hurkus
|
Ýzmir’in kuzeyinde Bergama ilçesi insan uygarlýðýnýn en önemli yörelerinden biridir. Antik “Pergamon” kenti, Ý.Ö. 200’lü yýllarda, Ýstanbul’dan Antakya’ya kadar uzanan geniþ bir alanda, yaklaþýk üç yüzyýl Anadolu’ya baþkentlik etmiþtir.
“Parþömen”, Bergama kaðýdý, denen hayvan derisinden elde edilen yazý gerecini icad edenler bu kentin yurttaþlarýdýr. 200 bin ruloluk kütüphanesiyle Bergama, zamanýnda Mýsýr’ýn Ýskenderiye’si ile birlikte dünyanýn en büyük kütüphanesine sahip olmuþtu.
Ýnsan yüzünün ilk duygusal; aðlayan, gülen, acý çeken, vb, heykelini yapanlar onlardýr. Binlerce kiþilik dört tiyatrosu, yüzlerce metrelik su kanallarý, dere üstünde köprü görevi gören uzun su tünelleri bu uygarlýðýn günümüze deðin yaþayan izleridir.
Hatta Krallarý Attalos’un kurduðu “Attalia”, yani Antalya, “kardeþini çok seven” anlamýna gelen “Filadelfia”, bugünkü Alaþehir adlarý bu uygar insanlarýn bize býraktýðý mirastýr. Öyle bir mirastýr ki Filadelfiya adýný Atlantik ötesine, Kuzey Amerika’ya kadar taþýr.
Ölüm giremez
Antik Pergamon, kentçilik anlamýnda da bir öncüdür. O güne deðin kentler ya Atina gibi daðýnýk, anarþik biçimde kendiliðinden oluþuyor, ya da Söke yakýnlarýndaki Miletos gibi kentçi Hipadamos’un buluþuyla ýzgara biçiminde, birbirini dik kesen sokaklarla kuruluyordu.
Pergamon Akrapol’ünün eðimli yapýsý, kentsel yerleþimi saðlamak için teraslar yapýlmasýný, yapýlarý bu teraslara yerleþtirmeyi gerektirdi. Anýtsal yapýlar, tapýnaklar, pazaryerleri hep bu teraslara yapýldý. Bu, genellikle yüksek tepelere kurulan kentler için büyük bir yenilikti.
Bugünkü Bergama’nýn antik Akropol’e yaslanan teraslarýndan birinde bulunan, eðimli arazinin taþ tonozlarla desteklenmesiyle oluþturulan geniþ alan, halk arasýnda “Domuz Alaný” olarak anýlan yer o zamanlardan kalan ilginçliðini günümüzde de koruyor.
Yaþlý kýzýl çamlarý, görkemli çýnarlar, onurlu serviler, pembe zakkumlar arasýnda yemyeþil bir cennete benzeyen bu mekan yüzyýl öncesinin “Sakýz adalý” taþ ustalarýnýn elinden çýkmýþ görkemli taþ yapýlarla çevrilidir.
Yüz yýl öncesinin Bergamasý Osmanlý yönetiminde çok kültürlü bir kasabaydý. Türkler Akrapol’ün ayak ucundaki düzlüklerde; Yahudiler, Bergama’nýn içinden geçen Selinos Deresinin doðu uzantýsýnda yaþarken, Rumlar derenin üstünde, Akrapol’ün yamacýnda yaþýyordu.
“Domuz Alaný” olarak bilinen yer Rum Mahallesi’nin merkeziydi. “Alan’ýn” kasabayý kuþ bakýþý gördüðü yerde, o zamanlar “Kafeneon Attalos” adý verilmiþ bir “kafe”, Rum Cemaat’ýn toplandýðý bir yapý vardý.
Bu görülesi binanýn bir pencere kýyýsýna ya da balkonuna oturduðunuzda hemen ileride Sultan II. Beyazýt’ýn camiye çevirdiði eski Ayasofya’yý, karþý yamaçta da dünyanýn ilk hastanelerden biri olan Asklepieon’un, günümüzde “Viran kapý” denen giriþ kapýsýný görürsünüz. Hemen yanýnda da otuzbin kiþilik Roma tiyatrosunu.
Bu kapýnýn üstünde “Buraya ölüm giremez!” yazarmýþ.
Hastane gerçekten ona sýðýnanlarý iyileþtirmekle ünlüymüþ ama bu baþarýda, hasta kabulu sýrasýnda bu kapýdan geçtikten sonra uzun bir yolda yürüyüþleri izlenen hastalarýn, kolayca iyileþip iyileþmeyeceðini gözlemleyen uyanýk hekimlerin de rolü çokmuþ!
Eski kentin bu kuytu köþesi, “Domuz Alaný”, yüzyýl önce kasabanýn yabani hayvan avcýlarýnýn toplandýðý yermiþ. Çevredeki bakir ormanlarda avlanan mahir avcýlar, vurduklarý domuzlarý getirip bu alanda satarmýþ.
Yýllarýn bilgeliði
Tabii ki o zamanlar günümüz global dünyasýnýn icad ettiði “domuz gribi” gibi nalet hastalýklar daha icad edilmemiþ!
Doðaldýr ki, domuz eti, Müslüman ve Yahudi Mahallleri’nde yenmediði için domuz eti pazarýnýn merkezi de burasýymýþ. O günün koþullarýnda Osmanlýnýn yönettiði kasabalarda Türklerle birlikte yaþayan Hristiyanlar, onlara etinin yenmesi yasak olmayan domuzu rahatlýkla yetiþtiremezken avcýlarýn getirdiði domuzlarý hemen paylaþýrlarmýþ!
“Domuz Alaný” adý bu nedenle konmuþ olmalý buraya. Bu isme o kadar alýþýlmýþ ki, resmi adý bugün farklý bile olsa halk arasýnda hâla “Domuz Alaný” olarak anýlýyor.
Binbir çeþit yeþilin birbiriyle sarmaþtýðý, insan emeði ürünü esþiz eski taþ evlerin boy gösterdiði “Alan”, günümüzde ona gösterilen ilgiyle bizleri sessizce selamlýyor.
Çevredeki yapýlara, özellikle “Kefeneon Attalos’a” yapýlan onarým ve yenileme çalýþmalarý dikkat çekiyor. 1997 yýlýnda Bergama Belediyesi tarafýndan restore edilmeye baþlanan bu bina bugün Ticaret Odasý Lokali olarak kullanýlýyor.
Domuz Alaný; geniþliðinin getirdiði ferahlýk, çam aðaçlarýnýn vakur duruþu, Kozak yaylasýndan esen temiz rüzgarýn okþayýþý, yere döþenmiþ dere taþlarýnýn serinliði, geçmiþ yüzlerce yýlýn geride býraktýðý aðýrbaþlýlýk ve bugün bu alanda oynaþan, gülüþen çocuklarýn yaydýðý umut ve neþeyle bize gülümsüyor.
Antik sütunlara yaslanmýþ yaþlý kadýnlarýn yansýttýðý bilgelik günümüze el uzatýyor.
Cumhuriyet/Hafta Sonu
|