Aziz Kocaoğlu: Beni Ayak Oyunlarıyla Yıkamazsınız!

28 Şubat 2018 21:18  

 

Aziz Kocaoğlu: Beni Ayak Oyunlarıyla Yıkamazsınız!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Ben HABER’e önemli açıklamalarda bulundu. Kocaoğlu, başkanlık iddiası olan bazı isimlerin güçlenmek için CHP eski İl Başkanı Alaattin Yüksel ile aralarını bozmaya çalıştığını ima ederek, ''Alaattin Yüksel – Aziz Kocaoğlu jenerasyonunun üzerinde daha iyi, daha doğru, siyasete, millete bakman gerekir. Buna bakabilmeyi becerirsen biz bırakıp gitmeye hazırız. Buna bakmayı beceremezsen, ayak oyunlarıyla da yıkamazsın.'' dedi. 

 

Gamze KURT / BEN HABER

Kocaoğlu, kent içi ulaşımında yaşanan sıkıntılardan, “artı para” eleştirilerine; adaylıkla ilgili düşüncelerinden, son dönemde eskisi kadar bir arada göremediğimiz Alaattin Yüksel ile olan kişisel ilişkisine kadar birçok konu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. 

Öncelikle internetle aranız nasıl bilmiyorum ama ben Ekşi Sözlük’te sizinle ilgili bir araştırma yaptım. Tabii ki çok eleştiri de var ama öncelikle iyiler... Sizi "Yaptığı mükemmel işlere alkış yetmez", "Gerçek bir elit", "Belediyeciliği 'partiler-üstü' seviyede yürütebilen belediye başkanı", "İzmir'i marka haline getiren belediye başkanı", "Dürüstlüğün timsali", "Her yeri beton yapmadı diye eleştirilen adam", "Hay huyt yapmadan, konumuna yaslanarak senden benden farklı olduğunu hissettirmeden işini yapan adam", "Ömrümde gördüğüm açık ara en dirayetli adam…" şeklinde tanımlıyorlar… Peki siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Öncelikle harika yorumlar. Çok teşekkür ederim. Ben kendimi nasıl tanımlayayım, tanımlayamam bu yorumlardan sonra. (gülüyor) Ben kendi halinde, kentin problemlerini çözmeye çalışan biriyim. 

Aynı sitede “Belediye başkanlığı maaşını hiçbir zaman almadığınızı” da söylemişler, bu doğru mudur? Bu maaş belediyenin kasasında mı kalıyor?

Hayır alıyorum. O yanlış bir bilgi. Maaşı alıyorum ama bu maaşla evime bir ekmek bile götürmedim. Hep belediye başkanlığı yapabilmek için harcıyorum. Belediye başkanının istese de istemese de zorunlu olarak yapması gereken harcamalar vardır. Bu harcamaları kimseye muhtaç olmadan yapması, bir başkan için rahatlığı açısından çok önemlidir. O paranın yetmediği yerde çocuklarımdan para alarak, o konuda taviz vermeden belediye başkanlığını sürdürüyorum. Yani yasanın belediye tarafından harcanmasını uygun görmediği; ama belediye başkanının, gelenek göreneklerimize ya da o günkü ruh haline göre mutlaka harcaması gereken paralar var. Onları kendimden ve çocuklarımdan aldığım bedelle karşılamaya çalışıyorum.


 
“ONLARI İSTANBUL’A GÖNDERMEK İSTERDİM” 

Tabii ki dediğim gibi çok fazla eleştiri de var. Özellikle merkezdeki trafik düzenlemeleri ve ortaya çıkan sıkışıklık nedeniyle… Yani şöyle genel bir yargı var: Kentin betonlaşmamasından ve ranta kurban edilmemesinden memnunlar ancak merkezdeki trafik çilesinden muzdaripler. Bununla ilgili ne söylersiniz?

Trafik çilesinden muzdarip olanları, param olsa şöyle bir İstanbul’a, Ankara’ya göndereceğim. 4 milyon 250 bin nüfuslu bir kentten bahsediyoruz. İnsanların gelmek istediği bir merkezden bahsediyoruz. Tramvay inşaatı döneminde bir sıkıntı yaşandı. Ama şuanda yolların tek gidiş yapılması, gidiş-dönüş yerlerinin belirlenmesi konusunda bir sıkıntı yaşanmıyor. Biz de bu kentte yaşıyoruz. İzmir’in trafiği şuanda en fazla çevreyolunda sıkışık. Şehir içinde raylı sistemi artırıyoruz. Yüzbaşı Hakkı İbrahim Caddesi’ni Ankara asfaltına kuzeyde alternatif yapıyoruz. Homeros Bulvarı’nı yine Ankara asfaltının güneyinde alternatif yaparak, bu bölgeyi yani Ankara-İstanbul istikametine çıkışı rahatlatıyoruz. Sadece Ankara asfaltı varken bunu 3’e çıkarıyoruz. Bu da kentin boşalması açısından çok önemli. 11 km raylı sistemimiz vardı. Konak tramvayı ile beraber 179 km oldu. 70-80 bin kişi taşıyorduk, şuanda 750 bin kişi taşıyoruz. Konak tramvayıyla beraber bu 800-850 bin kişiye ulaşacak. 800 bin kişiyi otobüsle taşımak için binden fazla otobüse ihtiyacımız var. Bu trafiğe biz tramvayı yapmasaydık, kentin merkezine bin tane otobüs girecekti minimum. O zaman trafiğin ne olacağını düşünün. Bir taraftan kent büyüyecek, zenginleşecek, otomobil sayısı artacak; bir taraftan siz yol yapacaksınız, ana arterler açacaksınız, raylı sistemi artıracaksınız ve bir yarış yaşanacak. Bu arada raylı sistemi artırdıkça, şehrin kenarlarında, ara istasyonlar, otoparklar, semt garajları yaparak, aracıyla kentin merkezine gelenlere de “orada arabanı park et, raylı sisteme bin, konforlu bir şekilde zaman kaybetmeden, daha ucuz, daha hızlı ve daha emniyetli kentin merkezine gel” diyoruz. 

OTOBÜSLER KALKIYOR

Tramvay, bir kent için prestij aynı zamanda da…

Tramvay, kentin merkezindeki karbon salınımını azaltıyor, deniz kıyısından gidiyor, daha emniyetli, bir ray üzerinde gidiyor, sürücünün inisiyatifi minimuma iniyor, kentin bütün merkezini kuşatıyor. 150 civarında otobüs bu hattan kalkacak. Şuanda yine bir sıkıntı yaşayacağız. Çünkü bir taraftan tramvay deneme seferlerine devam edecek, bir tarafta da otobüsler yolcu taşımaya devam edecek. Ama tramvay yolcu taşımaya başlayınca, otobüsler çekilince, umut ediyorum ki ciddi bir rahatlama olacak. 

Trafikteki bu yoğunluğu belki aldığı göçe de bağlamak gerekir. Çok fazla bir göç var çünkü şuan İzmir’e…

İzmir o açıdan göç almıyor. İzmir’in aldığı göç beyaz yakalı ve daha çok şehrin dışına sakin bölgelere yerleşiyorlar. Büyük çoğunluğu da belli dönemlerde İstanbul’a gidip geliyor ve evlerinde home ofis çalışıyorlar. 

“Yaşanacak şehir İzmir” sloganıyla geçtiğimiz süreçte bir tanıtım kampanyası yapmıştınız. Bu kampanya çok başarılı olmuş olacak ki şu anda İzmir en çok göç alan şehirler sıralamasında birinci sırada.

O aslında bir yaşam biçimi. İnsanların birbirine saygısı, kozmopolit bir kent olması, bütün inançlara, geleneklere göreneklere, yaşam biçimine saygı duyması, insanların burada kendilerini özgür hissetmesi, ekonominin büyümesi, belirli planlamaların yapılması… Bunların hepsini topladığımızda ortaya İzmir’in cazibesinin artması çıkıyor. Biz artık sadece Türkiye’de değil, dünyada da önemli başarıları, büyüme trendlerini, kentleri ölçen kriterleri yakalamış bir kentiz. 

İzmir İstanbullulaşır mı sizce?

Olmaz… Diğer kentlere baktığımızda, örneğin İstanbul İstanbulluluğu kaybetti. Ama İzmir, İzmirlilik bilincini artırarak sürdürüyor. Bu İzmir’in sihri. Başka bir kent bunu başaramadı. Bunda İzmir kadınının payı büyük. 

Belediye Başkanlığı döneminde 14 yılı geride bıraktınız. Peki 14 yıl önceki Aziz Kocaoğlu ile şimdiki Aziz Kocaoğlu arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Benim yaşam biçimim değişmedi. Paraya, insana, kente bakışım, evrensel ahlak kurallarım, kişiliğim değişmedi. 56 yaşında belediye başkanı oldum. 56 yaşından sonra insanın kişiliği değişir mi o da muamma. Eğer kişilikte bir gedik varsa o zaman orada bir tahribat olur. Ha ne oldu? Ben ekonomi tahsili yapmıştım, işletme masteri yapmıştım, çiftçilik, devlet memurluğu yaptım, özel sektörde çalıştım, ticarethane işlettim, atölye, fabrika işlettim. Siyasetle çocukluktan beri uğraşıyorum ama bu birikimlerin üzerine belediyecilik apayrı bir iş. Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra her gün kent hakkında ve belediyenin uğraş konuları, kentin kalkınması, tarımdan, sanayiye, hizmet sektörüne, turizme, ulaşıma kadar birçok konu hakkında bilgi sahibi oldum. Bu arada tecrübe kazandım. Göreve geldiğim zamanki bakışımla bugünkü bakışım arasında mutlaka fark var. Bir olaya birkaç cepheden bakarak hata payınız azalıyor.

“KARARLARIMDAN PİŞMANLIK DUYMADIM” 

Geçmişte verdiğiniz kararlardan pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

Hayır. İnsan her zaman kişiler üzerinde karar verir, yanıldığı olur ama bu yaşamın ayrılmaz parçasıdır. Ben 40-45 yaşlarıma geldiğimde belirli bir hata yapmamak üzere şartlanmam oldu. Küçük hatalar yaparsınız. Yapmak istemezsiniz ama koşullar oraya getirir veya aldanırsınız. Ama önemli olan büyük hata yapmamaktır. 14 senedir belediye başkanlığı yapıyorum bu kentte bir kişi de çıkıp “şöyle bir hata yaptı, zarar verdi, kentin geleceğini olumsuz etkiledi” diyeceğini sanmıyorum. 

Peki bu geçen 14 yıllık süreçte İzmir’de ne değişti?

Ona siz karar vereceksiniz. Ne değişmedi ki… Körfez’e bak bütün vapurlar değişti, dünya standardında vapurlar geldi. Ulaşım hızlandı, konfor arttı. 11 km raylı sistem 179 km oldu. Denizlerimize evsel atıklar akıyordu, bütün sahil ilçelerinin arıtmaları bitti, denize kirlilik akmıyor. Körfez yüzülebilir hale geldi, Büyük Körfez Projesi ile daha da canlanacak, insanlar körfezi plaj olarak kullanacak. Büyük yollar açıldı. Tarım sadece Büyükşehir’in desteğiyle Türkiye’nin 2,5 katı büyüdü. İnsanlar hiçbir ayrım olmadan bu kentte, belediyenin de yaklaşımıyla barış içerisinde yaşayacak bir ortam buldu. Kentin sınırları yani hizmet alanımız 11 kat büyüdü. Arazi yolları asfaltlandı 5 bin kilometreye yakın. Fuarcılık başlı başına bir olay oldu. Eksiğimiz yok mu? Var. İzmir yeni tozunu silkti, bundan sonra İzmir, biz eğer büyük hata yapmazsak, daha hızlı büyüyecektir. 

“ARTI PARA YOK, GİTTİĞİN KADAR ÖDE VAR”

Son dönemde İzmir’de bir “artı para” tartışması var. Siz bu tartışmaları nasıl yorumluyorsunuz?

Artı para diye bir şey yok. Onu nereden buldularsa… “Artı para” yok, “gittiğin kadar öde” var. Bir durak da gitsen 25 km de gitsen aynı parayı alıyoruz yani 2,86 lira. İZBAN 136 km. 136 kilometreyi 2,86’ya gitmek adil değil. Biz araştırdık, çalıştık… 25 km, vatandaşın ihtiyacını görecek en optimum km. 25 kilometreyi 2,86 liraya gidiyorsunuz. 25 kilometreden sonrası için km başına 7 kuruş veriyorsunuz. Bunu önümüzdeki günlerde uzak yerlerdeki belediye otobüslerinde de uygulayacağız. Başka bir sistem kurarsak orada da uygulayacağız. 

CHP, önemli bir kurultay sürecini geride bıraktı. Çetin bir süreç yaşandı. Kurultay öncesinde delegelerden beklediğinizi aldınız mı?

Kurultay benim işim değil. Zaten kurultay delegesi de değilim. Bu tamamen Genel Başkan ve genel merkezin örgütlenmesiyle ilgili bir konudur. İzmir’de çok az arkadaş MYK’ya ya da PM’ye girdi tarzında eleştiriler var. Bu doğru. Bu sefer böyle oldu. geçmişte de olmuştu böyle şeyler. 

MYK’da sadece Tuncay Özkan var…

MYK’da İzmir’den çok fazla isim olacak diye bir şey yok. 

Bu durum İzmir’e farklı bir mesaj olarak algılanmalı mı?

Hiçbir şekilde algılanmamalı. Ben öyle bakmıyorum. İzmir, CHP için, hemşerilerimizin desteğiyle en önemli kentlerden biri olmuştur. Ve eleştirilse de yerden yere vurulsa da belediye başkanlarımız 15 senedir İzmir’de CHP’yi belirli bir noktaya getirmişlerdir. 1999’da CHP barajın altında kaldı. Türkiye genelinde aldığı oy yüzde 9,8’di. İzmir’de de 9,8’di. CHP’nin oyu Türkiye genelinde yüzde 25 arttı. İzmir’de yüzde 50 arttı. Bu iki katı artışta örgütün, yerel yönetimlerin çalışması ve tabii ki İzmirli hemşerilerimizin teveccühü ile biz Türkiye’de partinin büyümesinin iki katını yakalamışız. İzmir görevini yapmış. Merkezi hükümetten de baktığımızda İzmir kendi göbeğini kendi kesen, kendi kalkınmasını kendisi sürükleyebilen çok kıymetli zenginlikleriyle, kendi gücüyle ayağa kalkabilen bir kenttir. 2017 yılında 64 milyar vergi verip 15 milyar bütçe alan bir kent. Artı para bu işte. (gülüyor) Bu artı para oluyor, verip de almazsan…

“3-5 ARKADAŞ İZMİR’İ DİZAYN ETMEYE KALKTI”

Tuncay Özkan ile buzlar eridi mi?

Benim Tuncay Özkan ile bir sıkıntım yok, kimseyle yok. Benim hiçbir şahısla problemim yok. Ben bu kentin belediye başkanıyım. Ben ülkemi seviyorum, kentimi seviyorum, partimi seviyorum ve ona zarar verilmemesini istiyorum. Bunun için siyaset yapıyorum. 56 yaşına kadar da yapmadım, bildiğim halde… Geçen kongrede 3-5 tane arkadaş İzmir’i dizayn etmeye kalktılar. Bu kongrede de aynı şeyi yaptılar. Örgütte yarım saat çalışmamış, örgütle alakası olmayan, CHP’nin geleneğini göreneğini duruşunu bilmeyen, kendinden menkul insanlar İzmir’i dizayn etmeye kalkarlarsa, İzmir’de CHP içerisinde örgütü hiçe sayarak, emeği hiçe sayarak durum belirlemeye kalkarlarsa, bu kentin belediye başkanı da kent adına, örgüt adına, ülke adına, CHP adına karşı çıkmak ve geçit vermemek durumundadır. Bu görevi yapmazsa suçludur. Bizim iki kongremizde de “İzmir’de CHP’yi  İzmir örgütü yönetsin, onlar milletvekili olsun, onlar belediye başkanı olsun” dedik ve bunun mücadelesini verdik. Bunu da vermeye devam edeceğiz. 

“MİLLETVEKİLLERİ TAKİP ETMELİ”

AK Parti İzmir milletvekilleriyle ilgili düşüncelerinizi biliyoruz. Peki CHP’li vekillerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizi Ankara’da iyi temsil ettiklerine inanıyor musunuz? 

Ben 1950’lerdeki milletvekillerini de biliyorum, 60-70-80-90 hepsini… Şartlar değişti. Değerler değişti. O yüzden CHP’li milletvekillerini suçlamak biraz haksızlık olur. Çünkü o dönemki iktidarlarla bu dönemki iktidar arasında ciddi farklar var. Bürokraside de ciddi farklar var. Ama daha çok gayret edemezler mi? İzmir’in belli problemleri var. Para istemez, pul istemez. İnciraltı’nın planlanması, fuara kültür merkezi yapacağız oranın izninin çıkması gibi… Mesela bizim Mavişehir’e vapur iskelesi yapmamız lazım ama planlar henüz geçmedi, kaç senedir uğraşıyoruz. O eksik bu fazla; gönder gel gönder gel… Neden bu planlar geçmiyor? Milletvekillerinin bunu takip etmesi lazım. Samimilerse bu konuları halletsinler. İZBAN’ın sinyalizasyonu, bölge trenlerinin kalkması, yük trenlerinin gece yapılması… İZBAN’da yaklaşık 350 bin yolcu taşıyoruz, 700 bin yolcuyu 4 ay içerisinde taşıyacağız. O yolcuyu taşıyacak sinyalizasyonu ve tren sıklığını bana ver. Devlet de belediye de buraya para harcadı. Atatürk kapitülasyonlardan aldı burayı 1953 senesine kadar bunun borcu ödendi. Bunu kullanalım. 

Bu mücadeleyi tek başınıza yapıyormuşsunuz gibi hissediyorum. Partinizin milletvekillerinden destek alıyor musunuz?

Destek aldığımız arkadaşlarımız da var, almadıklarımız da var. Ama milletvekili arkadaşlarımızı fazla suçlamamak lazım çünkü iktidarın kapısı kapalı. Kiminle yapacaklar bunu? Bürokrasiyle. Ya da bakana, başbakana söyleyecek. İktidarın bunu yapmaya niyeti yoksa yapmıyor. Bahane üretiyor. 

“BENİ HIRPALAMAYA ÇALIŞIYORLAR”

İzmir’de size karşı bir muhalefet var bunu biliyoruz. Zaman zaman yapıcı zaman zaman da yıkıcı. İzmir’deki muhalefet tarzıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Eleştiri güzel bir şey, eleştirsinler bizim bir şikayetimiz yok. Ama bazı eleştiriler bize cevap hakkı doğurur. Cevap hakkı da hükümete karşı doğar. Onu biz bıçak kemiğe dayanmadan söylemek istemiyoruz. Belediye ile yerel yönetim et-tırnak gibidir. Birbirimizi beslememiz, birbirimizi desteklememiz gerekmektedir. Ben bu bilinçle çalışıyorum. Yoktan bahanelerle, ufak tefek şeylerle, belediye başkanını hırpalamaya çalışmanın yahut siyaset yapıyorum zannetmenin kimseye faydası yoktur. Bu herkes için geçerli. CHP’nin içindeki milletvekilleri için de geçerli, AKP için de geçerli. Neyi eleştiriyorsun? Kalkıyor bir tanesi “tramvay bilmem ne…” diyor. Karşıyaka’yı da eleştiriyordunuz, şimdi tıkır tıkır işliyor bir şey diyemiyorsunuz. O da trafiğin içinden geçiyor. İnsanın “Ben bunu söylüyorum da yarın acaba milletin yüzüne nasıl bakacağım”  diye düşünmesi lazım. 

“BENİ KÖŞEYE SIKIŞTIRMAYA ÇALIŞMAYIN”

Başkanım adaylıkla ilgili bir açıklamanız vardı. “Üstüme böyle gelirlerse aday olurum” dediniz. Bu mesaj kime? AK Partililere mi, CHP’lilere mi?

Üstüme gelen kimlerse, onlara… AK Partililer de gelir, CHP’liler de gelir, başkası da gelir… Kim geliyorsa o… Yani diyorum ki beni köşeye sıkıştırmaya çalışmayın. Şurada 1 sene kaldı. Bir sene adam gibi çalışalım. Tabii ki seçim sattı mahalline girince herkes birbirine konuşacak. Tabii onun da etik değerlere uyması gerekir. İzmir’in insanı kavga, gürültü, patırtı istemiyor. Eleştirecek de tabii ama her şeyin bir üslubu olur. Kırmadan, dökmeden… Daha yararlı hepimiz için. Bornova’da da seçime girdim ben. Orada da ağabey kardeş seçime gittik. İki defa da burada girdik, bir Taha Bey ile bir de Binali Bey ile. Sağ olsunlar hiçbir şey yoktu. 

“AYAK OYUNLARIYLA YIKAMAZSIN”

Her kurultayda yanınızda Alaattin Yüksel’i görmeye alışmıştık. Ancak bu kez Sayın Yüksel’i yanınızda göremedik. Bunun bir sebebi var mı?

Alaattin Yüksel biliyorsunuz siyasetten uzak duruyor artık. Bakın Alaattin Yüksel ile bizim aramızı kimse açamaz. Yarım asra yakın arkadaşlığımız var. Hayata aynı pencereden bakıyoruz. Siyasete, paraya, kente, ülkeye…  Aynı jenerasyonun insanıyız. Çoğu zaman bir konuda 3-5 ay görüşmesek de bir canlı yayında bir şey söylediğimiz zaman yüzde 80-90 aynı şeyleri söylüyoruz. Onun için aramızda bir problem olması söz konusu değil. Tabii ki her konuda anlaşmıyoruz… 2001’den beri uğraşılır bu işle. Şöyle görürler; “İkisi bir araya geldiği zaman 1 artı 1 eşittir 2 yapmazlar, çok daha fazlası yaparlar. O zaman ikisi ayrı olursa 1 ve 1 olur. Böyle olunca da siyasi mücadelede, özellikle CHP içerisinde biz bir ön alırız, güçleniriz” mücadelesi yaparlar. Güçlenmek istemeleri de çok doğaldır. Oyun kurmaları da doğal haklarıdır. Ama atladıkları bir şey vardır. Alaattin Yüksel – Aziz Kocaoğlu jenerasyonunun üzerinde daha iyi, daha doğru, siyasete, millete bakman gerekir. Buna bakabilmeyi becerirsen biz bırakıp gitmeye hazırız. Buna bakmayı beceremezsen, ayak oyunlarıyla da yıkamazsın. 17 senedir böyle olmadı, gelecekte burada kalırsak da olmaz. Çünkü bizden daha önde olmanız lazım. Siyasette 17 sene İzmir’de 2 kişinin lider olarak yürümesi kolay bir iş değildir. Bu, kişisel özelliklerin, duruşun, sözünün eri olmanın, adil olmanın bir sonucu. Siz de öyle olun, daha üste çıkın biz zaten bırakmaya hazırız. Uğraşmanıza, didinmenize de gerek yok. Ama öyle olmazsanız, kenti başkaları dizayn etsin, uzaktan kumandalı olsun derseniz; onu CHP gibi köklü bir örgütün tabanına anlatamazsınız, ters yüz olursunuz. 

Bu mesaj kime peki?

Kim anlıyorsa ona veririz mesajı, sınır yok…

YİNE “6 AY KALA” KARARINI VERECEK!

Başkanım o kritik soruyu sormuyorum. Çünkü siz her defasında 6 ay kala kararımı vereceğim diyorsunuz. Yanılıyor muyum?

Doğru söylüyorsun. Cevabını bildiğin soruyu sormayacaksın. (gülüyoruz) 

Yine 6 ay mı diyorsunuz yani?

Duruma göre, şartlara göre. Kendi sağlığıma göre… Karar vereceğiz.

Bir önceki seçimlerde “Binali Bey aday olursa aday olurum” demiştiniz. Bu kez de buna benzer bir şartınız olur mu?

Bu sene öyle bir şey yok. Benim şahsi fikrimi soruyorsan eğer 15 sene belediye başkanlığı yaptıktan sonra 4. dönem belediye başkanlığı yapmak istemek bana çok doğru gelmiyor. Doğrusu; bizim bu işi yapabilecek bir arkadaşa teslim etmemizdir. Benim şahsi düşüncem de budur. Bunu sağlayabilirsek, genel merkezle, İzmirli hemşerilerimizle beraber, bizim tekrar yapmamızın gereği yoktur. Ama bu sağlanamazsa… Ona göre bakacağız… 

Peki şuanda sizin el verebileceğiniz biri var mı? 

Ne aslanlar var… Ne gençler var İzmir’de. Kapasitesi yüksek, belediye başkanlığını bizden katbekat iyi yapabilecek birçok kıymetli insan var. Siyasette, siyasetin dışında… Herkes yapabilir yeter ki enerjisi olsun, çalışma azmi olsun.

Sizin sanki gönlünüzde yeniden adaylık var gibi…

Ona bakacağız… 6 ay kala… (gülüyoruz) 

kanalben.com

26.02.2018

 

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0