|
BEN, SEN, O, İSTANBUL
14 Nisan 2010
|
gökseninabdal
|
İntiharın eşiğinde yaşamlar
Sabahları olmayan solgun akşamlar
Duygusuz ayaküstü vedalaşmalar
Eninde sonunda dönüp dolanıp aynı yere gelen dolambaçlı yollar
Hayatın zembereğinde tiktaklı buluşmalar
Dakikalar misali akıp giden yıllar
Uzun caddede göz göze geldiğin tanımadık insanlar
Közlerin kavurduğu yıllanmış nargileler
Odaları buram buram tütün kokan eski avlular
Bacalarından çıkan dumanların havaya hücum ettiği gecekondular
Arkasına bahçeler gizlenmiş rutubetli sokaklar
Arnavut kaldırımının ayağa dolandığı yokuşlar
Güneşin batışının doğuşu kadar uzun sürmediği tepeler
Sabahleyin senden sonra aynı koltuğa oturan
yüzlerce tanımadığın insan
ve nemli otobüs koltukları
Burası İstanbul
her ayrıntısında yaşama dair bir gizi barındıran şehir burası...
Göksenin Abdal
23.08, 05.03.2010
|
|
|
15 Nisan 2010
|
|
Şiir gizleri ortadan kaldırır.
Şair sisleri delen, geceyi süpüren insandır.
Bu yüzden sevilmez kötülerce.
Anlaşılmaz tembellerce.
Yalnızlık yollarına hoş geldin Göksenin...
Timur Ugan
|
|
16 Nisan 2010
|
gökseninabdal
|
ben her halükarda yazmaya çalışıyorum. nasıl hissediyorsam onu yansıtmaya çalışıyorum. bu sitede de olabildigince yansıtmaya çalışacagım.
|
|
Uyarı
|
Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.
Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.
Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.
|
Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
0
|