|
Felsefe ve şiir bağıntısı üzerine..
18 Şubat 2010
|
demokritos
|
Aziz Nesin bir sohbet sırasında; “Türkiye’de yaşayan her iki kişiden üçü şairdir” demişti...
Bu noktada üçüncü kişiye denk düştüğümü bilerek; şiir ve felsefe bağıntısı üzerine neler düşündüğümü görebilmek adına bu denemeyi yazmaya karar verdim.
Şiir, insanların ben de yazabilirim diyebileceği bir şey değildir.
Şiir, toplumsal bir yaşam biçiminin bireydeki yansımasıdır. Bu bağlamda kaçınılmaz olarak toplumsallık içerir.
Başlangıcı-gelişmesi-sonucu olan her şiir, bir yaşam biçimini işaret eder. Şiir yazmaya başlamış olan bir kişi, bu etkinliğinden önce, toplum içinde bir yaşam sürer. Yaşamı süresince öncelikle kendisinin, sonra da eğer varsa ailesinin günlük tüketeceği ürünleri sağlayacak bir işi olması gerekir. Çünkü tarihin hiçbir aşamasında şair; şiir yazarak yaşamını sürdüremez.. “Altın çağdan altınsız çıkanlar yalnızca şairlerdir.” (Sedat Akıncı)
İnsanlar genel olarak düşüncelerinin bireysel olduğu ve kendilerine ait düşünceleri bulunduğu yanılgısına düşerler. Oysa ki, her düşünce bir başka düşünceden türer. Felsefe ise bu düşünceleri bütünler, geneller ve kategorize eder. Felsefenin bu biçimde bir davranış geliştirmesi, düşünce yasalarının bir zorunluluğudur…
Felsefe, toplumsal yasalar bakımından düşünceleri iki ana kolda kategorize eder.
Bu kategorize edişin, şiire denk düşen bölümü ise; toplumcu şiir-bireyci şiir anlayışları olarak karşımıza çıkar. Toplumcu gerçekçi şiir anlayışı, sosyalist dünyayı yaratabilmenin şiiridir. Bireyci gerçekçi şiir anlayışı ise genel olarak egemen kültürün, özel olarak da burjuvazinin şiiridir. Modern toplum bakımından ele alındığında burjuvazi; yalnızca kültür-sanat alanında değil, kapsadığı tüm alanlarda bireyci felsefeyi yaşama geçirmenin mücadelesini verir.
Bu bağlamda şiir yazan her insan kaçınılmaz olarak ya bireysel; kendini anlatan şiirler yazacak, ya da toplumsal şiirler yazacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur.
Bu noktada felsefe-şiir bağıntısı, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor.
Her felsefi içerikli metin gibi şiir de öncelikle kullanılan dilin tüm kurallarına uyulması ve dili geliştirme çabası içermelidir.
Şiirin iki görüngüsü vardır: birincisi, ‘öz’ yani içerik; ikincisi biçimdir. Aristoteles, “özsüz biçim-biçimsiz öz olmaz" demişti..
Şiir yazan insanın sözünü ettiğim bu öz-biçim bağıntısına özellikle dikkat etmek zorunluluğu vardır.
Bu zorunluluk göz ardı edilirse, dili olumsuz yönde etkileme ve daha ileri giderek kirletme tehlikesi açığa çıkar. Bu durum düşüncede de kirliliğe yol açar. Çünkü düşünce ve dil diyalektik bir bağıntıdır. düşünceyi dışavuran dil kirlenirse ardından düşüncenin kirlenmesi kaçınılmaz olur.
Şiir yazan bir insanın dikkat etmesi gereken bir önemli nokta da şudur:
Şiir, yazınsal bir anlatım biçimidir. Her şiir; bir olguyu, bir olayı, ya da bir duygu ve düşünceyi anlatır. Bu bakımdan şiir yazan bir insanın, diyalektik bir üçleme olan, olgu-olay- duygu ve düşüncelerin bağıntılarını koparmaması gerekir. Bu çok zor bir iştir ama, şiir yazmak da kolay bir şey değildir. Çok emek gerektirir..
Şiir yazmak, her insanın hakkıdır. Ancak, bu hakkı kullanırken çok düşünmemiz; yazacağımız her dizenin bizim bilincimizi yansıttığını bilmemiz gerektiğini anlıyorum.
Sedat Akıncı..
|
|
|
20 Şubat 2010
|
sultan
|
Sevgili Demokritos,
Şiir bizim toprağımızda filizlenecek çok bahçe bulur. Kimi şiir olur kimi şiir aşkına nesir. ne farkeder ki kim tutarki bizi şair ruhlu olmaktan. Ama haklısınız şiir tıpkı matematik gibi özen, düzen, akıl ister. mantıklı çözümler bekler dizelerine kurban olmak için:) Bütün şiirleriniz ve denemeleriniz, paylaşımlarınız için binlerce teşekkürler. Şiir çoğaldıkça savaş azalır...
Sevgi ve Saygılarımızla,
pervin
|
|
27 Şubat 2010
|
demokritos
|
Çok teşekkür ederim: Evet ben de sizin gibi düşünüyorum..Şiir insanı insanlaştıran, insandaki yabanıl yönleri açığa çıkarıp onu incelten ve güzelleştiren bir eylemdir. Şiir varsa insan vardır..Selamlar ve sevgiler..
|
|
01 Mart 2010
|
demokritos
|
Peru’lu ozan Javier Heraud’tan;
ŞİİR SANATI
Doğrusunu isterseniz, açıkçası,
Güç iştir şiir
Ya kazanılır yıllarla
Ya yitirilir.
(Gençse insan,
dökülen çiçekler toplanmamışsa eğer
geceleri yazar da yazar
yüzlerce, yüzlerce kağıt doldurur.
Bir de böbürlenir üstelik:
“Yazdığımı gözden geçirmem hiç,
Sokağımdaki selvilerin dudak büktüğü
İlk yaz gibi uçup gidiyor
Şiirler ellerimden”)
Ama geçtikçe zaman
Şakaklar arasından süzüldükçe yıllar,
Çömlekçinin işi olur şiir:
Ellerin tutuşturduğu balçık olur
Diri alevlerin biçim verdiği balçık.
İnanılmaz bir şimşektir şiir,
Sessiz sözcükler yağmurudur,
Hıçkırıklar, umutlar ormanıdır.
Ezilmiş halkların türküsüdür
Ve bağımsızlığa kavuşanların
Yeni türküsü olacaktır.
Sevgidir şiir,
Ölümdür,
Kurtuluşudur insanın...
|
|
Uyarı
|
Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.
Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.
Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.
|
Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
0
|