Kokular ve cumhurun oy rengi
09 Ağustos 2014 17:25 / 1471 kez okundu!
Ara ara da olsa da hala pis kokular sarıp duruyor ortalığa.
Berbat mı berbat kokuların biri bitti derken bir yenisi yayılıyor etrafa… Bereket onların saçılıp, dünyamızı tamamıyla teslim almasına izin vermeyen bir hükümet var memleketin başında. Aksi halde hiç ummadığımız bir anda unutmak istediğimiz eskinin karanlıklarına bir çırpıda götürebilir, ortalığa yayılan her bir kötü koku bizleri.
Tabii ki o kokuları da ortalığa onları yayanları da iyi tanıyoruz. Daha öncesinden hayatımızda var olan, aşina olduğumuz kokular çünkü. Çok zaman önceleri evimizden, sokağımızdan, şehirlerimizden, ülkemizden uzaklaşması için cebelleştiğimiz, bizi tuzaklara çeken, bizi hem katil hem kurban eden, işkencelerden geçirip, adımızı faili meçhule çıkaran havaların kokuları bunlar. Nereden geldiğini, nasıl yayıldığını, hayatımızı nasıl etkilediğini o yüzden de hiç unutmuyoruz ya.
Hangi formatta ve içerikte yayılırsa yayılsınlar, hayatı çekilmez kılmalarının yarattığı algı bizde hala o kadar güçlü ki ortalığa biraz yayılmaya görsünler dakikasında fark edilebiliyorlar.
‘Korktuğumuz başımıza yeniden gelir mi’ diye temkinli olmaya çalışmalar da hükümetin bu konuda yaptıklarının önemli olduğunu vurgulamak da ondan. Daha öncesinden hayatlarımızı nasıl tarumar ettiklerini bildiğimiz bu kokuların ne türden kir, pas, pislik, dışkı, süprüntü taşıdığını hiç unutmadık çünkü.
Lakin ne hikmetse herkes almıyor bu kokuları. Hatta bazıları bu berbat, kötü, kirli kokuların hayatımızı bir zamanlar nasıl dayanılmaz yaptığını çoktan unutmuşlar bile. O yüzden ‘acep hafızaları uyuşturan, esir alan bir yan etkisi de mi var bu kokuların’ diye düşünmeden edemiyor insan.
Öyle ki o rahatsız edici kokuları alıp, onlar konusunda uyarıcı kelam edenlerle anlamsız bir kavga içindeler. ‘Biz kötü koku moku almıyoruz’ diye dövünüp duruyorlar. Hatta işi daha da ileri götürüp ‘Evet bazı kokular var ama güzel kokular onlar’ diye sarsılmaz bir iddia da bile bulunuyorlar. Bazılarıysa ‘Ülkeyi sarıp sarmalayan AKP’nin yaydığı pis kokuların etkisini söküp alacak parfüm kokularıdır sizin pis dediğiniz kokular’ diyebiliyor.
Ne söylense, ne edilse itiraz ediyorlar.
Kısmen haklılar aslında. Çünkü pis, iğrenç, itici kokuları yayanlar da artık zamana uymuşlar, değişmişler. Eskiden olduğu gibi en berbat ve katıksız haliyle yaymıyorlar pis kokuları hayatın içine. Kamufle ediliyor kokular, çeşit çeşit güzel kokuların içinde gizlenerek salınıyorlar soluduğumuz havanın içine. O yüzden de kolayca fark edilemiyorlar. Hele de o pis kokuları koklamaktan degüstatör hassasiyeti geliştirememişlerse o kokulara maruz kalanlar, iş daha da zor.
Yani bir yığın farklı aromayı içinde barındıran şarap misali bir taktikle yayıyorlar nicedir pis kokularını efendiler. Bugünün dünyasında, toplumda kirli, kötü kokuları ortalığa yayanların içine sinip, kıyafetsiz kokularını gizledikleri malzemeler ise bizlere hoş görünen, yaşamımızın olmazsa olmazı dediğimiz hak ve hukuklar. Evet, Öyle kurnaz öyle insaf sarrafılar ki özgürlük, kardeşlik, eşitlik, laiklik, barış, demokrasi, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, masumiyet karinası gibi bizleri cezp edecek, kolayca avlayacak hallerin içine yerleştirerek yayıyorlar pis kokularını nicedir.
Mesela laiklik elden gidiyor söylentileriyle kışkırtılan bir ortamda Cumhuriyet mitingleri gibi bir çekici durumla makyajlayarak yaydılar kötü kokularını.
Ya da berbat kokuları, ‘Türkiye Baharı’ yaftası yapıştırdıkları Gezi olaylarında insanları ‘Diktatörlüğe karşı mücadele’ yalanlarıyla coşturarak, özgürlük sosuna bulayıp saldılar bütün memleketin üzerine.
17 Aralık’ta, 25 Aralık’ta ise ne idüğü belli karanlık bir yapının anti-demokratik yöntemli emellerinin kokusunu yolsuzlukla mücadele gibi asla umurlarında olmayan bir albenili kisve üzerinden bocaldılar üstümüze.
30 Mart seçimleri sırasında hayatlarımızı kanalizasyona çevirecek pis kokuları, hiç sıkılmadan ‘Faşizme direnmek’ ve ‘Faşist bir lideri iktidardan alaşağı etmek’ mübalâğası üzerinden saldılar ortalığa. Nasıl olsa bir zaman sonra en berbat koku da olsa, insanların ona alışacağını biliyorlar çünkü.
Oysa yaydıkları kokuları sezebilen herkes biliyor ki bütün dert, bizleri canımızdan bezdiren, doğduğumuza pişman eden, nice zaman iflahımızı gevreten vesayet ve statükonun pis kokulu dünyasına yeniden mahkûm olacağımız günleri geri getirmek.
Tek ukdeleri, içine kapanık, gelişmeyen, değişmeyen, üretmeyen; istenildiği gibi yönlendirilen, güçsüz, itibarsız, kendisine verileni kader diye belleyecek plansız, programsız eski Türkiye’yi diriltmek.
Bütün niyetleri Kürt sorunu gibi asırlık meseleleri çözüp, ülke demokrasisinin önünü açmaya çalışanların çanına ot tıkayıp, Türkiye halklarını çok iyi bildikleri verimsiz, kısır çekişmelerin içinde daha bir yüzyıl daha oyalamak.
Yayılan pis kokuların ne türden bir rezillik, kokuşmuşluk, pislik içerdiği konusunda hafızasını sıfırlamışların desteğiyle darbelerle gerçekleştiremedikleri düşlerini ‘halk hareketi’ diye şişirdikleri kaoslarla, krizlerle, buhranlarla, kargaşalarla hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Şimdilerde yeniden içten ve dıştan aldıkları destekle hem paralel yapının emniyet, yargı, medya, iş dünyası ve bürokrasi dünyasında hem de daha büyük bir koalisyonla işe koyuldukları Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde benzer kokular yayılıyor etrafa.
Bereket versin ki eski, pis, kirli, berbat kokularını istedikleri kadar parfüm inceliğindeki kokuların arasına gizleseler de ortamı koklamayı bilenler var artık, yaydıkları karıştırıcı kokuların ayırtına hemencecik varabiliyorlar.
Mesela her fırsatta memleketin üzerine yeniden boca etmek için ellerinde gezdirdikleri içi kötü kokularla dolu esans görünümlü şişelerinin ağzını tıkamasını bilen hükümet. Ve de bütün aşağılamalara, küçümsemelere, hakaretlere rağmen milletin büyük bir çoğunluğu.
O yüzden de belli ki o büyük çoğunluk bu seçimde de vesayetin ve statükonun adayına değil, hayatını tarumar edecek kötü kokuları alabilen ve onları ortadan kaldırmak için yeni bir ülke derdine düşmüş kendi adamına verecek oyunu.
Bu, eski Türkiye’nin pis kokularının yeni Türkiye’nin özgür ve demokratik dünyasına sızıp, sinmemesi konusundaki samimi ilgi ve kaygının, bundan böyle bütün seçimlerde Cumhur’un oyunun renginin en büyük belirleyicisi olacağını da gösteriyor.
Yani her fırsatta ortalığa pis kokular yayanlar, kirli emellerine ulaşamadıkları gibi Cumhur’un seçtiklerine daha çok sahip çıkmasına neden olacak.
Kötü ev sahibinin kiracısını ev sahibi yapması gibi bir durum yani.
Baki MURAT
09.08.2014
Son Güncelleme Tarihi: 14 Ağustos 2014 16:07