ERGENEKON ÝDEOLOJÝSÝNÝN ÜÇ UNSURU

11 Temmuz 2011 23:39 / 2639 kez okundu!

 


Politik iktidarlar halkýn rýzasý olmaksýzýn inþa ve idame edilemez. Ýmparatorluðun son yýllarýndan itibaren bizim halkýn rýzasýný esas olarak ikna ile üretme, þiddet denilen politik enstrümaný ise istisnai olarak kullanma imkânýmýz kalmamýþtýr. Modern her siyasal iktidar bir “terör dönemine” ihtiyaç duyar. Ancak bizdeki sorun iki boyutludur.

Emperyalizm çaðýnda kapitalist merkezler dýþýndaki çevre ülkelerde modern siyasal iktidarlarýn baþka sorunlarý vardýr. Modern sosyal sýnýflar zayýftýr ve dolayýsýyla siyasal iktidar esasen “diplomatik ulûfe” olarak inþa ve idame ettirilir. Bu durumda toplumla baðlar iyice zayýflaþýr ve toplum, moda terimle, “öteki” olarak algýlanýr. Ýliþkisizlik esas haline gelir, muhtemel tek iliþki þiddet iliþkisidir. “Terör dönemi” bir türlü bitmez, yapýsallaþýr ve kalýcýlaþýr. Burada bizim tarihsel, toplumsal sorunlarýmýz vardýr. Politik kadrolarýn niyetinden baðýmsýz olarak, halkýn rýzasý esasen þiddet ile üretilmek durumundadýr.

Devletin kuruluþ mitolojisi ile meþrulaþtýrýlan þiddet politikalarý baþlangýçta yek vücut olarak uygulanmaktayken, daha sonra “devlete en fazla muhalefet eden veya eder görünen” partilerin hükümet vazifesini görmeye baþlamalarýyla devlet ile “derin devlet” birbirinden ayrýlmaya baþlamýþtýr. Bu esnada Nato’ya girilmesi, Nato’nun bölgemizdeki amaçlarý, bize biçtiði rol ve bu role uygun olarak bizde yapmak istediði organizasyonlar bu süreçle çakýþmýþ ve iç içe geçmiþtir.

Sovyetler Birliði’nin çöküþüne kadar derin devletin temel ideolojisi anti-komünizm olmuþtur. Sovyetler Birliði’nin çöküþüyle beraber bu ideolojide radikal bir dönüþüm görülmeye baþlanmýþtýr. Esas itibarýyla kentli, okumuþ orta sýnýflara hitap eden bu yeni ideoloji, sol deðerlerin dejenerasyonu ve manipülasyonuna dayanmakta ve Nazi ideolojisi ile þaþýrtýcý paralellikler göstermektedir.

Bu ideolojinin en önemli üç unsurunu anti-kapitalizmsiz bir anti-emperyalizm, Carl Schmitt’çi bir anti-liberalizm ve kültürel alerji politikalarý oluþturmaktadýr.

"Biz niye emperyalist olamýyoruz!”

Anti-kapitalizmsiz anti-emperyalizm, kapitalizme yönelik haklý öfkenin manipüle edilerek Yahudilere yöneltilmesi gibi Nazi icadýdýr. Nazilerin anti-semitizmi ne kadar anti-kapitalizm ise, bu türden bir anti-emperyalizm de o kadar anti-emperyalizmdir.

Hitler, Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda “Almanya’ya haksýzlýk yapan yabancý büyük devletler” söylemi ile Alman orta sýnýflarýnýn neredeyse tamamýnýn aktif desteðini almýþtýr. Ýstediði “adalet”, emperyalizmin sona ermesi anlamýna deðil, SSCB’nin ve Ýngiliz ve Fransýz sömürgelerinin hammadde ve pazarlarýný Alman burjuvazisine tahsis etmek anlamýna gelmektedir.

Bu tür Hitlervari, odaðýnda anti-kapitalizm olmayan soyut bir anti-emperyalizm, emperyal veya alt emperyal amaçlarý gizleyen bir maskedir. Sýradan yabancý düþmanlýðýndan, ýrkçýlýktan bir farký yoktur. Bu anti-emperyalizm üstün, nevi þahsýna münhasýr, tarih dýþý, olumlu bir öze sahip bir millet kavramýný önvarsayar ve diðer milletleri ve etnisiteleri bu üstün milletle hiyerarþik bir iliþki içerisinde tahayyül eder.

Bu durumda emperyalistler aslýnda “bizim” oturmamýz gereken koltuklarýn haksýz iþgalcilerine dönüþür. Kötü olan emperyalizm deðil, onlarýn emperyalist olmasý, bizim olamamamýzdýr!

Ergenekonun yeni ideolojisinde de dejenere ve manipüle edilmiþ bir emperyalizm teorisi, solun kitle tabanýndan destek transferinde kilit bir rol oynamýþtýr. Emperyalist devletler teorisinden kuruluþ mitolojisinin esas alýndýðý bir Türkiye Cumhuriyeti figürüne gelinmekte, oradan da siyasî aktörlere gidilmektedir. Politika “hariciye” merkezli bir olgu olarak algýlanmaktadýr. Sýnýflar, kapitalizm v.s. ortada yoktur. Sýnýflardan, ekonomi-politikten uluslararasý iliþkilere gidilmemekte, aksine uluslararasý iliþkilerden hareketle sýnýflara, siyasal öznelere gelinmektedir. Tarih dýþý ve kategorik bir kötü figür olan ABD ve AB ile tarih dýþý ve kategorik bir iyi olan Millî Devlet çerçevesinde anti-emperyalizm kurgulanmaktadýr.

“Kendi kapitalist devletine karþý savaþmadan emperyalizme karþý savaþýlamayacaðý” fikri unutulmuþ, aksine emperyalizme karþý savaþta, kendi kapitalist (millî) devletimiz veya onun çeþitli kurumlarý müttefik haline gelmiþtir.

Anti-liberalizm

Yine Hitler ve faþizm ile olan paralellikler üzerinden gidersek: Hitler’in muhalefet ettiði esas kavram liberalizmdir. Komünistlerin, sosyalistlerin, Yahudilerin, çingenelerin ortak paydasý “liberal güruha” dahil olmalarýdýr. Teorik ifadesini Carl Schmitt’te bulan bu tür bir siyasal liberalizm eleþtirisinin sol ile hiçbir iliþkisi yoktur. Siyasal liberalizmin Marksist eleþtirisi politik toplumsal öznelerin ekonomik-politik eþitsizliði üzerine kuruludur. Faþizmin eleþtirisinin temeli ise liberallerin millî devletin karþýsýnda kendi sýnýfsal, etnik, dinsel, kültürel, cinsel kimliðinden gönüllü olarak feragat etmeyi reddeden soysuz bir güruh olmasý üzerine kurulmuþtur. Bazý durumlarda toplumsal kimlikten gönüllü feragat bile iþe yaramaz. Sorun teþkil eden toplumsal kimlik deðil, bizatihi varlýðýn kendisidir. Varlýklarýndan feragat etmeleri beklenir.

Amerika ve Avrupa’daki muhafazakâr iktidarlar tarafýndan 1980’lerde üretilen neoliberal iktisat politikalarý insanlýðýn haklý olarak öfkesini çekmiþtir. Bu politikalar “sosyal haklarýn meta haline getirilmesi” þeklinde özetlenebilir. Ýktisat merkezli bir teori olan neoliberalizme yönelik bu haklý öfke manipüle edilerek, siyaset merkezli bir teori olan siyasal liberalizme karþý Schmitt’çi anti-liberalizmin popüler biçimlerinin üretilmesinde kullanýlmýþtýr.

Ergenekon yazarlarý “liberal”i küfür olarak kullanmaktadýr. Yarattýklarý ideolojik hegemonya neticesinde liberal sayýlma, sanýlma korku ve endiþesi üremiþtir. Solun söz hakký liberal olmadýðýný ispat etmesinden sonra doðmaktadýr. Kamuoyu var olan tek liberalizm eleþtirisinin Ergenekoncularýn Schmitt’çi liberalizm eleþtirisi olduðunu sanmaktadýr.

Kültürel alerji

Ergenekon ideologlarý bir taraftan yukarýda tarif ettiðimiz türden bir anti-emperyalizm ve anti-liberalizmin oluþturduðu bir entellektüel iklim yaratmaya, bir taraftan da politik karþýtlýklarýn, çeliþkilerin yerine kültürel alerjileri ikame etmeye çalýþmýþtýr.

Bu en iyi þekilde karikatürleþtirilmiþ bir örnek üzerinden anlatýlabilir. Ergenekon ideologlarýna göre 12 Eylül darbesinde aylarca siyasî þubelerde sürünmüþ bir vatandaþ, Kenan Evren de kendisi gibi býyýksýz, Ramazan’da bile raký içen bir kiþi olduðu için, baþ politik düþmaný olarak Kenan Evren’i deðil, badem býyýklý ve sadece Ramazan’da deðil hiçbir zaman raký içmeyen Abdullah Gül’ü seçmelidir. Politik çeliþkiler, ekonomik çeliþkiler önemli deðildir, önemli olan gündelik yaþam kültüründeki aynýlýk veya farklýlýklardýr. Bu farklýlýklardan hareketle kentli mürekkep yalamýþ orta sýnýflarda üretilen irrasyonel nefret, Hitler öncesi Alman orta sýnýflarýnýn Yahudilere duyduðu irrasyonel nefret ile kýyaslanabilir ancak.

Bütün bunlarda bir tuhaflýk yoktur. Tuhaflýk, Ergenekon ideologlarýnýn baþarýyla geliþtirdiði boþ anti-emperyalizm, siyasî anti-liberalizm ve kültürel alerji politikalarýnýn, solun geniþ kesimlerine de nüfuz edebilmiþ olmasýndadýr.


Baha COÞKUN

Son Güncelleme Tarihi: 12 Temmuz 2011 01:02

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.