SİNEMA DÜNYASI AYKIRI OYUNCUSUNA VEDA ETTİ
SİNEMA DÜNYASI AYKIRI OYUNCUSUNA VEDA ETTİ
Eklenme Tarihi: 30.05.2010 11:37
Facebook'ta paylaş
0

SİNEMA DÜNYASI AYKIRI OYUNCUSUNA VEDA ETTİ: DENNIS HOPPER

Sinema dünyası ikonlaşmış oyuncularından Dennis Hopper’ı kaybetti. Canlandırdığı sorunlu, sınırda gezinen karakterler ile özdeşleşmiş Dennis Hopper, yönettiği az sayıda film ile de oyunculuğu kadar başarılı olmuş bir sinema adamı oldu. 1969’da yönettiği Easy Rider sinema tarihinde bir kilometre taşı olurken hippilik dönemi filmlerine ışık tutar. İki motosikletlinin Amerika’nın güneyine yaptığı yolculuk sırasında 68 kuşağının özgür yaşam arzusunun tutucu Amerikan kasabalarında karşılaştığı toleranssızlığı çarpıcı bir dille anlatır. Hopper, yazıp, yönettiği filmde baş rolleri Peter Fonda ve Jack Nicholson ile paylaşır. Steppenwolf grubunun film için bestelediği ‘Born To Be Wild’ parçası unutulmazlar arasındaki yerini alır. Filmin o güne dek çevrilen filmlerin şablonlarından farklılığı ve dinamizmi yeni bir sinema dili yaratırken Bağımsız sinemanın öncülerinden olur. Film sadece 400 bin dolar gibi küçük bir bütçe ile çevrilir.

Gerçekte karakteri de canlandırdığı roller gibi isyankar ve uyumsuzdu. Bu yüzden yönetmenleri çileden çıkarmasıyla ün salar ve 70-80 yılları arasında kara listeye alınır. Hollywood’u terk eder ve Avrupa’da film çevirmeye başlar. Bu dönem alkol ve uyuşturucu alışkanlığı ile geçer, bir çok kez tedavi görür, yedi yıl içinde üç evlilik yapar.

Kariyerine James Dean’in klasiklerinden iki film ile başlar: Asi Gençlik (Rebel Without a Case-1955)ve Devlerin Aşkı(Giant-1956). James Dean’in kısa yaşamında en yakın arkadaşlarından olur, alkol, motosiklet ve hızlı arabalar ile eğlenirler. 1979’da Coppola’nın savaş destanı Kıyamet’te (Apocalyse Now) bir foto muhabirini canlandırdıktan sonra 83’de yine onun yönettiği Siyam Balığı’nda (Rumble Fish) Vater karakterinde oynar ve Hollywood ile tekrar barışır. David Lynch’in kült filmi Mavi Kadife’de (Blue Velvet) sado-mazoistik eğilimli Frank Booth rolünden sonra sorunlu karakterler için ilk akla gelen isim olur. 86’da bir basketbol takımının öyküsünü anlatan Hoosiers filmi ile yardımcı erkek oyuncu Oscar’ına aday olur. 1988’de yönettiği ve başrolü Robert Duvall ile paylaştığı Renkler-Colours çok beğenilir. İdealist genç polis-kötü kıdemli polis ilişkisini, sokak çetelerini gerçekçi bir dille yansıtır. Doksanlı yıllarda çevirdiği yirminin üzerinde film arasında en dikkati çeken performansları Red Rock West, True Romance, Hız Tuzağı(Speed), Su Dünyası(Waterworld), Basquiat da olur.

140’ın üzerinde filmde rol alan Hopper’ı en son Wim Wenders’in filmi Palermo’da Yüzleşme’den (Palermo Shooting-2008) anımsıyoruz, hem de ölümü canlandırdığı Frank karakteri ile.

Böylesine aykırı bir oyuncuya da yaşamının son döneminde ancak ölümü istediği gibi yorumlamak yakışabilirdi. 26 Mart’ta Walk Of Fame’e yıldızı kazınanan aktör, yakalandığı amansız hastalığa 29 Mayıs sabahı teslim olur.

Yaşamı istediği gibi yaşamış ve oynamış aktör filmleriyle hep bizlerle olacak.


Emin Yeğinboy/izmirizmir.net

30.05.2010

 

Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.