|
"Önce aç insanları doyurun. Kriz sizi vurmadı galiba? Krizin teğet geçtiklerindensiniz ki bu kadar kedi köpekle uğraşıyorsunuz" Bu ve bunun gibi sözleri her Allah'ın günü duymaktan ve sabırla cevap vermekten bıkmadım, bıkmayacağım. Bir de toplu bir cevap olur belki diye, buraya da yazayım dedim.
Efendim, nedir bu öncelikler telaşı anlamak mümkün değil. Eğer biz insanlar, böyle bir önem sıralaması yaparsak, yani dünya üzerindeki tüm açları doyurmak, tüm ülkelerin ekonomisini düzeltmek, tüm sokak çocuklarını kurtarmak, tüm kişi başı milli geliri eşitlemek, vb, sanırım hayvanlar bu öncelikler sıralamasının en sonunda yer alacak ve tüm bu sorunlar asla çözülemeyeceği için hayvanlara asla sıra gelmeyecektir.
Ayrıca tüm öncelik kötü durumdaki insanlar ise; o zaman bu akılı veren kişilerin de kendilerine mal mülk edinmek yerine önce ellerinde avuçlarındakini tüm açlara dağıtmaları gerekmez mi? Onca aç insan varken kendilerine lüks araba veya ev almaları çok ayıp değil mi?
Hayır, anlayamadığım şey şu; birileri sokak köpeklerine bir kap su koymayı, bir parça ekmek vermeyi kesince kriz sona mı erecek? Biz çöplerimizi sokak hayvanlarıyla paylaşmayı bıraktığımızda kişi başına düşen milli gelir yükselecek mi? Ya da işsizlik sona mı erecek?
Bu sorunların cevaplarını elbette onlar da benim kadar iyi biliyorlar. Ama asla vazgeçmiyorlar. Kendilerince bu bir güç gösterisi. Belki de ve alt ettiklerini sanıyorlar.
Ekonominin, krizin sorumlusu kimse, gidin onlara hesap sorun. Trafik canavarını sorgulayın. Artan kapkaç, hırsızlık olaylarının neden arttığını oturup bir düşünün. Muhtemelen sokak köpekleri yüzünden değildir. Sonra da gidin asıl sorumlularına gerçekten hesap sorun.
Bu şekilde bir sıralama yapmak, yani güçlü güçsüz ayırımı yapmak, zengin fakir ayırımı yapmak gibidir. Önce insan, yani güçlü olan, sonra hayvan, yani güçsüz olan. Kendi hakkını arama yetisi bile olmayan. O zaman önce güçlüler, yani zenginler, sonra fakirler gibi bir sıralama mı yapacağız insan sorunlarını ele alırken? Önce zenginlerin talepleri, sonra fakirlerin...
Uzun lafın kısası, bu saçma sataşmalara kulaklarımız tıkalı. Çünkü biz, insan olmanın en doğal gereğini yerine getiriyoruz.
İnsan olmak, aynı zamanda kendinden aciz, kendini savunma yetisinden yoksun, ağzı dili olmayan başka canlılara da sahip çıkmak, onların yaşam hakkını korumak sorumluluğu getirir bize. Bırakın da insanlığımızı yapalım!
Özgün Öztürk
Yeni Asır
|
demokritos
|
Evrim düşüncesi üç aşamalı diyalektik bir bütünlüktür:
Birinci aşama inorganik doğanın biçimlenmesi; ikinci aşama organik doğanın biçimlenmesidir. İnsan dediğimiz canlı, organik doğanın bir türüdür. Yaşamını organik doğanın yasalarına uyduramıyacak hale gelince, türünü sürdürebilmek için emek üretir ve ürettiği emekle, insanlaşarak toplumsal doğaya sıçrar.
Toplumsal doğa evrim düşüncesinin üçüncü aşamasıdır.
Bu pencereden bakınca insanın, doğanın bizzat kendisi olduğu çok net bir biçimde görünür hale gelir. Çünkü insan; atomsal yapısıyla inorganik doğayı; hücresel yapısıyla organik doğayı; ve bilinçli yapısıyla da toplumsal doğayı temsil eden tek varlıktır.
Organik doğanın birer unsuru olan bitki ve hayvan türleri; gerçekte aynı zamanda insanın da birer parçasıdır. İnsanın kendi varlığını koruması zorunluluğu kadar, organik doğanın diğer canlı türlerini de koruması zorunluluğu vardır. Ancak bu insanlaşmanın bir parçası olarak çıkar karşımıza. İnsanlaşma yolunda adım atan insanlar, ilerledikleri yolda bitki ve hayvanların da yaşama hakları olduğunu görür ve kendisine buna uygun davranışlar edinir..
Güzel bir yazıydı okuduğum, yazanın emeğine sağlık..
|