VEDA MEKTUBU
28 Ağustos 2023 09:19 / 723 kez okundu!
"Umulur ki, hiç değilse bundan sonra gerçekçi, toplumunu tanıyan, iyi anlatan fazla sözden, süsten, tantanadan, fazla vukuattan, dramdan, hüngürtüden, hayatın da dizinin de, hikayenin de kaldıramayacağı görkemde giyim kuşamdan, evler, konaklar, eğreti hallerden uzak, o eski ama unutulmaz dizilerimiz gibi diziler çekilir, emekler sağdıç emeği olmaz…
Netflix'teki Kulüp gibi, Terzi gibi diziler de bu zamanların esaslı dizileri, örnek alınası… Hoş, o mahallenin de gençlere biçmeye kalkıştığı rol model haller, evlerden ırak, o ummana hiç dalmamak en iyisi, eleştiri, kınama hakkımızı saklı tutarak."
***
VEDA MEKTUBU
Perihan Abla, Süper Baba, Bizimkiler, Ekmek Teknesi, Muhteşem Yüzyıl, Mahallenin Muhtarları, İkinci Bahar, Tatlı Hayat, Yalan Dünya, Avrupa Yakası,Leyla ile Mecnun, Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Atik çiftinin Tatlı Çarşamba dizisi, Yasemince,Yeter Anne, Boşgezen ve Kalfası,Behzat Ç, Kuruluş Osman, Tatar Ramazan,Gurbetçiler ki bende’niz de figürandım…
Yabancı diziler Dallas , Küçük Ev, Kaçak, nam_ı diğer Dr.Kimble, 5 milyon dolarlık adam,Yalan Rüzgarı, Köle Isaura, Şahin Tepesi, Charli’nin Melekleri, Hayat Ağacı…
Ah ah, neydi o günler ve yerli yabancı o diziler…
Dr. Kımble'ın ülke ülke, sokak sokak kaçacağı gece bütün sokaklar bomboş olur, millet ekrana kilitlenirdi.
Perihan Abla ne güzeldi… Hele Süper Baba… Ekmek Teknesi fonda güzelim Kuzguncuk. Fırıncı Nusret baba rolüyle Savaş Dinçel gönüllerimizde taht kurmuştu. Aynı zamanda iyi karikatürist olan sanatçımızı 65 yaşında kaybettik, ne erken…
Bu diziler de bir dem’di geldi ve geçti. Oyuncular ve o dizilerin o güzelim mahalle arası, ülke masalı insan ve toplum mayası da ekşidi, şimdi ara ki bulasın…
O esaslı oyuncu ve senarist, yönetmen kadrosu, dizi hikayeleri günümüzüni laylaylom ve hayat ve mantık dışı bazı dizilerini görse dizini döğmez mi, söyleyin…
Bir oyuncu arkadaşım çalıştığım hastanede yatarak tedavi olurken, AST amatör oyunculuğumu bildiği için Gurbetçiler dizisinde kısa süreli rol önermişti, ben de kabul etmiştim. Hafta sonu ev külfetinden kurtulup, önüme hazır yemek, çıkışta emek tutarı verilen, servisle gelip gidilen iş sevilmez mi? Memur olduğum için oyuncu daha doğrusu figüran olarak adımı da yazamıyorduk, ‘ad olarak rumuz 657 yazın’ dediğimi ciddiye almadılar elbet. İki yazarlı senaryoda bazı sahnelere, cümlelerin bazılarına, aceleyle yapılan dil yanlışlarına habire karşı çıkışım dizi oyunculuğumun sonunu getirdi bence. Çabucak öldürdüler beni, oysa katilin üstüne ikinci kere evlendiği ilk karısı olarak Almanya’lardan ne güzel bir renk olurdum. İlk sahneniz yatak sahnesi, geceliği sabahlığı getirin dediklerinde şafak atmıştı bende, düşündüğüm gibi değilmiş, hastaymışım, hastane sahnesi içinmiş meğer…
Hastane personelinin benimle gurur duyduklarını söyleyip sırayla elimi sıktığı gün gözlerim doldu, nice kitap ve söyleşiyle kimse benimle gurur duymamıştı, işte ekranın gücü…
Keşke bazı dizilerin hikayeleri daha doğrusu senaryoları için de aynı gururu duyabilseydik.
Yerli dizilerin altın çağının aktör ve senaristleri, yapımcılarından hayatta olanlarla görüşülse bu röportajlar ne ipuçları verir, izleyiciye değil elbet, yeni zaman dizilerine hikaye yazanlara, yahut toplumun bunları istediğini, izleyeceğini sananlara…
Siz şimdi veda mektubu başlığını görünce muhalefet lideri ve lider adayları, bütün buçuk partilerin kendini lider sanan başkanlarını kastettiğimi düşündünüz, biliyorum…
Nerde o günler?
Ne veda’ı, ne kalkıp gitmesi hatta çekilmeyi düşünmesi, ne haddini bilmek… Şaka ediyor olmalısınız, misal sayın Kılıçdaroğlu gözyaşlarıyla, eli titreyerek uzatıyor zarfı, içinde veda mektubu var…
Yahut şehremini Müdafaa büyük ve elbet boyunu aşan hayallerinden metazori vazgeçip hem makamdan hem genel başkanlıktan hem liderim sanmaktan ‘vazcaymış’, gidiyorum diyor bir yandan da gitme dur, yalan söyledim doğru değil , ayrılığa daha hiiiç hazır değilim. Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var… gitme dur, yalan söyledim… Ayrılığa daha hiç hazır değilim…
Sayın Akşener veda mektubu falan yazmaz, ya kurşun saçar kürsüden, ya torba gösterisi sunar, ya bağrını döğer, ya kimilerine hainleeer diye bağırır, otuz altı kısım tekmili birden.
Diğerleri gözbağcılık ve al takke ver külahla bir koyup beş aldı zaten… Veda mı, ne veda’ı?
Sezonu kapatan dizilerden biri Veda Mektubu.
Nasıl oldu da ilk bölümden o fecaat son bölüme kadar izledim, dayanabildim, göç yolda düzülür diye her yeni bölümde rayına oturacağını düşündüm dizinin, bilmiyorum?
Hikaye vasat ve gerçek dışı elbet, başroldeki hanımefendilerin giysileri, göbekten, dekolteden ve bacaktan fayrap, hikayenin dokunduğu, erkek tarafının gelenekçi toplum çizgisine hiç mi hiç uymayan, her bölümde acaba bu defa nereden havalandıracaklar o gencecik, güzel bedenleri, diye huysuktuk, değil toplum içinde dizi çekimleri yapılan yer ve kurumlar, sokaklar, ev içinde bile geçersiz o düzeyde dekolteyi…
Her bölümde yakışsın yakışmasın ne varsa sokaktaki gençler aynını giyiyordu hemen…
Oyunculuklarıyla diziyi götüren sanatçılar, misal başta Alanur karakterini oynayan Nurgül Yeşilçay, Bennu Yıldırımlar, Mehmet karakterini oynayan Emre Kıvılcım, yan rollerdeki oyuncular, Hatice Firdevs, Mahmut karakterlerini oynayan sanatçılar.…
Herşey olsun, herkes, her vukuat, her acı, en olmaz işler de olsun, koy koy suyundan da… Olmuyor işte, hikaye bunca yükü kaldıramıyor, kaldıramadı zaten. Dizi en az iki kere önceden seyirciye bilgi verilmeden gerekçesiz ekranda olmadı, bir açıklamaya gerek bile duyulmadı…
Sezon sonu görününce dizi birden hızlandı, zaten her bölümünde en az beş baş edilmez olay, yıkım, adli vak’a, kahreden vukuata ayak uydurmaya çalışan izleyicinin dayanma gücü düşünülmeden, beş oldu on, dramdan, kadersizlikten geçilmeyen, epey de masraflı olduğu oyuncu ve figüran çokluğundan, tantanalı mekanlardan belli olan, giysi bolluğundan, en dramatik olayların, Alanur karakteriyle Rıza’nın aşkı ve ayrılığının hayatın şablonları ve hatta ayrılığın bile ciddiyetine uymadan anlatılması gibi, geçilmeyen hayat harici dizinin mantığını tartışacak değilim, kendim ettim kendim buldum, seyretmekte inadettim… Kadın karakterlerin ilk üçü oyunculukta esaslıydı neyse ki…
Geriye hiçbir şey kalmadı, hikayelerin satılık, yazıya gelir, müşterisi çok, diziye uygunluk hallerinin, ki hayat esaslı hikaye asıl, ama, böylesi değil ve ‘yaşanmış, gerçek, erbabından en hakiki hikaye bu dizide ‘mantığıyla akılda kalıcı ve güzel iş yapmaya yetmediğini bir kere daha gördük. Dönüp geriye baksak, bunca yıldan sonra içimizi sızlatan o eski dizilerden ibret alsak belki daha yalın daha gerçek esaslı dizilere imza atılabilir,
Umulur ki, hiç değilse bundan sonra gerçekçi, toplumunu tanıyan, iyi anlatan fazla sözden, süsten, tantanadan, fazla vukuattan, dramdan, hüngürtüden, hayatın da dizinin de, hikayenin de kaldıramayacağı görkemde giyim kuşamdan, evler, konaklar, eğreti hallerden uzak, o eski ama unutulmaz dizilerimiz gibi diziler çekilir, emekler sağdıç emeği olmaz…
Netflix'teki Kulüp gibi, Terzi gibi diziler de bu zamanların esaslı dizileri, örnek alınası… Hoş, o mahallenin de gençlere biçmeye kalkıştığı rol model haller, evlerden ırak, o ummana hiç dalmamak en iyisi, eleştiri, kınama hakkımızı saklı tutarak.
Siyasi dizileri ne siz sorun ne ben diyeyim: Ne veda’ı, koltuğumda öleyim, ne gitmesi kardeşim, partim babadan miras, sen git de ben geleyim, Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Rabbena hep bana bankasıyız… Dilinde olanın elinde olmaz, daha ne bekliyorsunuz bizden, dizisi… Ölmüş ata kamçı vurmanın faydası yok, filmi…
Dizi dizi inciyim, güzellikte birinciyim, anam beni balınan mı yoğurmuş, ben gibisini nerde gördünüz adlı yıllar boyu sürdürülen, sündürülen, bıktırıcı dizi…
Aslında isme de gerek yok, senaryoya da… Siyasi muhalif kadro olduğu gibi kalsın ki ezelden ebede öyleler, her zamanki oyunuyla, kopyasıyla, kendine hayranlığıyla, ölçüye gelmez zekası ve ortaya koyduğu/koyamadığı, ölse koyamayacağı eserlerle, mantık ve muhakemesiyle, sezon finali yapılmadan nice yılar böyle sürdürsün oyununu, yakışır…
Ayşe KİLİMCİ