Ölü çocukların vebali…

24 Ekim 2011 11:11 / 1753 kez okundu!

 


Ufukta biraz nefes alacak zamanları görmüştük ya, yine olmadı.

Her gün bir başka yoksul beden buluşur oldu teneşirlerin soğukluğuyla.

Adı konulmamış bir savaşın adları hiç anımsanmayacak kurbanları gönlümüzün hüzünlü avlularından göçüyorlar ebediyete, tek tek.

Ziyan eden silahlar sokaklarda, caddelerde, köylerde, dağlarda, genç erkekleri, kızları, yaşlıları, çocukları çaldıkça, ölümlere öfkelenen insanlar sokaklara dökülüyor, daha çok da kendine yakın buldukları adına…

Evlerine, otomobillerine, işyerlerine, sokaklara, kahvelere, facebook sayfalarına bayraklar asıp lanetler yağdırıyorlar.

İtiraf edeyim, kirli bir savaşın yıllardır memleketin gündemine takılıp kalmasını sorgulamaktan aciz tepkiler, hep samimiyetten yoksun ve ikiyüzlülük olarak göründü bana.

Senelerdir ateş olup ocakları talan eden bir meseleyi, devletin resmi ağzından bir adım ötede düşünme zahmetine katlanmayanların tepkileri, sonuçta ‘laf olsun’ cinsinden değil de nedir Allah aşkına?

Yaşanan onca acının nedenini sorgulamak yerine klasik sözlere, tarihsel yalanlara fit olanların bol olduğu yerlerde yapılanlar, kimse kusura bakmasın ama sadece ‘dostlar alışverişte görsün’ misali tepkilerdir.

Her ölüm düştüğü yeri dağlıyor nasıl olsa…

Ölümden -şimdilik- kurtulmuş olanların, acıları rüzgârın yüzlere dokunup terk edişi misali kolay yaşadıklarını, varsın kimse itiraf etmesin, ne yazar.

Onca zaman, onca ölümün sonsuz bir döngünün talihsiz koşuluymuş misali dünyamızı karartmasına takılmayan akıllarımız, hepimizi ele veriyor nasıl olsa.

***

Her gün bir başka yoksul beden kalkıyor ya camilerin hüzünlü avlularından, arkalarından edilen bütün o yılışık ve donuk laflar yüreğimi, gösterilen heba tepkiler gözlerimi yakıyor artık.

Kimi aldatıyoruz?

Her ölümün ardından, ölümün kendi ocağımıza düşmemiş olmasının şükrünü duyduğumuz anda tescilleniyor kirlenmişliğimiz, kimi kandırıyoruz?

***

'Hainler yine saldırdı… Yıkılmadık… Kalleşler… Hesabını soracağız… ' türü milyonlarca kez yazılıp da bir yaranın dermanı olmamış, ölmeyi/öldürmeyi kutsayan başlıklar hala atılabiliyorsa gazetelere, ölümlerin gerçekten iç yaktığına kim inandırabilir beni?

‘Şehit’liğin, aynı dinin mensuplarının kirli bir savaşta birbirlerini öldürmesiyle değil de din için ölmekle elde edileceği bilinirken, gencecik insanlara danışıklı şehitlik payesi lütfedenlerin sahtekârlığını gördüğümde, ölümlerin insanları gerçekten üzdüğüne nasıl inanabilirim?

Ya her cenazede 'Hesabı sorulacak… Hainler döktükleri kanda boğulacak… İntikamları alınacak…' nakaratlarını binlerce kez tekrarlayan siyasetçilerin, meseleyi barışçıl yollardan çözmemek için adeta direndiklerine şahitken, ölümlerin yüreklere gerçekten ateş düşürdüğüne?

Boyunlarını sağa sola döndürerek 'Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı dileriz...' türü ruhsuz rutinliği on binlerce kez sıralayan bürokratların bolluğunda, ölümlere dair bir samimiyetin olduğuna evet, kusura bakılmasın ama ben hiç inanmıyorum.

Her ölümde ekranlarda arzı endam edip başımıza terör uzmanı kesilenlerin ‘kökleri kazınmalı, kampları dağıtılmalı, Irak’a girilmeli, Suriye’ye gösterilmeli, İran ile anlaşmalı’ türü savaş kışkırtıcılıklarının fikirden sayıldığı topraklarda, yüreklerin gerçekten yandığına da…

Kurt başlı parmaklarını gökyüzüne dikip 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez...' sloganlarıyla sokaklara dökülmeyi tepkiden sayan, yine her biri potansiyel savaş kurbanı adayı gençlerin varlığında, ölümlerin durması için ciddi bir şeylerin yapılabileceğine de…

Ya da yıllardır süren kirli bir savaşın kasvetinde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlamak yerine 'Kürtlerin bizden eksiği ne?' türü sığlıklardan başka bir çaba sarf etmeyenlerin varlığında, acıların gerçekten yürekte hissedildiğine de…

Sokaklara dökülmüş öfkeli kalabalıklara anlamları yitik sloganlarla destek vermenin, sanki esaretten kurtulmuş gibi sağa sola bayraklar asmanın gereksizliğini sorgulamayan bir ülkede ölümlerin durmasının gerçekten istenildiğine de…

Bu türden eylemlerin sadece bütün kötülüklerin kaynağı milliyetçiliği daha çok körükleyeceğinin, azdıracağının hala kavranılmadığı coğrafyalarda ölümlerin gerçekten ‘dert’ edildiğine ve gösterilen onca tepkinin samimiyetsiz ve ikiyüzlü olmadığına kim, nasıl inandırabilir beni?

Barışı, demokrasiyi, eşitliği, özgürlüğü dillendirmeyen sözlerle, tepkilerle sokaklara dökünüldüğünde, yürek yakan ölümlerin ocaklardan ırak edileceğini düşünmek en basitiyle saflıktır çünkü.

Dünya âlem bilir ki ölüm, kendini yaratan iklimin diliyle protesto edildiğinde kolayca çekip gitmez demir attığı yerlerden... Hele de hep aynı şeyi yapmaya devam edip farklı sonuçlar beklemenin ahmaklık olduğunu ak saçlı bilge bize çoktan kanıtlamışken.

***

Ölümlerin biçare hanelerden uzak olmasında biraz samimi olsaydık, evvela bugüne kadar söylenmiş bütün hamasetleri ve o hamasetleri dillerimize dolayanları itmez miydik bir kenara?

İki tarafta da onca haksız çocuk ölümlerinin yaşanmaması için karşıdakiyle birazcık empati kurabilseydik gönül bağımızda, hep birlikte ayağa kalkıp kanın devranını sürenlerin dilimize pelesenk ettiği hilâf ve aldatmacaları fırlatmaz mıydık yüzlerine?

Ama fırlatmadığımız gibi, onca zamandır ezberletilen yalanların, yanlışın, saçmalıkların ölümleri durdurmayı değil aksine artıracağını bile bile bıkmadan, utanmadan sürdürüyoruz ikiyüzlü savaşçı eylemlerimizi.

O zaman doğal olarak 'Bu kirli savaşta ölecek tek bir evladımız yok gayri’ diyen kararlı istemlerle de tanışamıyor dillerimiz.

Ya da 'Herkese anasının ak sütü gibi helal olan hakları kim, hangi hakla ve neden vermez' soruları saramıyor yoksul ölümlerine duyduğumuz tepkilerimizi.

***

Nicedir varsa yoksa kederli cenazelerin ardından duyulan öfkeleri, yârenlikten yoksun sloganlara yükleyip savurmak yetiyor bizlere…

Bir de yurdun her bir köşesine daha çok bayraklar asıp, daha çok dağa, bayıra ‘Önce Vatan’ yazmak.

Teneşirlere yatırılan her yoksul çocuğun vebalinin boynumuzda olduğuna aldırmadan.


Baki MURAT

23.10.2011

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.