hurkus
|
Medenilerin istilası - Hilal Kaplan
Her ne kadar Türkiye halkı sömürgeci güçlere karşı mücadele ederek bu ülkeyi kurduysa da yönetimi ele geçiren Cumhuriyet elitleri halka aynen sömürgeci güçlerin mantığı ile yaklaşarak muamele etmiştir.
Bu mantığa göre Kürtler dağlı, Sünniler yobaz, Aleviler köylüdür. Yani, Cumhuriyet elitleri için sıklıkla ‘yığın’ diye tabir ettikleri halk aslında bir barbarlar güruhudur. Tabii kendileri ise bu barbarlar yığınını terbiye etmesi gereken şehirli, eğitimli, aydınlanmış, medeni insanlar topluluğudur. Bu yüzden Cumhuriyet elitleri toplumu kendi arzularını tatbik edecekleri bir nesne olarak tahayyül edip halk üzerinde istedikleri her tür tasarrufta bulunmuşlardır.
Üstelik kendilerinin medeni, halkın ise barbar olduğundan öyle eminlerdir ki insanların üstüne bomba yağdırmayı, binlerce kişiyi idam etmeyi, toplumun ahlaki değerlerine paçavra muamelesi yapmayı medeniliklerinin bir gereği olarak addetmek hususunda şüpheye bile düşmemişlerdir.
Kendini medeni, ötekini barbar olarak konumlandırarak ona uyguladığı her tür zulmü meşrulaştırma pratiğinin kökleri Antik Yunan’a kadar uzanır. Köklerini Antik Yunan’da bulduğunu ilan eden Aydınlanmacı anlayış ise bu pratiğe sahip çıkmıştır. “Medeni versus barbar” günümüzde Amerika ve Avrupa’nın pek çok söyleminin/ pratiğinin altında yatan, dolayısıyla hâlen mevcudiyetini koruyan bir anlayıştır.
Bu Batılı anlayış ile kendi hayat hikâyeleri üzerinden hesaplaşan bir grup Kanadalıyı anlatan Barbarların İstilası filmini izlerken DTP konvoyuna İzmir’de yapılan taşlı saldırıyı düşündüm.
Malumunuz Türkiye modernleşmesinde İzmir’in özel bir yeri vardır. Üç büyük şehirden biri olan İstanbul reddedilmesi gereken Osmanlı geçmişinin izlerini azamet ve ihtişamıyla, Ankara ise zoraki bir modernleş(tir)me projesinin izlerini griliği ve iğretiliğiyle taşır. Bu ikiliğe karşın İzmir, Türkiye modernleşmesinin en ‘kendiliğinden’ gerçekleştiği, insanlarının çoğunlukla bu projeye gönülden iştirak ettiği ‘çağdaşlık’ timsali bir şehirdir.
En renkli ve şehrin içinden katılımın en çok olduğu Cumhuriyet mitinglerinden birinin gerçekleştiği İzmir’de aslında harekete geçmeye hazır bir faşist damarın mevcut olduğu açıktı. Tabii ki bizim pek demokrat gazetelerimiz bu mitingi “deniz mavi, yer kırmızı” güzellemeleriyle karşıladığından, mezkûr damarın, faşistliğinden çok ‘coşkusu’ görülmüş oldu.
Hâlbuki Cumhuriyet mitinglerini mobilize eden sloganlardan biri faşizmin dolaysızca kendini gösterdiği bir alana işaret ediyordu: “Cumhuriyetinize sahip çıkın.” Slogan cumhuriyetin, yani bu kelimeyle imlenen her şeyin (devletin, egemenliğin, rejimin, vb.), kendilerinin olduğunu tasdik edip, bir kısım barbarın bunu istila etmek üzere olduğunu ilan ediyordu. Onlar için karşısında mücadele ettikleri insanların badem bıyıklı, eşlerinin de başörtülü oluşu barbarlıklarına yeter kanıttı.
Çok alametler belirmişti. Barbarlar, medeni cumhuriyeti istila etmekteydi. Üstelik öteki ‘barbarlar’ın da dertlerine eğilen bir siyaset yürütmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden medeni cumhuriyet gittikçe ‘barbar’laşmaktaydı. Medenilerin kerameti kendinden menkul üstünlüğü/iktidarı temellerinden sarsılıyordu.
Bugün DTP konvoyuna İzmir’de yapılan taşlı saldırıya karşı verilen tepkiler üzerinden medeni-barbar karşıtlığının sarsıldığını ve esas yüzünün daha net ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin MHP’li Oktay Vural saldırıyı “sivil bir tepki” olarak değerlendirmiş. “Sivil”, medeni kelimesinin bir diğer karşılığıdır. Vural aslında haklı, verilen tepki gayet ‘medeni’ bir tepki. Bir diğer medeni politikacı Cemil Çiçek ise taşlı saldırılara müdahale etmeyen İzmir polisine ve ‘tahriklere kapılmayan’ İzmirli vatandaşlara teşekkürlerini sunmuş. Medeniliğinin gereğini yapmış.
Öte yandan partisinin konvoyu saldırıya uğrayan Ahmet Türk, saldırıdan dolayı neredeyse zil takıp oynayacak medeni siyasetçilerden farklı olarak “Yarın farklı bölgelerde diğer liderler de böyle bir şeyle karşılaşırsa gerçekten üzülürüz” dedi. Böylelikle ‘barbar’ diye ötelendiği bir söylemsel düzende medenilere göre farkını tekrar ortaya koydu.
Medeni-barbar karşıtlığı arasında bir denge siyaseti tutturmaya çalışan Başbakan Erdoğan ise saldırıya uğrayan vatandaşlarının hissiyatını tamamen gözardı edip, konvoyda açıldığı iddia edilen bayraklardan dolayı kendilerine sıcak bakmadığını belirterek saldırıyı neredeyse meşru gösterdi. Kendisinin ‘medeni olmama ihtimali’ni sevenleri hayal kırıklığına uğrattı.
‘Barbar’lardan biri olarak, Başbakan’a medeniler tarafından hapse mahkûm edilmesine vesile olan şiirin sahibinin bir dizesini hatırlatarak bitirmek istiyorum: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.”
Taraf
02.12.2009
|