Yorumlar
|
27 Kasım 2009 20:01
|
ilhan
|
Zahmet edip cevap verdiğiniz için teşekkürler evvela. ama bu saydıklarınız çağa göre değişebilecek şeyler. Yani kurban Kur'an la sabitlenmiş bir ibadettirve reforma kapalıdır. Haksız mıyım?
|
27 Kasım 2009 03:47
|
hurkus
|
Daha önce (08.12.2008) Sitemizin Forum bölümünde yer verdiğimiz Sait Faik'in babasına yazdığı "Kurban" mektubunu tekrar paylaşma ihtiyacı duydum...
Doğumunun 100. yılında bir doğa ve hayvan dostu olan Sait Faik'in ( 1906-1954 ) aşağıda yayınladığımız Grenoble'den yazdığı bu mektubu, ancak ölümünden bir zaman sonra bulunmuş ve ilk kez 12. ölüm yıldönümü vesilesiyle 15 Mayıs 1966'da Varlık dergisi'nin düzenlediği özel sayfalarda yayınlanmıştır. Abasıyanık'ın söyledikleri yıllar sonra bile yine geçerli.
SAİT FAİK'TEN BABASINA 'KURBAN' MEKTUBU
Muhterem babacığım, 27 tarihli mektubunuzu aldım. 5 nisanda kurban bayramı olduğunu yazdığınıza göre bu mektubun hepinizi Adapazarında sağ ve salim ve evi bir külbastı kokusu sardığı sırada bulacağını umuyorum. Bu suretle de el öpmek firsatını kaçırmıyorum demektir.
İstanbul'da havaların soğuk gittiğini yazıyorsunuz. Burada bahar tamamen geldi gibi. Hatta dün oldukça sıcak bir gün bile geçirdik. Ama bugün, yine yağmur ve azıcık soğuk var.
Bütün aile efradına külbastısı ve neşesi bol bir bayram temenni ederim. Kurban bayramında benim hep şairliğim tutar. Ve en çok koçlara acırım. Şeker bayramı hoştur. Ama kurban bayramında beli çöken koça ta küçüklüğümden beri acımak âdetimdir. Benim bir alacalı koyunum vardı. O kesildiğinden beri. Böyle acayip bir egoizmle başlayan mahzuniyet bir vakitler bana şöyle bir yazı bile yazdırmıştı.
Bayram yollara vurdu / Tozlarını savurdu / Çobanının avurdu / Senin belin çöktü koç.
Şairliği bir tarafa koyup evvela bedbin bir filozof gibi düşünerek dünya bir kasaphanedir der. Japonların Çinlileri boğazladığı bir zamanda koyunun boğazlanmasını affeder, meyvalarımızı, külbastı kokusunu, maydanozlu paçayı ve fakir fıkarayı düşünerek kurban bayramında affedebiliriz. İyi ki Hazreti İbrahim'e gökten koç indi. Ya inmeseydi. Ben pek yağlı bir koç olmazdım ama Allah kabul etsin diye kesilecektim. Kurban bayramı hakkında bu küçük ve mazur addedilmeye layık kinimi yazmadan geçemedim. Tekrar cümleten ellerinizden öper, bayramınızı tebrik ederim. Amcamı bir ikinci defa tebrik ederim. Emniyet Bankası heyeti idare âzâlığından dolayı. Filvaki bu nasbın ne olduğunu bilmiyorum. Parasız bir şeyse ekonomik bir asırda böyle bir şeyi tebrik edip etmemeyi düşünmek hakkımızdır. Öyle değil mi ya? Mamafih ben bu asrın ekonomisine pek alışmadığım için bir kitlenin itimadını ve reyini kazanan liyakatli amcamı tebrik ederim.
Anneme kurban bayramı vesilesiyle şunu hatırlatmak istedim ama sinirlenir diye evvela vazgeçtim. Sonra yine muziplik damarım kabardı. Yazacağım: ya kurban yerine köpek kesilseydi. Onun da benim gibi kurban bayramına karşı alacalı kuzudan gelen kinim Ledi hanımdan ileri gelmez miydi? Halama da şu tavsiyeyi yazıyorum. Beyler külbastı yiyecek diye ateşin karşısında beyhude kızarıp durma halacığım. Neme lazım sonra miden tutar yanakların gül gül gibi olur da zannederler turp gibisin. Halbuki herkes pirzolasını yedikten sonra ben senin ne yapacağını biliyorum. Hatta onu Oğuz bile biliyor. İsterseniz size taklidini yapıversin. Pirzola yemek isteyen gidip kendi pişirsin yesin. Sakın mutfağa inme. Yengeme de tenbih et o da inmesin. O belki bir dördüncü yüzünden rahatsızcadır. Kimbilir. Bilmem şu şakama darılır mı? Bilirim ki annemin mutfakla alâkası pek uzakçadır. Şöyle suyunun suyu bir akrabalık gibi... Koca hala dersen bacaklarını nerdeyse amcam Almanya'ya ihraç edecek. Hülâsa siz hanımlar mutfağa inmeyin de Emniyet Bankası heyeti idare âzâsı biraz pofurdasın. Bakalım kadınlık kolay mıymış? Öbür kurban bayramına ben mutfağa başka birini indirmek niyetindeyim. Bunu da teselli makamında ev halkının zükûr kısmına gizlice söyleyiveririm. Şaka, lâtife edecek adam ararken aklıma Basri ve Elmas hanım ve bücürün bücürü gelmedi değil. Fakat onlar bana zaten şakacıktan bizatihi şakacıktan gibi geliyorlar. Mamafih Basri'ye şeker bayramında olduğu gibi nümune dersi daha vermesini temenni ederim. Mektep vesikasını gönderiyorum. Cümleten ellerinizden öper, lâtifelerime gülü gülüvermenizi rica ederim. Gönderdiğiniz parayı aldığımı hiç yazmaya hacet bile görmüyorum... Çünkü neşe de nehir gibi menbalarını karlı yüksek dağlardan alır. Bayramınız mübarek olsun sevgili ebeveynim. Oğlunuz Sait. 31 Mart 1933
SAİT FAİK'İN TÜM YAPITLARI
ÖYKÜ KİTAPLARI
Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan (1940), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada, Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952), Son Kuşlar (1952), Alemdağ?da Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (ölümünden sonra, 1954), Tüneldeki Çocuk (1955), Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları-1956), Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, derleyen Muzaffer Uyguner), Açık Hava Oteli (1980, Konuşmalar-mektuplar derleyen Muzaffer Uyguner), Müthiş Bir Tren (1981, deleyen Muzaffer Uyguner)
ŞİİR
Şimdi Sevişme Vakti (1953)
ROMAN
Medar-ı Maişet Motoru (1944, ikinci baskı 1952'de "Birtakım İnsanlar" adıyla), Kayıp Aranıyor (1953), Yaşamak Hırsı...
"Dünya Yalnız Bizim Değil" sayfasından aktarılmıştır. BirGün gazetesi, 19 Aralık
|
26 Kasım 2009 23:05
|
nuhungemisi
|
Sevgili İlhan; o kadar çok şey değişti ki, hangi birini saysak...
1. Hz. Muhammed'den sonra Kuran'ın derlenip toplanması gerçekleştirildi.
2. Peygamberin damadının, torunlarının katline kadar varan ayrılıklar, dinin artık politika olarak süreceğini gösterdi ve nitekim de öyle oldu.
3. Araplara ağırlık veren milliyetçi Emevi döneminin sonunda, daha çok-kültürcü, Fars, Türk, Yahudi ve Süryani dünyasının katkılarına daha çok önem veren Abbasi döneminin başladı.
4. Bu dönemden itibaren İslamiyet'in dünyada 1 numara olmasını sağlayan muhteşem değişimlerin başlaması sağlandı.
5. Dünyadaki ilk üniversitelerin açılması, cebir, geometri, felsefe, astronomi, güzel sanatlar, tıp alanlarında sıçramalı gelişmelerin sağlanması geldi peşinden. Ki bunlarda El Farabi ve İbni Sina'nın rolü çok büyüktür. Onlar eski Yunan Felsefesini İslamiyet’in içine taşımışlardı.
6. Selçuklular, Melikşah, Nizamülmülk zamanında İmam Gazali ile birlikte İslamda gerileme döneminin başladı. Gazali, İslamiyet’i felsefecilerden temizlemeyi kendisine misyon olarak seçerek, üstünlüğün Avrupa'ya geçmesine neden oldu.
7. Endülüs'te, İbni Rüşd ortaya çıktı ve Gazali'yi eleştirerek dini yeniden felsefeyle buluşturdu. Ancak İslam dünyası, gazali’nin izinden gitmeyi tercih etti. Batı dünyası ise kendi bilim adamı sayarak (Averos adıyla) ondan büyük ölçüde etkilendi. Rönesans ve Reformun temelinde bu etkiler vardır. Gazali çizgisine saplanıp üniversiteleri kapatan, her şeyin Kuran’da olduğu yorumuyla İslam’da bir dönemin sonunu getiren gelişmelerden sonra İslamiyet bir daha uygarlık gelişiminde öncü rolü alamadı.
8. Ezan okumanın kurumlaşması, Camilerin biçim değiştirerek bugüne gelmesi sağlandı. Ezanlar artık minarelerden okunmaz oldu, hoparlöre yüklendi her şey.
9. Kandiller, mevlitler, cenazeler, bayramlar İslam gelenekleri olarak değişerek, farklılaşarak bugüne geldiler. Hala da her ülkede farklı özellikler taşıyarak yaşıyorlar.
10. İslam hukuku en başından itibaren değişerek, gelişerek ilerledi. Her yeni İslam devleti kendi hukukunu oluşturdu, eskiyi geliştirdi, değiştirdi. Ceza biçimleri farklılaştı, yeni tür insanın ruhuna uydu. Kısasa kısas hükümleri Kuran’daki biçimide yeniden yorumlanarak değiştirildi.
11. Kurban geleneği de İslamiyet’le başlayan bir ritüel değildi, İslam bunu farklı biçimde ele aldı, muhtemelen İslamiyet buna da değişik yorumlar getirerek geliştirecektir zaman içinde. Tıpkı zekat vermenin biçimlerinin, usüllerinin değişmiş olması gibi. Namaz için gereken abdest almada, su yokluğundaki teyemmümün kumla değil çimenle (ovalık yerlerde), karla (kuzeyde, kutuplarda) yapılabiliyor olması gibi.
Özetle böyle…
Dinlerin doğası budur… Değişir, gelişir… Çünkü insan değişir…
|
26 Kasım 2009 21:53
|
ilhan
|
Sayın Mısırlıoğlu; ''Gün gelecek İslamiyet de bir çok konuyu özümsediği gibi kurban konusunda da zamanın ruhuna uyacaktır.'' derken neler kast edildi acaba. İslamiyet'te zamanın ruhunu uyabilmek adını ne gibi değişiklikler yapıldı?
|
26 Kasım 2009 15:05
|
nuhungemisi
|
Kurban Bayramı, müslümanlık öncesi adetlere dayanan kurban kesme geleneğinin, islamiyet içindeki devamı olan özel günlerdir; inançlı çok sayıda insanda da hayvanların bu sıradaki topluca kesimi nedeniyle tepkiler vardır. temiz ve acısız kesimden söz ederek bu çelişkiden kurtulmak ise çok kolay değil.
İnsanlığın bilinçl...enmesi sürüyor, fikri yapısı gelişiyor, adetleri, gelenekleri değişiyor. Kurban bayramının günümüz modern insanında kimi çelişkiler yaratması bundandır. Bu bayramı savunmak iyi müslüman olmak, karşısında durmak da kafir olmak anlamına gelmez;
Yardımlaşmayı, dayanışmayı, sosyal adaleti, iyi insan olmayı, şefkati ve acıma duygusuna sahip olmayı bir dinin içinde ya da dışında elde etmek erdemini, tüm insanlık için istiyorum.
Gün gelecek islamiyet de bir çok konuyu özümsediği gibi kurban konusunda da zamanın ruhuna uyacaktır. Ben koyunlarımdan kuzularımdan yana olduğum için de bu bayrama içim hiç ısınmamıştır. Koyunların farkındalık düzeyini bir farketsek ömür boyu kendimize neleri yasaklardık kim bilir?
Hepinize farkındalık dolu günler dilerim.
|
Uyarı
|
Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.
Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.
Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.
|