corrrection35
|
Pasaport iskelesindeyim. Bostanlı vapuruyla karşıya geçeceğim.
İskeledeki görevli bir dergi uzattı.
Derginin üzerinde ‘’Cumhuriyet’in İzmir’i’’ yazıyor.
Vapuru beklerken içeriğine şöyle bir göz attım.
9 Eylül 1922 de İzmir’in kurtuluşundan sonra şehri terk edenlerce
Yakılıp yıkılışının çarpıcı yazı ve resimleri ilk planda dikkatimi çekti.
Bu dergiyi daha sonra daha da dikkatli inceledim.
Çok değerli insanlarca, mutlaka her İzmirlinin okuması ve dersler çıkarması gereken yazılar var içerikte.
Bunların içinde en çok dikkatimi, Yaşar Aksoy imzalı yazı çekti.
Yazının başlığı:’’ İyi ki Gavur İzmirli değiliz.’’
Yazar, yazının bir yerinde sormakta. Kaç gavur İzmir var? Diye.
Bu soruyu sormadan önce ise İzmir de işgal döneminde yaşamış
Yabancı iş adamlarına verilen bir isimden söz etmiş: Levanten.
Kimdir Diyor, Levanten?
Ve de ısrarla bir yanlışlığa düşmememiz için belirgin bir tarif yapmış.
Eğer Levanten’i İzmir de yaşamış gayrimüslimlerin ortak ifadesi diye tanımlarsak inanılmaz bir yanlışlık yapmış oluruz diyor.
Doğrunun ki ben de bu tanımlamaya katılmaktayım, Doğuya yerleşmiş Batılıları, İngiliz, İtalyan, Fransız, Alman gibi Avrupalı tüccar ailelerin oluşturduğu, sosyal ve ekonomik kümeler olduğunu yazıyor.
Hiçbir Levanten kendini Yahudi, Rum veya Ermeni diye kabul etmez.
İzmir de bu yanlışlıkları yapamazsınız. Gavurluk adına hiç yapamazsınız. Kent kültürünüz sorgulanır o zaman.
Bir başka yanlış görüşte, ‘’mübadele olmasaydı İzmir başka bir şehir olurdu’’ görüşüdür.
Bilmem katılırmısınız? İzmir sizce de Levantenleri kaybederek ve ayrıca da mübadeleyle, kent kültürünü kayıp mı etti?
Bu değerleri kaybedince Ortadoğu kültürüyle mi kısıtlı kaldık biz İzmirliler? Ne dersiniz?
Sanırım bu konuyu her İzmirli kendi vicdanında çok iyi değerlendirecek ve sonuçlandıracaktır. Düşünme tarzımız şöyle olmalı. Yüz binlerce Türk kökenli Müslüman, Anadolu’ya gelmeyip
Yunan hükümetlerinin asimilasyonuna mahkum edilsin. Ve
Anadolu’da Yunan ordularıyla işbirliği yapmış ya da yapmamış,
Ama her zaman Batının tahrik oyuncağı olacak Rumlar ve Ermeniler yerinde kalsın.
Bu tarz bir düşünce hoşunuza gidiyor mu? Ben daha derin bir detaya girmeden düşünmenizi ve sonuçlar çıkarmanızı istemekteyim.
Levantenleri kaybetmek İzmir’in kent kültürünü geriye götürmüş müdür? Ayrıca da Mübadele olmasaydı neler olurdu soruları. Özellikle mübadele olayını, tüm Anadolu için geniş manada düşünerek vicdanınızda yanıtlayınız.
Bu konuda zorlanacağınızı düşünüyorsanız, yazımın sonunda sizi rahatlatacak ipuçları elinizde olacak emin olunuz.
Şimdi geliyorum yukarıda sözü geçen ‘’Kaç gavur İzmir var? ’’ sorusuna.
Levantenler ve Mübadele ile ilgili doğru sonuçlara vardıysanız bu noktaya kendiliğinizden geliyorsunuz zaten. Buna göre tam üç adet
Gavur İzmir’imiz oluyor. Hemen bilgilendiriyorum.
BİRİNCİ GAVUR İZMİR
Sömürgeci devletlerin 19.yüzyıl başında egemen oldukları bir İzmir ekonomisini ve baskın Hristiyan yaşamını tanımlar.
Bu tanımın asıl hedefi, Yunan İzmir’i yaratmaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken tek şey, Musevilerin ve Levantenlerin bu ittifak dışında tutulmaları gereğidir.
İzmirli Museviler ve İzmirli Levantenler Batı Emperyalizminin içinde olmamışlardır. Bu yüzden de Cumhuriyet İzmir’inde malları mülkleri ve namusları yara almamıştır.
İKİNCİ GAVUR İZMİR
Benim bir hata sonucu, dil sürçmesi olduğuna inandığım Türk Milletinin İlerici-gerici, Laik-Muhafazakar, kutuplaşması sonucunda yer alan İzmir tanımıdır.
Bu tanıma göre İzmir en çok batılılaşmış, açılıp saçılmış katı laik, yani gavurlaşmış bir kenttir. Bu direkt siyasal olarak, bir suçlamadır.
İkinci gavur İzmir tanımının içi, tamamen boş ve yanlıştır.
ÜÇÜNCÜ GAVUR İZMİR
Bu tanım da tüm kesimleriyle, dindarın, Kemalist’in, her türlü İzmirlinin sahip çıkması gereken, geçmişte yaşanan ve özlenen
Aydınlık yüzlü, bir yönüyle batıcı uygar, diğer yanıyla dindar, sevimli, ılıman Müslüman İzmir’i işaret eder.
Her türlü etnik, dini ve kültürel çeşitliliğin yaşadığı, ticari rant’ın oldukça yüksek olduğu için herkesin nasibi oranında ekonomi pastasını paylaştığı, özünde Osmanlı, ruhunda Türk, ama Rum’u, Ermeni’yi, Frenk’i komşu kabul eden, içinde hiçbir zaman etnik ve dini çatışmaların çıkmadığı, Akdeniz’in incisi, Asya’nın mücevheri olan İzmir’dir.
Üçüncü tanım içindeki gavurluk, bir Hristiyan veya Musevi için Osmanlı Türk komşusu ile barış içinde yaşamak ama ayrı ibadethanelerde Tanrıya dua etmek demektir.
Bir Müslüman Türk için, gavurluk, ötekine biraz mizahi yaklaşıp,
‘’Ahhh ulen Gavur İzmir’’ derken, şehir içindeki gayrimüslim kültür gerçeğine biraz imrenerek, biraz da kendiliğinden ustaca ayırarak vurguladığı mizahi ve çapkınca bir yaklaşımdır.
Tam da burada sormak gerekiyor, sizce hangi gavur İzmir sizin
İzmir’iniz?
Çekinmeyin söyleyin, Zaten yukarıdaki Levantenler ve Mübadele konusunda duruşunuz doğru noktada ise, burada da şaşmayacaksınız. Eminim ben.
ÖZDENER GÜLERYÜZ
|