'Barış için cesaret...'
06 Kasım 2009 16:05
İSTANBUL- Türkiye Barış Meclisi’nin bugün (6 Kasım, Cuma) Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinde düzenlediği ve Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof.Dr. Erol Katırcıoğlu, Gazeteci-Yazar Necmiye Alpay, Çevirmen Ayşe Berktay , Şair Sennur Sezer, Sonbahar filminin yönetmeni Özcan Alper, İki Dil Bir Bavul filminin yönetmeni Orhan Eskiköy’ün konuşmacı olarak katıldığı toplantıda açış konuşmasını yapan Türkiye Barış Meclisi (TBM Sözcüsü Hakan Tahmaz; "Egemen siyasetçinin ve şoven siyasetin dili sokağı kışkırtıyor, Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğünün sonucu dökülen gözyaşları, yaşanan acılar ve alınan derin yaralar yok sayılıyor. Ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikalar insanlarımızın duyguları ve duruşları çatıştırma tehlikesi barındırıyor. Bu durum, Türkiye Barış Meclisi üyeleri olarak bizleri kaygılandırıyor. Kaygımızın kaynağını 25 yıl boyunca yaşadıklarımız, çatışma ve savaşı daha fazla yaşayacak olmamız oluşturuyor. Silahların susabilmesine hiç bu kadar yakın olmadığımız bir anda, sürecin fazlasıyla belirsizleşmesi, sorunu daha fazla içinde çıkılmaz hale getirecek diye, endişeleniyoruz... Türkiye Barış Meclisi olarak Kürt sorununa çözümü görüşmek üzere TBMM’nin önümüzdeki hafta toplanmasını önemsediğimizi belirtmek, TBMM’den güçlü ve somut çözüm iradesi çıkması toplumsal bir beklenti olduğunu hatırlatmak istiyoruz" dedi. Tahmaz konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hükümetin, “Demokratik Açılım” veya “Kürt Açılımı” olarak adlandırdığı süreç toplumun geniş kesimlerinde büyük umut uyandırdı. Bu insanlarımızın barışı ne derece özlediklerinin bir göstergesidir.
Bu süreçte yıllardır çözülemeyen / çözülmeyen, Kürt Sorunu’nun çözümü doğrultusunda atılan ilk somut adım, 34 Kürt yurttaşımızın Kandil Dağı ve Maxmur Mülteci Kampı’ndan ülkeye gelişleri oldu. Ancak “Barış ve Demokratik Çözüm” yolunu büyütmek amacıyla geldiklerini açıklayan 34 yurttaşımızın coşkuyla karşılanması, barış özleminin dışa vurumu olarak etki yapmak yerine, toplumsal atmosferi hızla gerdi.
Sokaklarımız, gerilimin tırmandırıldığı, komşularımızın ötekileştirilmek istendiği, dostlarımızın yabancılaştırıldığı ve 25 yıllık çatışma ve şiddet dönemi boyunca oluşmuş toplumsal yaralarımızın kaşındığı alanlara dönüştürülmek istendi. Bu süreçte yeni kırılmalar yaşandı, umutsuzluk yeniden baş gösterdi.
Egemen siyasetçinin ve şoven siyasetin dili sokağı kışkırtıyor, Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğünün sonucu dökülen gözyaşları, yaşanan acılar ve alınan derin yaralar yok sayılıyor.Ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikalar insanlarımızın duyguları ve duruşları çatıştırma tehlikesi barındırıyor.
Bu durum, Türkiye Barış Meclisi üyeleri olarak bizleri kaygılandırıyor. Kaygımızın kaynağını 25 yıl boyunca yaşadıklarımız, çatışma ve savaşı daha fazla yaşayacak olmamız oluşturuyor.
Silahların susabilmesine hiç bu kadar yakın olmadığımız bir anda, sürecin fazlasıyla belirsizleşmesi, sorunu daha fazla içinde çıkılmaz hale getirecek diye, endişeleniyoruz.
Son günlerde yaşanan bu gelişmeler, Kürt Sorunu’nun çözümünü isteyen her kesimin, her bireyin ve esas olarak da çözümün temel muhatapları olan siyasal öznelerin çok daha fazla cesaretli olmalarını öğretmiş olsa gerek.
Yaşananları “Kürt Açılımı milletten geri döndü, ihaneti millet durdurdu” biçiminde siyasetin diline çevirenlerin, sokağı kışkırtanların, farklılıklarımızı potansiyel tehlike olarak gören ve gösterenlerin barışın yolunu tıkamasına izin vermemeliyiz.
Bu ülkeye barışın, ancak toplumun bütün kesimlerinin hassasiyetleri gözetilmesiyle ve başkalarından özveri istemeden önce, kendimiz özveride bulunma becerisi gösterdiğimizde geleceğini unutmamalıyız.
"KENDİMİZİ ÖTEKİNİN YERİNE KOYMAYI BECERMELİYİZ"
Bu nedenle suçlamadan ve itham etmeden önce ötekinin yerine kendimiz koymayı, empati yapmayı becermeliyiz.
Biz Türkiye Barış Meclisi olarak, bu kritik dönemde çözümün siyasal muhataplarının, sürecin kesintiye uğramasına yol açacak her türden politika, davranış ve yaklaşımlardan vaz geçmeye ve toplumun barışa olan özlemini gerçekleştirecek tutumlar geliştirmeye çağırıyoruz.
Yurttaşlarımız, demokratik çözüm ve barış sürecinin akamete uğramasına yol açacak, kışkırtıcı ve ayrıştırıcı çağrılara kulak asmamalıdır. Halkımızı, farklı dil, kültür ve inançlardan 70 milyon insanımızın duyarlılıklarını ve istemlerini dikkate alan bir açılım süreci için, barış çabalarına destek vermeye çağırıyoruz. Çünkü herkesin onuruyla, kimliğiyle özgürce yaşaması en temel insan hakkıdır.
Türkiye Barış Meclisi olarak Kürt sorununa çözümü görüşmek üzere TBMM’nin önümüzdeki hafta toplanmasını önemsediğimizi belirtmek, TBMM’den güçlü ve somut çözüm iradesi çıkması toplumsal bir beklenti olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Türkiye Barış Meclis bu sürecin zor ve zahmetli bir süreç olduğunu farkında olarak, üzerine düşen sorumluk ve cesaretle davranacaktır. Bu doğrultuda atılacak adımların, kim tarafından atıldığına bakmadan yanında olacaktır. Herkesi ve her kesimi bu sorumluk ve cesaretle davranmaya, barışa katkı sunmaya çağırıyoruz..."
GENÇAY GÜRSOY: "ORTALAMA TÜRK HALKI İLE KÜRT HALKININ BARIŞ YAKLAŞIMI FARKLI"
Toplantıdan söz alan Prof. Dr. Gençay Gürspy yaptığı konuşmada; "dönüşlerle ilgili iki farklı görüş var. Biri, 'iyi niyet gösterisiydi' yaklaşımı. Diğeri, 'abartılı gösteri yapıldı, süreç akamete uğratıldı' şeklinde. Bence abartılı bir gösteri yapılmadı. Burada barış özlemi duyan iki halkın coşkulu gösterilerinden söz etmek isterdim ama, ortalama Türk halkı ile Kürt halkının barışa özlem konusunda çok farklılıkları var. Ölçünün kaçtığı yönündeki sözler beni tatmin etmiyor" dedi.
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yıllar sonra barış ihtimali doğdu. Bu süreci çok görmemek gerekir. Karşı tarafın da duygularını anlamamız gerek tabii. Türkiye'de barış yanlısı irade henüz yeni doğuyor. Mesela, iktidar "taş atan çocuklar" için, muhalefetin desteğine gerek duymadan bazı şeyler yapabilirdi. Ama yapmadı. Aslında barış için değişik girişimlerde de bulunmak gerekiyor. Örneğin, "Mezopotamya Tıp Günleri" şeklinde bir etkinlik yapıldı. Ben de katıldım. Dünyadan bilim insanları geldi. İlk kez Kürtçe'yle bilimsel bir toplantı yapıldı. Bu girişimi ben çok önemsedim. Kürtçenin de evrensel bir dil olduğu gözler önüne serildi...
Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Erol Katırcıoğlu ise yaptığı konuşmada; "Ben iktidardaki Ak Parti'nin sistemle olan çelişkilerini, pazarlıklarla, uzlaşmalarla sonlandıracğını sanmıştım. Yanıldım. AK Parti konjonktürün desteğini de arkasına alarak yeni açılımlar yaptı. Mola verdi.
Katırcıoğlu'ndan sonra söz alan, Necmiye Alpay, Orhan Eskiköy, Özcan Alper, Sennur Sezer ve Ayşe Berktay da Türkiye'nin yakaladığı barış fırsatını iyi değerlendirmesi gerektiğine vurgu yaparak, toplantının ana teması olan Barış için cesaret" yaklaşımına vurgu yaptılar...
Sesonline.net