hurkus
|
Þenol Karakaþ: "Yetmez ama Evet" düþmanlýðý üzerine
Ulusalcý sosyalistler, evrendeki olumsuz her geliþmeyi "Yetmez Ama Evet" kampanyasýna baðlamak konusunda "kara propaganda" diyebileceðimiz bir yöntemi de kullanarak iki yýldýr telaþ içinde yazýp çiziyor. Bu telaþlarýnýn bir nedeni var belli ki; ama yazýp çizdiklerinin ciddiye alýndýðýný düþünmeleri, ciddi bir film yönettiðini sanan ama film piyasaya çýktýðýnda en absürt komedi ödülünü alan yönetmenin þaþkýnlýðý içinde kalakaldýklarýný görmelerini engelliyor.
En son, yine ulusalcý sosyalist bir haber sitesi, torba yasada son anda yapýlan bir düzenlemeyle eli kanlý faþistlerin serbest býrakýlmasýndan sonra "Yetmez ama evet" kampanyasýný hedef aldý. Katiller DSÝP ve EDP'yi ziyaret edecek miymiþ? Ne yüksek bir espri düzeyi!
Bile bile, sistematik bir ýsrarla yalan söylemek, solculuðun hangi türüne aittir, buna bu propagandaya maruz kalanlar karar verir ama eðer bu üslup kullanýlacak olursa, Çevik Bir'in veya Veli Küçük'ün Birgün gazetesini, Ýlker Baþbuð ve "anti-emperyalist" Çetin Doðan'ýn da Sol sitesi yazarlarýný bir teþekkür ziyaretiyle ödüllendirmeleri an meselesidir.
Zira, Diyarbakýr mitinginden bir gün önce günlük yayýnlanan ve solcu olduðunu düþünen bir gazetenin manþetinde faþist katilin DSÝP ve EDP'yi ziyaret edip etmeyeceði manþetinin yer almasý, sadece bu gazeteye Ömer Laçiner'in yakýþtýrdýðý sýfatýn ne kadar doðru olduðunu kanýtlamaz; ayný zamanda, "Yetmez Ama Evet" kampanyasý düþmanlýðýnýn kökenlerine, nedenlerine dair de ipucu sunar.
Bu iki çevrenin, örneðin MGK kaynaklý anti-misyoner kampanyayý teþhir etmek için böyle yanýp tutuþtuðuna þahit olamayýz. Mehmet Ülger'e böyle bir düþmanlýklarý yoktur. Ýlhan Cihaner'i pek severler, muhtemelen sosyalist olduðunu bile düþünüyorlardýr. Soner Yalçýn ve Mustafa Balbay'ý gazeteci diyerek baðýrlarýna basarlar. Tutuklu gazeteci olduklarý konusunda kararlýdýrlar. Soner Yalçýn'ýn Ermeni soykýrýmý "yalaný" üzerine vecizelerini dert etmezler! Balbay ise "Dokunduðu için yanmýþtýr" muhtemelen bunlara göre. Zekeriya Beyaz'ýn, porno sosyolojisi üzerine tez hazýrlayan sevimli görüntülü bir profesör olarak, cemaate karþý tutum aldýðý için cemaatin polisi tarafýndan baský altýna alýndýðýný düþünürler. Ermeni ve Kürt düþmaný bir faþist olduðunu ve Zirve katliamýndan önce Malatya'daki derin ekiple ne kadar içli dýþlý olduðunu sadece unutmaz, bir de unutturmak için ellerinden geleni yaparlar. Ýlhan Cihaner demiþken, bu adam bu çevrelerden birisinin adýnda sol çaðrýþýmlar olan meclislerinden birisinin müdavimlerinden deðil mi?
Referandumda doðrudan MHP tabanýnýn da içinde yer aldýðý "Hayýr" oylarýný solun tabaný sayan da bunlardýr, Ahmet Türk'e yumruk atanýn emekçi olduðunu söyleyerek Yýlmaz Özdilvari sýnýf-kimlik girdabýnda boðulanlar da. Aralarýnda ülkücü hareketle hiçbir sorunlarý olmadýðýný açýklayanlar da vardýr, Kürt özgürlük hareketini emperyalizmin kucaðýna oturmakla suçlayan da. Bazýlarý haftalarca üniversitedeki Kürt gençleriyle çatýþýr, bazýlarý Ýþçi Partisi ziyareti gerçekleþtirir. Ýþçi Partisi söz konusu olmuþken, Ergenekon davasýnýn sola havale edileceðini uzun süre önce ilan eden bir zat-ý muhterem, Doðu Perinçek'in tutuklanmasýný ve Ýþçi Partisi'nin Ergenekon davasýnýn maðduru olmasýný bu tezinin bir kanýtý olarak öne sürer. Bu arada, Ýþçi Partisi anti-misyoner kampanyanýn ilk eylemini gerçekleþtirmiþ midir gerçekleþtirmemiþ midir, umurlarýnda deðildir.
Kenan Evren'in referandumda "Evet" oyu çýkarsa intihar edeceðini ilan etmesi, en çok bu ulusalcýlarý üzmüþ görünüyor. Referandumda evet oylarýnýn ezici bir üstünlükle kazanmasýndan sonra Evren'in yargýlanamayacaðýný iddia edenler de, 12 Eylül iddianamesi ortaya çýktýðýnda iddianamenin sola saldýrý belgesi olduðunu iddia eden de bunlardýr. Cevat Yurdakul'un katili hangi partileri ziyaret edecek bilemiyorum ama Kenan Evren'in þükranlarýný sunmak için hangi partileri ziyaret edeceði sorusunun yanýtýný bulmak çok zor deðil.
Bu türden espriler sýkýcý oluyor deðil mi? Ama bazýlarý kendilerini ciddiye alarak bu türden esprileri, gerçekmiþ gibi, gerçek olaylarmýþ gibi aktarabiliyor. Neden Cevat Yurdakul'un katili DSÝP'i ve EDP'yi ziyaret ederken, Kenan Evren bir kolunda Mehmet Ülger öteki kolunda Ýlker Baþbuð, hep beraber TKP ve ÖDP'yi ziyaret etmesin! Referandumda verilen oylar, eli kanlý katillerin ya da darbecilerin parti ziyaret tercihlerini belirliyorsa, insanýn aklýna farklý parti tercihlerinin gelmesi de normal karþýlanmalý.
Ama durum, dünyanýn en ucuz esprilerini -her biri sonunda ne kadar yanlýþ olsa da- en iddialý dünya analizleriyle birlikte öne çýkartanlarýn sandýðý gibi deðil. Ne Kenan Evren TKP ve ÖDP'yi ziyaret edecek ne de Cevat Yurdakul'un katili referandumda tercihini özgürlüklerin geliþmesi için kullanan partileri. Bu saçmalýk, "Yetmez Ama Evet" kampanyasýna düþmanlýðýn zihinlerde yarattýðý felç olma durumuyla yakýndan ilgili. Fakat ne yazýk ki, bu felç olma durumu da, siyasi düþman ilan ederken yaþanan þaþkýnlýðýn sonucu. Zira siyasi düþman ilan ederken sahip olunan teorik saikler, birbirini destekleyen garip kavramlarýn sahiplenilmesinden ve bu sürecin siyaset üretilmesi sanýlmasýndan kaynaklanýyor. Kemalizmin ilericiliðine dair bir tutam alýn, bunu Ýslam, hatta din düþmanlýðýyla birleþtirin; bu ikisini Karl Marks'ýn rüyasýnda görse inanamayacaðý þekilde marksizmin aydýnlatýlmýþ yorumuyla birleþtirin, biraz karýþtýrýn; ortaya çýkan bulamaca AKP'nin önce þeriatçý, sonra tam tutmadýðýný görüp faþist olduðu kavramlarýný ekleyin, 10 dakika kaynatýn; son umut CHP analiziyle Kýzýl Elma koalisyonuna göz kýrpma eðilimini ayrý bir kapta hazýr tutun, hepsini birden yüksek ateþte "cumhuriyetin elimizden kopartýlýp alýnan kazanýmlarý" teorisine iyice bir yedirin. Sonuç: nefis bir "Yetmez Ama Evet" kampanyasý düþmanlýðý zemini!
Torba Yasa'nýn 12 Eylül 2010'da gerçekleþen referandumla hiçbir ilgisi yok!
Faþist katilin serbest býrakýlmasýnýn 12 Eylül referandumuyla hiçbir ilgisi yok!
12 Eylül referandumunun, sadece ve sadece referanduma sunulan anayasa deðiþikliði maddeleriyle ilgisi var. Twitter meraklýsý Kemalist ergenlerden birisine, "12 Eylül'de partiler deðil, anayasa deðiþikliði maddeleri oylandý" diye yazdýðýmda aldýðým yanýt, þahýs 6 Ok'tan mütevellit birisi olduðu için, "12 Eylül'de partiler oylanmadý, AKP güvenoyu oylamasý yaptý" oldu. Durum, sosyal geliþmeleri ve siyasal mücadeleyi, "AKP demokratik maddeler getirerek sizin desteðinizi aldý, sizi kandýrdý, sonra güvenoyu alarak yasakçý zihniyetini sergilemek için bu güvenoyuyla saldýrýp duruyor" diyenlerin sandýðý gibi iþlemiyor. Hiçbir zaman da iþlemedi. AKP, kendisini devirmek isteyen güçlere karþý çýkarken, demokrasiyle deðiþken bir iliþki kurdu. Sadece kendisi için demokrasi isteyerek askeri vesayetle boy ölçüþemezdi çünkü. Tüm topluma seslenmek zorundaydý. Bu yüzden, toplumsal muhalefetin yýllardýr savunduðu talepleri, kýsýtlý, yetersiz, güdük de olsa bir anayasa deðiþikliði paketi hâlinde gündeme getirmek zorunda kaldý. Ýþte, "Yetmez Ama Evet" kampanyasý burada iki yanlýþ eðilime karþý en güçlü iddia olarak devreye girdi. Öncelikle, AKP'yi devirmek isteyen güç, hâlihazýrda on yýllardýr tüm topluma kan kusturan, kökenleri Ermeni soykýrýmýna kadar giden; provokasyonlarýn, faili meçhullerin, post ve modern darbelerin, siyasi cinayetlerin, yandaþý gazeteleri bombalamalarýn, yandaþý gazetecileri bile katletmenin, asit kuyularýnda çürütülen insan kemiklerinin, Kürt katliamlarýnýn, baþörtüsü yasaklarýnýn, gölge hükümet gibi çalýþan MGK'larýn, en vahþi iþkencelerin, Kürt gazetelerinin bombalanmasýnýn, tüm demokratik kamuoyuna internet müdahalesiyle meydan okumalarýn, azýnlýk düþmanlýðýnýn, yakalanan cinayet krokilerinin, bir saðdan bir soldan idamlarýn, parti kapatmalarýn, Anayasa Mahkemesi'nin siyaseti öldüren iradesinin, kimin seçileceðine karar veren askeri kibrin, kozmik toplantýlarda planlanan andýçlamalarýn, Hrant Dink cinayeti gibi daha sayýsýz zorbalýðýn politik-askeri-ideolojik-mali odaðý olan bir güçtü. Zaten sosyalistlerin, her nedense 2007 yýlýna kadar, daðýtýlmasý için mücadele verdiði bir güçtü. "Yetmez Ama Evet" diyenler, bu güç AKP'yi devirmek istiyor diye sessiz kalacak kadar siyasi olarak kendine güvensiz, sinik; AKP'ye karþý mücadeleyle darbelere karþý mücadelenin cereyan edeceði düzlemleri karýþtýracak kadar þaþkýn olmadýklarý için, öne çýktý. "Yetmez Ama Evet" kampanyasý her þeyden önce darbelere, darbe giriþimlerine karþý mücadele edenlerin kampanyasýdýr. Ama bu kampanyanýn baþýnda yer alan "yetmez" vurgusu, sadece 12 Eylül anayasasýnýn yerine bireylerin özgürlük alanlarýný deðil, devletin topluma müdahale alanlarýný kýsýtlayacak yepyeni bir anayasa gerektiðini vurguluyordu. Ayný zamanda, AKP'nin demokratik bir parti olduðu yönünde oluþan beklentilere ve referandumdan sonra demokrasinin kesintisiz bir þekilde geliþeceði yönündeki illüzyonlara karþý da tartýþýyordu. AKP'nin, kürtajdan Uludere katliamýna kadar, Ýdris Naim Þahin'de berrak bir þekilde açýða çýkan eðilimleri, AKP'nin yoksullarýn desteðini de alsa burjuva muhafazakâr bir parti olduðunu bilenler, anlatanlar açýsýndan hiç þaþýrtýcý deðil.
Ýsmet Berkan'ýn tabiriyle "AKP devrilsin de nasýl devrilirse devrilsin koalisyonu" açýsýndan, bu partiyle siyasal alanda verilecek bir sürekli kampanya mücadelesinin ürünü olarak tabanýný geri kazanmak gibi olaðan süreçler zaman kaybý olarak görülüyor. "Ne olacak ki, zinde güçler bir kez daha bizim adýmýza iþi halletsin!". Sonra, "biz", "bizim zinde güçlerimizle hesaplaþýrýz" nasýlsa! Demokratik alanýn; iþçi, ezilen ve yoksullarýn kitlesel desteðini almayý amaçlayan bir mücadele alanýnýn dýþýndaki her türlü eðilime göz kýrpanlarýn, çoðu kez, Türkiye'deki en sert politik baþlýklarda siyasi ufuklarý AKP liderliðinin siyasi ufkundan bir milim bile farklý deðil. Ýddia o ki, referandumda "Hayýr" oyu veren partilerden birisinin baþkaný, "Biz hükümet olursak PKK'ye silah býrak, biz de askeri operasyonlarý durduracaðýz" demiþ! Bu yaklaþýmýn üç aþaðý beþ yukarý Tayyip Erdoðan kývamýnda olduðunu kimse görmüyorsa, silahlarý neden, nasýl ve nereye býrakacaklarý konusunda yanýt bekleyen PKK'liler görüyordur.
Bu konuda son kez birkaç vurgu daha yapmakta fayda var: 12 Eylül referandumundan sonra, bu ulusalcý espriciler unuttuðumuzu sanýyorlar ama biz unutmadýk, bir de genel seçimler gerçekleþti. "Hayýr" diyen partilerden birisi dýþýnda, kalanlar Kürt özgürlük mücadelesiyle iliþkilenmeme duygusuyla birlikte, esas olarak Kemalizm damarýnýn küt küt atmasý nedeniyle CHP ile örtük ittifak kurdu. Son zamanlarda "Yetmez Ama Evet" kampanyasýna düþmanlýk yapanlar, CHP ile ittifaký daha açýk hâle getirmek, Kürt hareketini de bu ittifakýn aktif bir parçasý yapmak istiyorlar. Silivri'nin ansýzýn bir zulüm kalesine, adeta Bastille ya da Peter Paul kalesine benzetilmesinin nedeni bu! Silivri'deki herkes maðdur! KCK tutuklularý ve Ergenekon tutuklularý, ayný zorbalýðýn zulmü altýndalar! Kýlýçdaroðlu meraklýsý ulusalcý partilerden birisinin yönetimi, CHP ve BDP liderliðine tam bu mantýkla bir mektup kaleme almýþtý. Ve kendilerini gereðinden fazla ciddiye aldýklarý için gereðinden fazla komik olmuþlardý yine: Ýlker Baþbuð, Çevik Bir, Engin Alan, Veli Küçük, Mustafa Balbay, Soner Yalçýn, Küçük ama mide bulandýrýcý olan Yalçýn ve darbeci, Kürt düþmaný generallerle; Mustafa Avcý, Ragýp Zarakolu, Büþra Ersanlý ve Ayþe Berktay bir ve ayný maðduriyete sahip ha! Gerçekten, siz öyle dediniz diye, katillerle özgürlük için mücadele verenlerin; Hatip Dicle ile Engin Alan'ýn bir ve ayný soruna sahip olduðunu mu düþüneceðiz? Hukukun dilini bir kenara býrakýrsak, gizlemeye çalýþtýðýnýz bir kurþun uzunluðundaki siyasi fark þurada: Birisi, Kürt olduðu için ensesinden vurularak asit kuyularýna atýldý; diðeri, iþte o enseye sýkýlan kurþunun tetiðini çekti, ya da cinayeti planladý ve cinayet için medyada ýrkçý iklimi yarattý.
Bu insanlar, "Yetmez Ama Evet" kampanyasýný yapan insanlara, aklý baþýnda herkesin kurduðu bu baðlantýyý yüksek sesle anlatan aktivistlerin hareketi olduðu için öfke kusuyor ve ayaklarýndaki nasýrýn bile nedeni olarak "Yetmez Ama Evet" diyenleri sorumlu tutuyor.
Ýslam fobisine sahip olanlarýn ulusalcý laik ittifaklarý, "Yetmez Ama Evet" diyenleri darbelere karþý çýktýðý için yýldýrmaya çalýþýyor. Darbelere, askeri vesayete karþý olanlarý, bu mücadelede dimdik duranlarý; Evren'in, Bir'in, Baþbuð'un yargýlanmasý için mücadele edenleri; bu mücadeleyi AKP'ye karþý siyasal mücadeleyi ertelemeden sürdürenleri, Ergenekon'un tümüyle daðýtýlmasý için yapýlan kampanyalarla Öcalan'ýn özgürlüðü, Ermeni soykýrýmýnýn tanýnmasý, kürtajýn yasaklanmasýnýn engellenmesi için mücadeleyi ayný anda yürütenleri yýldýrmanýz mümkün deðil ki! Sadece mizah alanýnda kulaç atacaksanýz, aklýnýzda olsun: kemalizmden, ulusalcýlýktan, "ulusalcý komünizm-bir cenin hastalýðý"ndan geriye mizah adýna pek bir þey kalmadý.
marksist.org
19.07.2012
|