığını biliyoruz.
İlk dönemlerde padişahların İslam şeriatına uygun olarak dörtten fazla kadınla ‘nikâh’ yapmadıkları ama sonraları bu eşlerin bazılarının siyasi ittifaklar için saraya gönderilmiş kadınlar olması yüzünden, padişahların ‘gönüllerinin sultanını’ cariyeleri arasında aramanın dine uygun yollarını bulmakta gecikmediklerini kaynaklar yazıyor. Öte yandan harem denilen oluşum, bir yandan padişahın ‘yatak odası’ iken bir yandan da devlet işlerinin görüldüğü, iktidarı elinde tutan çeşidi zümrelerin kadınlar arası güç dengelerini kullanarak siyasetlerini yürüttükleri bir mekanizmaydı. Yani gerçek ne milliyetçi-İslamcı yaklaşımlar içinde olanların iddia ettiği gibi sofuca ne de Osmanlı’yı eleştirmeyi onu yerden yere vurma sanan kesimlerin iddia ettiği gibi süfliceydi. Gerçek bu ikisinin arasında bir yerdeydi.
Bilgi nasıl kullanılıyor
Unutmayalım ki, bugün İslamcı-muhafazakâr-milliyetçi çevreleri Muhteşem Yüzyıl dizisine yönelik hassasiyetleri yüzünden eleştirenler arasında bulunan Atatürkçüler de Atatürk’le ilgili benzer hassasiyetleri ile kamuoyunu bolca meşgul etmişlerdi. Sorunun temelinde, resmi ideologların kendi tarihi kafalarındaki toplum ve devlet algısını pekiştirmek için neredeyse bir asırdır itinayla sürdürdükleri sistematik çabalar yatıyor. Ama bilgiye ulaşmanın giderek kolaylaştığı çağımızda, birilerinin doğruyu araştırmak yerine, kendileri ile yüzlerce yıl önce yaşamış soykırımcı paşalar, kardeş ve oğul katili padişahlar veya otoriter siyasi önderler arasında doğrudan bir soyağacı oluşturmaya bu kadar hevesli olmalarının kökleri daha derinlerde olmalı.
Ayşe HÜR
Radikal. 27.11.2012