24 Nisan 2012 Salı akşamı, saat 19.00 da, Tepekule Ege salonunda Yüzleşme Atölyesi ve Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe girişimi 1915’in 97, 1922’nin 90 yıl ardından düzenlediği anma toplantısında Mazlum-Der GYK üyesi avukat Mehmet Arif Çoker “İnanç, Hukuk ve Ermeniler”, Agos gazetesi yazarı mimar Zakarya Mildanoğlu “İzmir’de Ermeniler” konularında konuşmak üzere ziraat Y. Mühendisi Vezan Karabulut’un moderatörlüğünde bir araya geldiler.
---
24 Nisan 1915 - BÜYÜK FELAKET UNUTULAMAZ!
Türk, Kürt, Ermeni; ölen herkesin anısı anımızdır!
İzmirizmir.Net
---
Tarihe doğru uzun yürüyüş - Nabi Yağcı
24 Nisan 1915’e doğru uzun ve büyük yürüyüşün adımları sıklaşıyor. Adımlarımız sıklaştıkça kafalarımızın içinde bir tanyeri aydınlanması gibi ışımayı elle tutarcasına hissediyoruz. Tarihe doğru yürüdükçe öğreniyoruz, öğrendikçe yalanlar çürüyen et gibi lime lime dökülüyor; döküldükçe yalanlarla örtülen cinayetlerin, kırımların, insanlık suçlarının çirkin iskeleti çıkıyor orta yere. İçimizde, ruhumuzda, bilincimizde ise gerçeği görebilmiş olmanın hayat pınarları canlanıyor.
Bu yıl 24 Nisan Ermeni Tehciri’ni, Büyük Acı’yı hatırlamak ve hatırlatmak için yapılan etkinlikler bir yıl öncesine göre daha kalabalık, daha yaygın, daha derin ve daha çoğulcuydu. Büyük günahı, büyük acıyı, soykırımı hatırlama ve hatırlatma etkinliklerinin İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerin dışına da yayıldığını gördük. İslami duyarlıklı çevrelerin katılımları dikkat çekecek ölçüdeydi.
İzmir’de meydanda halka, 24 Nisan’ı, kıyılan Ermeni aydınlarını ve onlara eklenen Hrant Dink ve 24 Nisan 2011’de öldürülen Sevag Şahin Balıkçı’yı fotoğraflar ve acılı Ermeni müziğinin eşliğinde sessizce hatırlattıktan sonra akşam da Tepekule’de oldukça kalabalık dinleyiciyle yapılan bir söyleşideydik.
Artık Ermeni sorunu soykırım oldu olmadı meselesini de aşıyor, Osmanlı’dan bu yana bu toprakların çoğulcu kimliğini yani kimliklerini keşfetmeye doğru yol alıyoruz. Bu gerçeği unutturmak için milliyetçi-ırkçı onca yalan propaganda, yalan tarih ve zulme karşın tarihî gerçekler bir bir toprağın altından başını çıkarıyor. Bugün Hocalı katliamı bahanesiyle bastırılmaya çalışılsa da bu ırkçı-milliyetçi zehre karşı tarihle yüzleşmek en etkili panzehir olacak.
Akşamki toplantı yalnızca 24 Nisan’ı hatırlamak ve hatırlatmakla sınırlı kalmayan gerçek bir yüzleşme örneği oldu. Mazlum-Der GYK üyesi Avukat Mehmet Arif Coker ve AGOS gazetesi yazarı Mimar Zakarya Mildanoğlu’nun konuşmacı olduğu toplantıya Ziraat Mühendisi Vezan Karabulut moderatörlük yaptı.
Mehmet Arif Coker’in, İslam’da “adalet ve eşitlik” anlayışı temelinde farklı inançlara ve etnik topluluklara Müslümanların olması gereken yaklaşımını anlatan “İnanç, hukuk ve Ermeniler” konulu konuşmasını zevkle dinledim. Bu ülkede ortak bir vicdan hareketinin yükseldiğini görmek çok umut vericiydi. Konuşma metni elime geçtiğinde bu konuşmanın üstünde özel olarak durmak istiyorum.
Zakarya Mildanoğlu ise bir tarih ziyafeti çekti bize. Anadolu’da Ermeni tarihini ve medeniyetini büyük ölçüde Osmanlı arşivine dayanarak eşsiz belgeler aracılığıyla sundu. Zakarya Mildanoğlu’nu dinlerken bir gerçek bütün haşmetiyle önümüze dikilmişti: İttihat-Terakki ile hayata geçen Anadolu’yu Türkleştirme politikaları yalnızca soykırım gibi bir insanlık suçu ve trajedisine yol açmakla kalmamış bir medeniyeti toptan silme günahına dönüşmüştü. Ne yazık ki bu barbarlık günümüzde henüz kavranmış değil.
Mildanoğlu’nun sunumunun merkezinde el yakıcı bir tema vardı: “İzmir’de Ermeniler”. Daha doğrusu Osmanlı idari yapısı içinde söylersek Aydın Vilayeti ve Ermeniler. Böylece “İzmir’de Ermeniler” meselesi gibi, şimdiye dek ne hatırlanmak istenen, ne de ağza alınmaya cesaret edilebilen bir mesele kamuoyu gündemine taşınmış oldu.
Soru çok yalındı: İzmir’de Ermeniler yaşamış mıydı, Ermeni mahallat diye bilinen Ermeni mahalleleri var mıydı? Kiliseleri, okulları var mıydı? Soru kuşkusuz ironokti, elbette vardı ama şimdi bu varlığı gösteren acaba ne kadar işaret kalmıştı geride? Hemen hemen hiç. Ne olmuştu onlara?
Büyük Yangın Felaketi
Böylece 24 Nisan 1915’ten, 13 Eylül 1922’ye geçivermiş olduk. Bir başka “Saklı tarih”in sayfaları önümüzde açılmaya başladı. Büyük İzmir Yangını.
Bu toplantıyı düzenleyen Yüzleşme Atölyesi, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi, Yeni Anayasa için Barış Girişimi toplantı davetlerinde şöyle diyorlardı:
“(...)1908 Meclisinde İzmir mebusu Istepan Ispartalı Efendi, Hukukçu Mardıros Yazıcıyan, gazeteci Matyos Mamuryan, avukat Nazaret Hilmi, ziraatçı Agop Zakaryan, Leblebici Horhor operetinin bestekârı müzisyen Dikran Çuhacıyan, İzmir İdadisi’nin ünlü matematik öğretmeni Mekteb-i Mülkiye mezunu Hamazasp Hakiyan. Onlar hayatlarının tümünü ya da bir bölümünü bu şehirde yaşamış- İzmir’e emek vermiş Ermenilerden birkaçı...
Doktor Vartan, doktor Mıgırdıç, doktor Narik, doktor Kaglan dini nedir, dili nedir demeden nice dertlilere deva bulan hemşerilerimizdi..
Alsancak Garı’ndaki zarif taş işçiliklerinden, yangından kurtulmuş yapıların pirinç döküm kapı tokmaklarına kadar her sanata terini dökmüş adsız sanatkârlar bu şehirden ve bu dünyadan gitti, ama eserleri yaşıyor aramızda.
Ve... 1915 Ermeni Tehciri, o “Büyük Felaket” İzmir’de yaşanmamıştı. Ama 13-18 Eylül 1922’de İzmir “Büyük Yangın” felaketini yaşadı. Alevler sustuğunda İzmir’in Ermeni mahalleleri de, hemşerileri de yoktu artık.
İzmir’e barış yakışır. İzmir’de dillere, dinlere, renklere sevgi yakışır. İzmir’e geçmişini hatırlamak ve anmak yakışır.”
Yakışır da gerçekten...
Taraf, 26.04.2012