Serdar Yıldırım
|
ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI BABA KOÇ
Çimenin bol olduğu yayladan bizi bir kamyona doldurup, getirip bu koca şehrin kenar semtlerinden birinde ağıla kapadılar. Elli kadarız burada. Adamlar gelip, hangimizi alırsa sırtımıza boyayla numara yazıp gidiyorlar. Dedemi kesmişler, babamı kesmişler ama beni kesemezler. Çarpışırım, vuruşurum, pek değer verdiğim şu hayatımı savunurum.
Geçen yıl numarası gelen arkadaşlarımı gözümün önünde birer birer kestiler. Sıra sende gel dedi, iki adam boynuzlarımdan tuttu,çekerler, ben gitmem. Yaşamak istiyorum, hayatı seviyorum diye bağırdım, anlayan yok. Bir silkindim, adamların elinden bir kurtuldum, yetiş ki beni tutasın. Dağda saklandım on gün ama elinden kurtulduğum adamlardan biri beni yakaladı. Yayladan kamyonla gelenlerden tek ben yaylaya geri götürüldüm. Ben kesilip yenmek için, yaratılmadım. Ben çimenin, çayırın bol olduğu yaylada yiyip, içip, yatmak için yaratıldım. Öteki koçlara orada anlattım, yolda anlattım, burada anlatıyorum, sessizce dinliyorlar. Bana katılan yok. Bunların DNA'larında nedensiz korkudan oluşan ürkeklik var. İnsanlara köle olmayı kanlarının her damlasına kadar benimsemişler.
Baba koçun numarası okunduğunda içi titredi. İki adam boynuzlarından tuttu. Çektiler, kımıldamadı. İki adam daha geldi. İtelediler, kakaladılar, sırtına, kafasına sopayla vurdular. Baba koç tüm gücüyle direndi. Ağıldan çıkmadı. Çıkarsa kötü,kasap Hayri bıçağını bilemiş, bekliyor. Şakası yok, kesecek.
Baktı baba koç gelmiyor, kasap Hayri, durun, zorlamayın, o baba koç. Geçen yıl kaçtıydı, kesememiştim. Bu yıl kaçamaz. Gelmiyorsa ben gelir ve onu orada keserim, dedi. Kasap Hayri ağıla girdi: " Gel bakalım, baba koç. Bıçağı senin için özel olarak biledim. Jilet keskinliğinde, gel, canın hiç acımayacak. "
Aradan zaman geçiyor ve adamlar, baba koçu bir türlü yere yıkamıyordu. Kasap Hayri böylesi günlerde on yılı aşkın zamandır kesim yapıyordu. Bu zaman süresince pek çok, belki bin kadar koçun boğazına bıçak çalmıştı. Şu baba koç işi de fazla uzamıştı. Kasap Hayri olanca gücüyle bağırdı: " Erkan, sen baba koçu göğsünden kucakla ve bana döndür. Şunun karnını bir deşeyim. Tamam, kaldır, yüzü bana dönük olsun. Şimdi oldu. "
Kasap Hayri, baba koçun karnına bıçağı salladığı anda baba koç son bir gayretle kendini yana çekti. Hayri'nin bıçağı arkada duran Erkan'ın karnına saplandı. Yıllardır böylesi günlerde koçları birbiri ardısıra kısık gözlerle kesen Hayri'nin gözleri değirmen taşı gibi açıldı. Sonunda bir değişik yaratığın canını alarak insan katili olmuştu. Diğer üç adam korkuyla dışarı fırladı. Erkan'ın mengene gibi kollarından kurtulan baba koç hızla koşarak ağılın kapısını kapadı. Baba koçun canla, başla hayatını savunması ağıldaki koçları harekete geçirdi. Bravo, baba koç, seninleyiz, dediler ve Hayri'yi yakalayıp yere yatırdılar. Baba koç yerdeki insan kanına bulaşmış bıçağı aldı. Arka ayakları üstünde doğrulup, ağır adımlarla Hayri'ye yaklaştı.
Kasap Hayri: " Dur, baba koç. Ben ettim, sen etme. Büyüklük sende kalsın, beni affet. Bir daha ekmek kesmek için bile bıçağı elime almam. Yalvarırım baba koç, beni affet. "
Baba koç gözlerinin önünde pek çok arkadaşını kesen ve hayatına kast eden kasap Hayri'yi acımadan kesti. Erkan da çoktan ölmüştü. Baba koç olanlara lanet okuyarak bir tos vuruşuyla ağılın kapısını kırarak dışarı fırladı. Peşinden gelen koçlarla birlikte dağlara doğru yöneldi. Dağlar onları koruyup kollayacak ve bu özgürlük savaşçılarına güzel bir yaşam sunacaktı.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
|