MUAMELETEN ÖLMEK…
05 Ocak 2019 03:43 / 1527 kez okundu!
Eski zamanda adamın biri çamura düşmüş, çırpındıkça batıyormuş. Yakından geçmekte olan bekçiden, yardım istemiş, bekçi umursamamış. Neden umursamadığını kendince açıklamış; “ben devlet memuruyum, benden hop diye isteyemezsin, ilkin ver bir istida, gitsin dolaşsın makamları, verilsin yardım et onayı, ondan sonra uzatırım elimi, çekerim seni çamurdan.”
“Bre bekçi efendi, ben onca zamanda ölürüm…”
“Ölürsün, ölürsün ama, muameleten ölürsün”demiş bekçi…
****
MUAMELETEN ÖLMEK…
Eski zamanda adamın biri çamura düşmüş, çırpındıkça batıyormuş. Yakından geçmekte olan bekçiden, yardım istemiş, bekçi umursamamış. Neden umursamadığını kendince açıklamış; “ben devlet memuruyum, benden hop diye isteyemezsin, ilkin ver bir istida, gitsin dolaşsın makamları, verilsin yardım et onayı, ondan sonra uzatırım elimi, çekerim seni çamurdan.”
“Bre bekçi efendi, ben onca zamanda ölürüm…”
“Ölürsün, ölürsün ama, muameleten ölürsün”demiş bekçi…
O hesap, hallerimiz…
Dünyanın ahvali bizden bin beter.
Ne çok ölüm, neçe yerinden yurdundan edilen insan, kötü siyasi senaryolar, bunların yeteneksiz rejisörleri, insanda derman bırakmıyor, umut deseniz o Kafdağı’nın ardında.
Hayatın, üç kağıtçıların, yalancıların, korkakların inadına, bizim başımıza yıldızlar yağıyor, umudu Kafdağı’ndan buraya getiriyoruz. Göbeklitepe’yi düşünmesi bile yeter, tek başına…
Sırlar içinde bin bir sır, tarihi bilinenin gerisine, taa 12 bin yıl öncesine çektiği bir yana, önümüzdeki yıllar boyu yapılacaklar, ortaya koyulacaklar ve yeniden yazılacak insanlık tarihi düşünüldüğünde gel de sevinme… Hele siyasi erk’in verdiği destek ve önem düşünüldüğünde…
Giden yılı uğurladık, “gelen yılın neyini kutlayacağız peşin peşin” dediler sosyal medyada, “asıl giden yıla katlandığımız, yıkılmayıp dik durduğumuz için gelen yıl bizi kutlasın.” Doğru söze ne denir?
2018 yıktı geçti, delip geçti, kıran girdi insanlığa… İnsanın insana zulmünün nicesini gördük.
Kaşıkçı cinayeti siyasi olamayan yönetici güruhun, devlet olduğunu sanan vahşilerin işlediği, insanlık tarihinde benzersiz yerini şimdiden alan bir yıkımdı, hepimizin bir yanı öldü.
Kaşıkçı’nın hesabı sorulmazsa, üstü örtülürse, para insanlık onurunu satın alırsa, dünyanın ekseni kayar, milim falan, ama kayar…
Kadınlar kürem kürem öldürülüp şiddet görürken, bir yandan hak arama, mutluluk için, ailesi için çabalama, ben de varım deme açısından dik duruyor kadınlar, bir yandan yarınları yaratıyor. Ne kadar mutlu oldukları tartışılır, “ben de, bana da” deyip demedikleri de öyle…
Kadem 45. temsilciliğini Aksaray’da açarken, genel başkan yardımcısı Bayraktar, kadınlara yabancıların gözlükleriyle bakmadıklarını belirtirken, “Kadem’in en önemli motivasyonlarından birinin kadınların kendi özlerini korumasının en büyük özgürlükleri olduğunu hatırlatmaktır” diyor. “Yazık ki günümüz küresel fabrikası tek tür kumaş dokur gibi, herkesi tek tipleştiren bir kadın modeli oluşturmaya çalışıyor. Bize özgürlük, eşitlik, demokrasi gibi değerlere ancak onların kalıplarına sorunsuz şekilde girersek ulaşabileceğimizi söylüyor. O fabrikanın tek tip ürünü olmaz isek, eksik olduğumuzu hissettiriyor.Oysa bizim kendi referanslarımıza kendi değer kriterlerimize ihtiyacımız var.”
Buna katılmamak elde mi?
Kimileri ekonominin bıçak sırtında olduğuna inanırken ‘ah, dile gelen olagelse’ der gibi. Bu da muameleten değil, muhalefeten ölmek.
Öte yandan MEB ile Teknik eğitim genel müdürlüğü ve Aselsan arasında ülkemiz ortaöğretim alanında savunma sanayi sistemlerine yönelik ilk mesleki ve teknik Anadolu lisesi kurulmasını sağlayacak işbirliği protokolü imzalanıyor, başarılı olanlara Aselsan’da staj yaptırılacağı açıklanıyor. Öğrencileri çok farklı bir geleceğin beklediğini söyleyen Milli Eğitim Bakanı Selçuk, “farklı bir geleceğe hazırlanan çocukların hak ettiği değerleri onlara vermekle yükümlü olduğumuzu” söylerken, tıpkı çocuklarla ıslık çalarak konuştuğu zamanki gibi içim sevinç doluyor.
Belki güzel sanatlar liseleri ve bu savunma sanayi teknik Anadolu lisesine ek olarak ‘dil liseleri’ de kurulur, sosyal bilimler liseleri çoğaltılır. Eğitimde çok tohum ekilip iyi hasat edileceği umudundayım.
Beril Dedeoğlu’nun dediği gibi, “süreç, yerleşik algılar üstüne inşa edilen politikaların değişmesini zorluyor, politika değiştirmeye zorsunanların süreci tersine döndürmeyi deneyeceği söylenebilir.”
Varsın denesinler, o kulpsuz ve dibi delik destiler su yolunda çoktan kırıldı, kendileri bundan habersiz olsa da, hayat ve insanlarımızın çoğu haberdar… O eski çamurun varlık yolunda yok olması da muameleten ölmek, bekçinin dediği gibi.
Akıl ve aşk arası olsun tek harabiyetiniz yeni yılda. S. Ragıp Yazıcılar haksız mı, “…Aklı olmayan herkes deli değil, aşkı olmayan herkes ölü” derken?
Yılınız güzel olsun, komşunuz sahici komşu olsun, düşmanınız bile akıllı olsun, emekleriniz sağdıç emeği olmasın…
Ayşe KİLİMCİ
05.01.2019