hurkus
|
Þehir ve hemþehriler - Rengin Soysal
Þehrini korumak deðil, hemþehriye yaranma kaygýsý bu.
Yaþadýðýn kenti sevmek deðil, gizli bir kompleksin övünme biçiminde tezahürü sanki.
Týpký ‘vatansever’ olduklarý için ülkelerinde olup biten hiçbir þeye toz kondurmayanlarý andýrýyorlar.
Ayný onlar gibi, eleþtiriyi hainlikle eþ tutuyorlar.
Ýzmir’deki malum olaylar sýrasýnda ‘ele’, sonrasýnda, dile ve kaleme gelen öfke; “yakýþmadý” diyenlere gösterilen o hýrçýn tepki, böyle düþündürüyor beni.
Bir þehri sevmek, o þehirde doðduðuna, büyüdüðüne, yaþadýðýna sevinmek nedir, iyi bilirim yoksa.
Gerçek anlamýyla “yedi göbek” Ýstanbullu bir aileden geliyorum çünkü ve gayet samimi bir Ýstanbul sevgisi aþýlanarak büyütüldüm.
Ýþte tam da o yüzden, Ýstanbul’u eleþtirmeyi en baþta kendime hak görürüm.
Sýrf Ýstanbullular diye, hemþehrilerimin her eylemine sahip çýkmam. Bana çið, haksýz, yanlýþ yahut insafsýz görünen davranýþlarýný kabullenmem, benimsemem, herkesten evvel ben itiraz ederim, elimden geldiðince.
Þehrinizin çirkinleþtiðini, bozulduðunu gördüðünüz kadar, oranýn yerlileri, sakinleri olarak, kendi hatalarýnýzýn farkýnda olmaya da çaba göstermeniz gerekir.
Olur ki size yalnýzca övgüler düzenler, dostunuz deðildir.
Ýçten pazarlýklý zamparalarýn usulüdür hani, göz diktikleri bir kýza nasýl da kusursuz olduðunu sayýp dökerler önce, arkasýndan en büyük kazýðý onlar atarlar; örnekleri çoktur.
Ýzmirlilerin de onlarý eleþtirenlere kýzmak yerine, biraz itidalli olup, kendilerine “sen böyle kal” diyenlerden þüphelenmelerinde...
“Niye benim kusurlarýmý görmezden geliyor, sadece pohpohluyor bazýlarý” sorusunu sormalarýnda yarar vardýr belki de.
Ýçe kapanarak, gettolaþarak, taþralaþarak modern olunmaz.
Deðiþimlere açýk olmadan, farklý olaný dýþlayarak, size benzemeyeni yargýlayarak þehirli olunmaz.
Aslýnda Ýzmirlileri bir bütün olarak deðerlendirmek de benzer bir yanýlgýya düþmek bir bakýma bence.
Ve Ýzmirlilerin de, þehirlerinde gerçekleþen son eylemleri, Ýzmirli olmanýn bir gereði ve neticesi diye ele alýp, savunmalarý.
Maalesef þehrini ‘fazla’ sevmek, kendini buna inandýrmak ya da bu noktada bir kimlik bulmak, futbol taraftarlýðý misali bir fanatizme sürükleyebilir insaný.
O sevgi sadece baþkalarýna deðil, ‘sevdiðine’, hatta kendisine zarar vermeye kadar gidebilir sonuçta.
Ülkesini herkesten çok sevdiðini iddia edenler için de bu nevi bir tehlike yok mudur?
Gözleri kör eden bir sevgi, sevilendeki hiçbir yarayý, hastalýðý, bozulmayý, çürümeyi fark etmeyip, onun mahvýna bizzat sebep olmaz mý?
Yabancýlarla evliliklerin çok olduðu bir sülalede, yine yabancý ahbaplarýn, dostlarýn, arkadaþlarýn sýkça gelip gittiði bir evde yetiþtim ben.
Þöyle bir gözlemim oldu: Almanya’yý eleþtirmeyen Almanlar, Fransa’yý eleþtirmeyen Fransýzlar, Amerika’yý eleþtirmeyen Amerikalýlar, Belçika’yý eleþtirmeyen Belçikalýlar, Yunanistan’ý eleþtirmeyen Yunanlar yakýnýmýz olmamýþ hiç.
Biz de Türkiye’yi eleþtirmekten hiç çekinmemiþiz.
Seviyorsanýz, eleþtirirsiniz.
Seviyorsanýz, kendisini düzeltmesini isterseniz.
Seviyorsanýz geliþmesini beklersiniz.
Seviyorsanýz, daha da güzelleþmesine çalýþýrsýnýz.
Sevdiðiniz, bir insan da olsa, yaptýðýnýz iþ de olsa, kentiniz veya memleketiniz de olsa böyledir.
Gözünüzü kapamakla, üstünü örtmekle, her yanlýþý doðru kabul etmekle, her kabahati meziyet göstermekle, kýsacasý kendinizi kandýrmakla sevginizi sürdüremezsiniz.
Sizce ortada zaten yanlýþ olan, eksik olan hiçbir þey yoksa, hep ‘dýþarýdan’ gelenler bozuyorsa mutluluðunuzu, ihtimal ki sizdedir hata.
Sahici bir mutluluða engel olmak pek mümkün deðildir zira.
Ýzmir’de hep kýsa sürelerle bulundum.
Yazýn, sýcaðýna hiç dayanamadým.
Kadifekale’den bakýnca Ýzmir’in de Ýstanbul gibi, ne kadar çirkin þehre dönüþtüðünü gördüm.
Yeþilin yok denecek ölçüde azalmasýna, þehrin taþ yýðýnýndan ibaret hale gelmesine, Ýstanbul’a üzüldüðüm kadar üzüldüm.
Kýsacýk sürse bile hayatýmýn en harikulade, en unutulmaz anýlarýndan birini de Ýzmir’de yaþadým buna raðmen.
Yine de, Ýzmirli olsaydým, þehrimi sevdiðimi, eleþtirenlere öfkelenmektense, onun eleþtirilmesine yol açan hemþehrilerimi kýnayarak gösterirdim.
Taraf
01.12.2009
|