ForumDuyurular  Yeni Konu 

TEKEL CAD, DÝRENÝÞ SOK,NO: 4/C

31 Ocak 2010



Ýzmir’deydim ve Sendika.Org muhabiri olarak Tekel iþçilerinin direniþine gidecektim. Ýþçileri götürecek otobüsün kalkýþýndan 2 saat önce hareket noktasýna gittim.

Ýzmir’in rüzgârla birleþince dayanýlmaz hale gelen soðuðuyla mücadele ederken uzaktan bir kadýn belirdi, yaklaþtý ve bana otobüsleri sordu. “Burasý” dedim ve beraber beklemeye baþladýk. Derken bir kadýn daha geldi, sonra tütün fabrikasýnýn kapýsýna gittik. Tütün fabrikasýnýn giriþindeki ufak bir kulübe içerisinde aileler bekliyordu. Arabalarýn içinde ve dýþarýda bekleyenler de vardý.

Çocuk direniþ görsün
Soðuktan korunmak için sýký giyinen 15 yaþýndaki Mert’in sadece gözleri görünüyordu. Mert, babasýyla beraber gelmiþ. Mert’in babasý “Çocuk direniþ görsün, bir daha nerede görecek” diyor. Mert’in kýz kardeþi de gelmeyi çok istemiþ ama annesi razý olmamýþ. Bazý iþçiler de çocuklarýný akrabalarýna býrakmýþlar. Ankara’ya giden iþçilerin yaný sýra uðurlamaya gelenler de var. Uðurlayanlar da otobüste olmak, Ankara’ya gitmek istiyorlar ancak direniþin önceki günlerinde Ankara’da hastalanan arkadaþlarýna bakýyorlar.

“Yýllýk izni ne yapacaðým iþten atýldýktan sonra” diyen birçok iþçi yýllýk izin almýþ öyle gelmiþ. Otobüs tutarken birçok sorun yaþanmýþ ama önlem alan iþçiler otogarý arayýp yer bile ayýrtmýþlar. Ýþçiler Ankara’ya gitmenin “namus borcu” olduðunu söylüyor.

Direniþin 42. gününü 43. gününe baðlayan gece vakti Ýzmirli Tekel iþçileriyle birlikte Ankara’ya hareket ediyoruz. Yol boyunca “Tekel iþçisine çay 50 kuruþ”, “Tekel iþçisine bilet 24 lira” gibi levhalar gözümüze iliþiyor.

Ölmüþ eþeðin kurttan korkusu olmaz
Yolculukla birlikte evlerde yapýlan pastalar börekler herkese daðýtýlýyor. Ýþçiler kazanacaklarýndan umutlu ve sonuna kadar direneceklerini söylüyor. “Ölmüþ eþeðin kurttan korkusu olmaz” diyen 40 yaþýnda ancak daha yaþlý gösteren bir iþçi, “Þimdi ölsem, aileme 4/C’ye geçtiðim durumdan daha fazla para kalacak” diyor ve ekliyor, “Biz çocuklarýmýzýn geleceði için yaþamýyor muyuz zaten.”

Otobüs STR Tesisleri’nde 15 dakika ihtiyaç molasý veriyor. Ýþçilerin konuþmalarýna kulak misafiri oluyorum ve molanýn her saniyesini Ankara’yý düþünerek geçirdiklerini görüyorum. Ýzmir’den uzaklaþtýkça havalarýn soðumasýyla birlikte “Burada hava böyleyse Ankara’da kim bilir nasýl olur” diye konuþmalar baþlýyor. Birlikte içilen çaylar içimizi ýsýtýyor ve birden bire sendikacýlýk tartýþmasý baþlýyor. “Ateþi, yemeði, çadýrý, ilacý, otobüsü bile devrimciler buldu” diyor bir iþçi ama sendikasýna da güveniyor.

Tekel iþçisi Gürsel “Ailecek buradayýz. Bir giden bir daha gitmek istiyor” diyor direniþ için. “Ne olur bu iþin sonu?” sorusuna ise “Hak nasip eder de hakkýmýzý alýrsak, Ankara’yý bayram yerine çevireceðiz” diyor.

Ankara’ya yaklaþtýkça soðuk da artýyor, direniþçilere kavuþmanýn heyecaný da. Otobüs, bizi AÞTÝ’de indiriyor. Ýlk gördüðümüz taksiye doðru hamle yapýyoruz ancak çok masraflý olacaðýný söylüyor bir iþçi ve baþka bir yol arýyoruz. Derken daha önce direniþe gelen iþçilerden Sevim, parasýz servislerin olduðunu söylüyor. 5–10 dakikalýk aramadan sonra servisleri buluyoruz. 25 kiþilik servise 38 kiþi valizlerimizle birlikte biniyoruz. Etrafta “nereye gidiyor bu insanlar” dercesine bakan meraklý gözler var. Ancak meraklý gözler çok geçmeden bu insanlarýn Tekel iþçileri olduðunu anlýyor. Kýzýlay’a geliyoruz ve Sakarya Caddesi’ni arýyoruz.

Ateþ olmayan yerden duman çýkmaz
Sabahýn altýsý, hava çok soðuk. Ankara’ya daha önce gelenler etraflarýna bakarak nerede olduklarýný kestirmeye çalýþýrken üþümemek için herhangi bir yöne doðru hareket ediyoruz. Orta yaþlý bir kadýn çektiði tekerlekli bavulun sesiyle Ankara’yý uyandýrýyor adeta. Sonra Kýzýlay’ýn konut bölgesi olmadýðýndan habersiz gayri ihtiyari soruyor yanýndaki arkadaþýna: “Acaba burada evlerde kalanlarý rahatsýz ediyor muyuz?” Biraz ilerledikten sonra yoðun bir duman görüyoruz. “Tamam, buralarda olmalý” diyor arkadan bir ses. Direniþ çadýrýný, soba dumanlarýný takip ederek buluyoruz.

Sokakta varillerde ateþler yanýyor. Hep beraber Ýzmirlilerin çadýrýna giriyoruz. Bazý iþçiler uyuyor, bazýlarý ise sobada çay kaynatýyor. Gece boyu uyumamýþ, yorgunluðu her halinden belli olan çayý kaynatan iþçi, hepimizi o kadar sýcak karþýlýyor ve çaðýrýyor ki “Çay oldu” diye, hemen dinlenmek isteyenler bile bir sýcak çay içmeden edemiyor. Baþka bir iþçi uyuyanlarý uyandýrýyor ama uyuyanlardan bir tanesi bütün gece nöbetteymiþ ve “biraz daha uyuyayým” diyor. Ýzmirlilerin çadýrý oldukça düzenli, çadýrýn dört tarafýna geçirdikleri naylonda hiç zedelenme yok. Sobalarý çadýrýn ortasýnda ve elektrikli ýsýtýcýlarý var. Palet tahtalarýn üzerilerine geçirdikleri halýflekslerin üzerine çarþaf seren iþçiler buralarda yatýyorlar.

Ýzmirliler’in çadýrýnda Cumhuriyet mitingi bayraðý asýlý ve Gavur Ýzmir Çadýrý yazýyor. Çadýrda Baþbakan’ýn Tekel iþçileri için söylediklerinin espri konusu olduðuna þahit oluyorum. Baþbakan’ýn laflarýna karþý yapýlan esprilerin de ulusalcý eðilimin yakalayabileceði türden olmasý þaþýrtýcý deðil. Çadýrdakilerden bir kadýn, bizimle gelen ve çokça yemek hazýrlayan baþörtülü bir kadýna takýlýyor, “Nerden geliyor bu yemeklerin parasý” diye. Bizimkinde cevap hazýr, “Bana eylemciler para veriyor gelmem için sen bilmiyor musun?”

Tekel Caddesi, Direniþ Sokak, No: 4/C
Ýzmirlilerin çadýrýndan çýkýp diðer çadýrlarý dolaþmaya baþlýyorum. Dolaþtýkça en lüks çadýrýn Ýzmirlilerinki olduðunu anlýyorum. Çadýrlarýn içindeki sobalarda çaylar kaynýyor. KESK’in çadýrýnda çorba daðýtýlýyor. Ýþçiler Ankara’nýn göbeðine adeta çadýr kent kurmuþlar. Çadýrlarý tutmak için geçirilen ipler, elektrik direðinden kaçak elektrik alan kablolarýn bol olduðu mahallelerdeki gökyüzünü andýrýyor. Hani altyapý da getirilse bildiðimiz mahalle olacak cinsten bir yer direniþ çadýrlarý. Ýþçiler týpký barýnma hakký için kendi evlerini inþa eden gecekonducular gibi onlarýn yaþadýðý sýkýntýlarý direniþ boyunca yaþamýþlar. Yazýlý hiçbir kural, plan ya da sonraki güne dair herhangi bir program olmaksýzýn yaþýyorlar, direniyorlar. Türkiye’nin çeþitli illerinden gelen iþçiler çadýrlarýna illerinin isimlerini yazmýþlar, çadýrlarýna kendi illerinin sembollerini de taþýmýþlar ama memleketin hiçbir önemi yok onlar için. Ýþçilerin memleketleri Ankara’nýn Sakarya Caddesi olmuþ, adresleri ise “Tekel Caddesi, Direniþ Sokak, No: 4/C”.

Dýþarýdan çadýrlara ilk defa bakan bir göz daðýnýklýk görüyor. Bu daðýnýk görüntünün altýnda çadýrlarýn içerisinde oldukça disiplinli bir hayat var. Direniþ, direnenlerin hayatlarýný düzenliyor. Ýþçiler, Ankara Valiliði’nin ya da Büyükþehir Belediyesi’nin olasý bir saldýrýsýna karþý nöbette bekliyor ve çadýrlarda uyumayý da vardiyaya baðlamýþlar.

Öðlen saatlerinde hava eksi derecelerde dolanýyor. Yer yer sloganlar atýlýyor, halaylar çekiliyor. Ýþçilerin direniþi sürerken Ankara halký büyük bir dayanýþma örneði gösteriyor. Bir semt halký kendi pankartýyla ziyaret ediyor iþçileri ve iþçilere odun getiriyor, Mamaklý kadýnlar iþçilere yemek yapýyor, Sinop’tan bir ton hamsi geliyor. Mangal bulunuyor, hamsiler kýzartýlýyor ve ekmek aralarýna konularak sýrayla herkese daðýtýlýyor.

Yaþlý adam pes etmedi
Bitlislilerin çadýrýna üzerinde yýrtýk dökük elbiseler olan yaþlý bir adam geliyor. Yaþlý adam cebindeki son para olduðu anlaþýlan 30 lirayý vermek istese de iþçiler almýyor. Ancak adam yýlmýyor. Anadolu’daki matem evi ziyaretlerini anýmsatan bir þey yapýyor adam. O para ile gidip 1 kilo çay ve þeker alýyor ve “Bari bunu kabul edin” diyor. Çayý almamak elde deðil, mecbur kabul ediyor iþçiler.

Yaþlý adamýn ziyareti iþçilerin direnme gücüne güç katýyor, dayanýþmanýn direniþe dönüþümü ilk baþta iþçilerin gözlerinden okunuyor, iþçiler de birbirlerinin gözlerini okuyorlar. Uyuklayanlarýn gözlerindeki yorgunluk yerini parýltýya býrakýyor. Ardýndan soðuktan üþüyen bedenler ýsýnýyor ve hepsi doðruluyor slogan atmaya baþlýyorlar: “Ölmek var dönmek yok”

Sakarya Caddesi’nde barý olan Orhan, dükkânýný iþçilerin yatmasý için tahsis etmiþ. Ýþçilerin bir kýsmý geceyi çadýrlarda geçiriyor, bir kýsmý da sendika binalarýnda geceliyor, kalan iþçileri ise Ankaralýlar evlerinde misafir ediyor.

Gece yaklaþýyor ve iþçiler çadýrlarýna çekiliyorlar gece için hazýrlýklarýný yapýyorlar. Ýþçiler gibi çadýr kentin yakýnlarýnda polisler de bekliyorlar. Sabahlarý emniyete ait araçlarda geçiren polisler akþamlarý Büyükþehir Belediyesinin tahsis ettiði klimalý belediye otobüslerinde geçiriyorlar ve neredeyse hiç dýþarý çýkmýyorlar.

Çadýrlara giriyoruz, her çadýrda binlerce öykü var. Ýþçilerin hiçbiri bu kadar büyük bir direniþ olacaðýný düþünmüyormuþ ilk baþta. Bitlisli Önder anlatýyor: “Ankara’ya gideriz dedik ve aklýmýza tanýdýklarýmýz geldi. Telefonla arayýp Ankara’ya çaðýrdýk. Hasan abinin misafiri var, bir baþkasýnýn hastasý var diðerinin ise çocuklarý var. Bunu bildiðimiz için aramadýk çoðu kiþiyi, aradýklarýmýz ise bakalým belki geliriz dediler. Hiçbirinin etkisinde kalmadan yürü dedim arkadaþýma gidiyoruz. Ankara’ya gitmek için otobüslerin kalkacaðý yere geldik. Ýþi olanlar, hastasý olanlar, çoluðu çocuðu olanlar hepsi oradaydý. Bakalým diyenler de. Tam o sýrada yemeklerden söz açýldý. Oldukça ustaca tütün saran bir iþçi “Bugün çok yemek yedik rehavet çöktü tabi o yüzden az slogan attýk. Buna bir çözüm bulmalýyýz, az yemek çok slogan olmalý” dedi.

Ýþçilerin kurduðu çadýr kentin sakinleri tüm Türkiye’ydi ve çadýr kent ayný zamanda ülkedeki tüm politik eðilimlerin bir araya geldiði bir siyaset meydanýydý. Kürt hareketi, ulusalcýlar, Kemalistler, milliyetçiler, Ýslamcýlar, solcular… Hepsi kendine özgü yanlarýyla direniþte buluþmuþtu. “Provokasyon olabilir” açýklamalarýna karþý þerbetlenmiþ olan ve Kürt illerinden gelen iþçiler, direniþ boyunca provokatif hareketlerin oluþmamasý için özel bir çaba sarf ediyorlar.

Yavaþ yavaþ sabah oluyor ve yeni bir günün telaþý çadýr kentte baþlýyor. Bugün 47. gün ve Tekel iþçilerinin direniþi halen sürüyor.



SENDÝKA ORG. 30.OCAK. 2010
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.

Bu tartýþmayý Facebook'ta paylaþabilirsiniz:
Facebook'ta paylaþ
0