Genosid üzerine...

16 Mayıs 2012 11:22 / 2424 kez okundu!

 


Modern zihniyette insan insanın kurdudur. Bunun modern siyasi zihniyete yansıması ulusun ulusun kurdu olması, ulusun farklı olan dillerin, dinlerin, etnik kimliklerin kurdu olması bunların da hem birbirlerinin hem de devletin kurdu olması halidir.

------------------------------------------------------------------------------------

Modern siyasetin merkezi kavramı ulus devlettir. Modern siyasetçilerin ilk görevleri ulus devletin inşasıdır. Ulus devletin inşasına teorik ve pratik olarak ulusun inşası ile başlanır, buna paralel olarak da ulus referansından hareket eden devlet inşa edilir. Ulusun inşası dil, din vs açılarından bir homojenleştirme sürecidir. Dil, din vs açılarından farklı olan unsurlar ulusun tarihinde ve vatanında barındırılmaz yok edilirler. Farklı olanların yok edilmesi için devlet tarafından merkezi politikalar uygulanır. Genel ve mecburi eğitim gazete ve radyo farklı olanların yok edilmesi için geliştirilmiş yumuşak politik araçlardır. Bunların yanında cinayet, katliam, mübadele, mecburi iskan, sürgün, soykırım gibi sert politik araçlar da geliştirilmiştir.

Her ulus devlet kendi tarihsel koşullarına göre bu araçları kullanır. Farklı kimlikler yok edilmeden ulusal birlik mümkün olmayacağından ya ulus inşasından vaz geçmek ya da hangisi gerekiyorsa o aracı kullanarak farklı kimlikleri yok etmek modern siyasi zihniyet için kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Modern zihniyette insan insanın kurdudur. Bunun modern siyasi zihniyete yansıması ulusun ulusun kurdu olması, ulusun farklı olan dillerin, dinlerin, etnik kimliklerin kurdu olması bunların da hem birbirlerinin hem de devletin kurdu olması halidir.

Gelner’e göre kadim devlet avcı-toplayıcı devlettir. Toplumsal kimlikleri kendisi üretmez. Toplumsal kimlikler toplumun kendisi tarafından üretilir. Kadim devlet sadece kendisinin toplumdan avladığı, topladığı, devşirdiği insanlar için modern bir terimle söyleyecek olur isek kendi bürokrasisi için kimlik üretir.

Modern devlet ise bahçıvan devlettir. O toplumsal kimliklerin üretilmesi işini toplumun kendisine bırakmaz. Kendisi üretir ve topluma zorla dayatır. Bu kimliğe uymayanları imha eder.

İnsanlık tarihi boyunca bir çok katliamlar olmuştur. Genosit kurbanların sayısı ile ilgili bir mesele değildir. Özetlemeye çalıştığım modern siyasi zihniyetle alakalı bir şeydir ve bu yüzden genosit modern bir fenomendir ve her milliyetçliğin içinde genosit potansiyeli vardır ve tarihsel koşullar ve toplum mühendisliği ihtiyaçları gereği her an kuvveden fiile çıkabilir. Maalesef bu "büyük felaket" bizim başımıza gelmiş ve bizim milliyetçiliğimiz içerisindeki genosit potansiyeli kuvveden fiile çıkmıştır. Bu "büyük felaket" kardeşlerimizin başında patlamış, bizim de "başımıza gelmiştir". Bu her şeyden önde kardeşlerimiz için korkunç bir trajedidir. Bizim için ise hala daha uyanmaya çalıştığımız "bir karabasan"dır.

Her modern siyasetçi genositçi olabilir.

Avrupa'da ortaya çıkan modern fikirlerin, modern siyasi fikirlerin Osmanlı İmparatorluğuna sirayet etmesinden sonra Osmanlı'da yavaş yavaş modern siyaset özneleri oluşmaya başladı. Yanlızca Türkler arasında değil Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ermeniler vs. arasında da.

Kadim kültürlerden hiç biri modern kültür karşısında tutunamadı. Bu açıdan hiç bir kadim kültürün diğerine üstünlüğü maalesef olamadı.

Osmanlı İmparatorluğunda Modern siyasi fikirlere inanmış Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Bulgarların vs sayısı her geçen gün daha da arttı.

Her ulus devlet farklı kimlikleri imha etmek için gerek duyulduğu ve uygun ortam bulunduğu zaman genel ve mecburi eğitimden genoside uzanan bir tayfta politik araçlar kullanır.

İttihat Terakki adındaki modern siyasi öznesi gerek duyduğu ve cihan harbi sebebi ile uygun ortam bulduğu anda tehcir/büyük felaketi uyguladı.

Yunus Emre'de, Karacaoğlan'da ifadesini bulan Türkmen etnik kimliğinin, Mevlana'da, Arabi'de ifadesini bulan Müslüman kimliğinin, Sinan'da, Itri'de ifadesini bulan Osmanlı kimliğinin bu “büyük felaket”i yaratamadığı, yaratamayacağı bilinmelidir. Felaket Avrupa'dan yayılan ve maalesef hiç bir halkın önünde duramadığı millet, milliyetçilik gibi yeni siyasal kavramların ürünüdür. Maalesef hiç bir halk bu kasaplık ideolojisine direnememiştir. Demir yumruklarla ya da kadife eldivenlerle ama mutlaka etnik/dinsel kimlikleri yok edip ulusal kimlikleri inşa etmişlerdir. Milliyetçiliğin olduğu her halkın Talat Paşa yaratma potansiyeli vardır. Bazı halklar şanslıdır. Bu potansiyel kendini gerçekleştirmemiştir. Bazıları şanssızdır. Bu potansiyel kuvveden fiile çıkmıştır.

Talat Paşalar Türkmen, Osmanlı Müslüman olmadan önce moderndir. Ermeni, Osmanlı ve Hristiyan olmaktan önce Modern olan Ermeni siyasetçiler de vardı.

Maalesef Fransız, İngiliz, Alman siyasi seçkinlerinden başlayarak tüm dünyanın siyasi seçkinleri modern siyasi fikirlerin etkisi altında kaldılar. Giderek tüm dünyanın siyasi seçkinleri bu zehirli zihniyetin etkisi altına girdiler.

Türk siyasi seçkinlerini tüm dünyayı istila eden bu zehirli fikirlerin etkisi altında kaldıkları için suçlayabilir miyiz? Hayır ve evet. Hayır çünkü bu zehirden mahsun kalan hiç bir halkın siyasi seçkinleri maalesef olamadı. Evet çünkü modern siyasetçilerin hepsi suçludur. Bil fiil hepsi genosit suçlusu olmasa bile bil kuvve her modern siyasetçi genosit suçlusudur.

İttihat ve Terakki, cihan harbinden çok önce kendisine Ermenisiz bir Ermenistan hedefi yaratmak hedefini koymuş, bunun için her türlü politik aracı kullanmış ve cihan harbinin yarattığı uygun ortamda da bu araçlara tehcir/büyük felaket denilen en etkili aracı ilave etmiştir.

Genosit mahkemesinde sanık sandalyesinde asıl oturması gereken modern siyaset felsefesi ve teorisidir. Milliyetçilik ve milli devlettir. Hiç bir halk hiçbir din hiçbir etnisite değil.

Tehcir yollarında veya der-zor çöllerinde alçakça bıçaklanan, uçurumlardan atılan, günlerce kokuşmuş bir at toynağından kemirdiklerinden başka boğazından bir şey geçmeyen, gencecik kızları tecavüze uğrayan insanlardan mucize kabilinde kurtulanların torunlarından bana kızabilecek olanlar çıkacaktır. Onları anlıyorum.

Tehcir/büyük felaket katillerinin bir bölümünün annemin bana öğrettiği ve benim de çok sevdiğim bu dili konuştukları, annem babam gibi oruç tutup namaz kıldıkları aklıma geldikçe bir utanç duyusu içimi kaplamıyor değil. Ama modern fikirler bu topraklara gelmeden önce bu dili konuşan, oruç tutan, namaz kılan aynı insanlar bir tehcir/büyük felaket organize etmediler. Mahkum edilmesi gereken Türkmen etnik kimliği veya Müslüman dinsel kimliği veya Osmanlı kimliği değil modern milli kimliklerdir, aklım bunları söylerken içimde gene de buruk bir şeyler kalıyor. Keşke benim toplumum da ulus devlet tehcir/büyük felaket denilen politik araç kullanılmadan inşa edilebilseydi diyorum. Keşke modern siyaset teorisine içkin olan dolayısı ile her ulus devlette bil kuvve mevcut olan bu büyük felaket benim toplumumda da bilkuvve bir şey olarak kalsa idi. Keşke Yunus Emre'nin dilinin, Mevlana'nın dininin başına, keşke Süleymaniye camiinin fatihi Sultan Mehmet'in Osmanlı'nın başına bu “büyük felaket“ gelmese idi.


Baha COŞKUN

16.05.2012


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.