Kör olan şehrin kendisi
Janet Barış - Taraf
Bir şehrin kör olduğunu düşünün, trafik lambalarının işe yaramadığı önünü göremeyen insanlarla dolu olan bir şehir. Körlük sadece gözümüzü kapattığımızda anlayabileceğimiz bir şey değil, yaşayarak öğrenilebilecek bir durum, bir şehrin tam ortasında hiçbir şey görmeden yürümeye çalışmak dünyanın en savunmasız hallerinden biri olsa gerek. Jose Saramago’nun aynı adlı romanından yönetmen Fernando Meirelles’in uyarladığı Körlük filminde neresi olduğu bilinmeyen bir kentte bir adam birdenbire kör olur, göz doktoruna göre ise gözünde görmemesini gerektiren hiçbir problem yoktur, onun gibi körlük yaşayan birkaç kişinin daha olması yavaş yavaş bir salgının başlayacağını düşündürür zira göz doktorunun kendisi de aynı ‘hasta’lığa yakalanarak beyaz görmeye başlar. Asıl felaket ise aynı anda birçok kişinin benzer bir körlük deneyimi yaşamasıyla gerçekleşir. Nasıl ve nereden geldiği belli olmayan bir enfeksiyonla körleşen bir grup insan hastaneye kapatılır ama dışarıda salgın sürmektedir. Aralarında sağlam kalan, hastalara dokunmasına rağmen enfeksiyona yakalanmayan tek kişi ise göz doktorunun karısıdır.
Zamanla koğuş içerisinde artan insanlarla birlikte etrafta askerler görülür artık mesele sadece körlük değildir ölüm de peşinden gelmektedir. Gerçeküstü bir beyazlık eşliğinde ilerleyen Körlük insanoğlunun kalabalığı, düzen içerisindeki düzensizliğinin, iktidarın gücünü metaforik bir biçimde anlatmaya çalışan farklı bir örnek. Malzemenin hamuru mistik özellikler taşıması için yeterli bir zemini de hazırlıyor zaten. Bazı sahneler ayrı ayrı özenli ve insana birçok şey düşündürtecek ayrıntılar barındırırken kimi yerler daha didaktik öğeler taşıyor. Öte yandan Körlük’ü George Orwell’ın 1984’ünden aynı isimle uyarlanan filmle de ilişkilendirebiliriz, kapatıp gözetleyerek kontrol eden güç, burada körleştirerek işliyor gibi. Ayrıca körlüğün insanın nasıl elini kolunu bağladığını, gören gözlere de göstermeyi başarıyor yönetmen. Bir taraftan da Julianne Moore’un canlandırdığı rolde tek görebilen kadın olan doktorun karısı görülmemiş bir sabırla herkesle tek tek ilgilenebiliyor, her ne kadar seyirci olayları daha çok kadının gözünden izlese de, kör olanların çoğunun erkek olması da dikkat çekici bir unsur, fahişe dışında ortalıkta olaşan kadın yok gibi erkeklerin dünyasına ait bir körlük ve iktidar mücadelesi söz konusu. Başrollerde Julianne Moore kendi merkezinde gelişen olaylar çerçevesinde başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Ayrıca Danny Glover, Gael Garcia Bernal gibi isimler de var.
Daha önce Tanrıkent filmiyle çok konuşulan Fernando Meirelles bu kez işini daha da zorlaştırıyor. Körlük sinemaya uyarlanması zor bir eser, bu yüzden en azından yönetmenin cesur davrandığını ve başarılı bir uyarlamayla bu yükün altından kalkabildiğini söylemek gerek fakat romanda olduğunda akla takılmayacak unsurlar görselleştiğinde sonuçsuz kalabiliyor ve bu da seyirciyi rahatsız edebiliyor çoğu zaman. Kuşkusuz ne kadar iyi bir uyarlama olursa olsun kitabı okumak meseleyi içselleştirmek açısından daha verimli bir seçim.
05.06.2009
***
Glover: Körlük’le Türk tarihinde benzerlik var
Antalya’da ‘Körlük’ filminin galasına katılan Danny Glover, “Türk tarihini biraz biliyorum, Türk insanı tarihte ve hatta modern zamanda çok zorluklarla kaşılaşmış” diyerek filmle Türk tarihi arasında benzerlik kurduğunu belirtti.
45. Antalya Altın Portakal Film Festivali ile birlikte düzenlenen 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nin onur konukları arasında yer alan ABD’li ünlü aktör Danny Glover, başrolünü oynadığı ‘Körlük’ filminin Türkiye gala gösterimine katıldı.
Jose Saramago’nun ünlü romanından uyarlanan ve bu yıl Cannes Film Festivali’nde ilk kez perdelerini açan baş rollerini Julianne Moore, Mark Ruffalo, Danny Glover’in paylaştığı ‘Körlük/ Blindness’ filminin Türkiye prömiyeri, 4. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nde özel gösterimle yapıldı.
Filmin galasına başrol oyuncularından, Türkiye’de, ‘Cehennem Silahı’ serisi, ‘Testere’ ve ‘Mor Yollar’ filmleriyle tanınan Amerikalı ünlü aktör Danny Glover de katıldı.
Son filmi ‘Körlük’ü Türk izleyicilerle birlikte seyretmekten mutlu olduğunu söyleyen Glover, festivale katıldığı için de heyecanlı olduğunu belirtti.
‘Körlük’le Türk tarihi arasında benzerlik kurduğunu söyleyen Glover, “Türk tarihini biraz biliyorum, Türk insanı tarihte ve hatta modern zamanda çok zorluklarla kaşılaşmış, Türkiye farklı düşüncelerle mücadele etmiş. Ülkelerin kendi iç çatışmaları filmin farklı bir şekilde değerlendirilmesine neden olabilir.” diye konuştu.
Sürekli projeler içinde olduğunu belirten ve bir filmde kendisi için en önemli unsurun senaryo olduğunu kaydeden ünlü aktör ABD’de yaklaşan başkanlık seçimi için ise renk vermedi ve herkesin bilinçli oy kullanmasını umduğunu söylemekle yetindi.
Glover, “Yaşamım boyunca başka kültürlerle beraber olduğum zaman kendi kültürümü de daha iyi anlama fırsatı buldum. Beni zenginleştiren böylesine tecrübelerden mutluluk duyuyorum. Bu festival sinemanın ve sanatın bizi birleştiren bir araç olduğunun çok güzel bir göstergesidir” dedi.
Festival için Antalya’da bulunan iki ABD’li aktörden biri olduğunu, ayrıca Brezilya ve Japonya gibi birçok ülkeden de aktörlerin geldiğini hatırlatan Danny Glover, Avrasya Film Festivali’nin çok değişik kültürlerden aktör ve sanatçıları bir araya getiren çok önemli bir organizasyon olduğunu ifade etti.
ntvmsnbc.com/17.09.2008