Tablet (15 Mart 2012- 19 Ocak 2013, Gaziemir)
Tablet (15 Mart 2012- 19 Ocak 2013, Gaziemir)
Eklenme Tarihi: 29.01.2013 01:36
Facebook'ta paylaş
0

10 AY SONRA DOĞDUĞU YERDE ÖLDÜ

Prenses'in 2012 Mart ayında doğan 3 kızından bir tanesi. Bebekken en çekingen olanıydı. Zamanla alıştı bana ve Selin ablasına. Diğer kardeşleri Pastil ve Tablet birbirlerine daha çok benziyorlar. Tablet ise 3 rengiyle ve küçücük yüzüyle onlardan daha farklıydı. Oturduğum sitede benim alt katımdaki balkonun altına koyduğum kedi yuvasında dünyaya geldiler. 2-3 aylık olana kadar orada büyüdüler.

Sonra üst katta oturan her iki dairenin de istememesi (Bitkilerin üstüne yatıp yavrularını emzirerek çiçeklere zarar veriyorlarmış) ve yönetime her dakika şikayet etmeleri nedeniyle yuvalarını attım. Zaten artık yaz da gelmişti. Doğdukları yerden yani bahçeden ayrılmadılar hiç.

En yaramazları Torpil haricinde (o kadar yaramazdı ki, onu erkek sanıyorduk başlarda). Torpil yağmurlu bir 19 Mayıs sabahı kayboldu. Annesi ve ben çok aradık ama bulamadık. Sonunda kabullendik yokluğunu.

Tablet ve Pastil, sevgi dolu ama bir o kadar da otoriter ve koruyucu anneleri ile haziran ayına kadar bahçede mutlu mesut koşturup oynadılar.

(Prenses'in 3 kızından ikisi: Pastil ve Torpil. Tablet çok çekingen olduğu için daha geride, bu yüzden görünmüyor.)

Gözden kaybolduklarında annelerinin neredesiniz diye miyavlayarak ağlamasını duyduğum her defasında ben de onunla birlikte aradım kızlarını. Birlikte bulduk hep onları. Kızlarını büyütüp kendi ayakları üstüne basar hale getirene kadar sevgiyle, şefkatle, sabırla baktı onlara. Bir gece bahçedeki çam ağacına nasıl tırmanmaları gerektiğini hepsine tek tek öğretmesini hayranlıkla izledim pencereden.



Linda kedi dostu bir köpek olmasına rağmen kapımıza aylarca yaklaştırmadı onu Prenses. Hele ki yoldan geçen yabancı köpeklere bile öyle bir kafa tutuşu, kovalayışı vardı ki...

Kayboluşundan 1 ay sonra yaramaz Torpil'i arka bahçede buldum. Yaramaz, şiddetli yağmurda korkarak bulunduğu yerden uzaklaşmış, henüz bahçenin tümünü tanımadığı için de geri dönüp yaşadığı yeri bulamamıştı. Onu eski bahçesine geri getirdiğimde yaşadığı yeri ve kardeşlerini ilk anda hatırlayamadı ama sonra alıştılar tekrar birbirlerine. Tabi ki Torpil önceki gibi eli maşalıydı ve her fırsatta kardeşlerini pataklıyordu. O yaramaz kız artık daha olgun ve yaşamak için uzun zamandır sadece arka bahçeyi seçti kendine. Hala hayatta çok şükür ki.

Pastil, narin kedicik. Doğuştan göbeğinde fıtığı var. Havalar biraz ısınmaya başladığında ameliyat ettirmek istiyorum. Her şeyi yemez. Sulu, sütlü yemekleri tercih eder. Eskiden daha cesur ve girişkendi, uzun zamandır çok ürkek. Buna rağmen bir köpek gibi peşimi bırakmıyor hala beni gördüğünde.

Tablet ve Pastil çok iyi anlaşıyorlardı. Bahçede hep birlikte yatıp uyudular. Ta ki havalar soğumaya başlayıncaya dek.

Gaziemir Belediye’sinin talebim üzerine yaptığı kulübeye dek. Başlarda her iki kardeş de kulübeyi benimsediler. Hatta Tablet önceleri yuvanın penceresiz tarafında yumuşak minderde yatıyordu, sonraları ise pencere kenarını tercih etmeye başlamıştı. Gündüzleri de kulübenin çatısını veya sundurmasını tercih ediyordu. Özellikle kuru mamalarının ardından tavuk verdiğim zamanlarda hemen çatıya çıkarak omzuma dokunuyor, benim tavuğumu buraya bırak diyordu. Ama artık genç kız olmuşlardı ve delikanlıların tacizleri yüzünden soğuk da olsa bilhassa geceleri yuvalarına girmemeye başladılar. Ben o siteden taşınırken (22 Aralık) böyleydi… Selin’in Tarçın için balkon altına koyduğu minderi kim kaparsa onun elinde kalıyordu. Bazen Tarçın, bazen Tablet veya Pastil, bazen Tarçın’la birlikte Tablet veya Pastil ya da onların hepsini kovalayıp küçücük mindere sarılıp yatan Linda. Aklım onlarda kalmıştı. Ama yapabileceğim bir şey de yoktu.



Bebekliklerinden beri bahçede bir arada oldukları Tarçın ağabeyleriyle takılıyorlardı genellikle. Tarçın da etrafını saran güzel kızlardan memnun mesut kendince flört ediyordu onlarla. Bir süre sonra 2 kız kardeş de ayrı takılmaya başladılar. Pastil’i de zaman zaman arka sokakta Saime annelerinin olduğu binanın bahçesinde görüyordum.



22 Aralık’ta Gaziemir’den taşındım. Haftada 2 gün onları ziyarete gittim. Elbette günde 2 kez yemek vermeye, sularını yenilemeye sevgili Nusret ağabeylerinin yardımıyla devam ettim, ediyorum.

Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değil.

Yılbaşından sonra birdenbire kedicikler ölmeye başladı.

İlk olarak çok sevdiğim Reçel yan bahçede ölü bulundu.

Ardından Mavi Yeşil ve Pastil’i arka bahçede hasta yatarlarken buldum. Mavi Yeşil’i kurtaramadık, ertesi gün kaybettik. Pastil ise yapılan iğnelerden sonra Saime hanım, Tülay hanım ve kızı Sevtap sayesinde hayatta. Apartmanın depolarından bir tanesinde ona ihtimamla, şefkatle bakarak iyileştirdiler. Şimdi o da, Pati, Lily ve Juno ile oranın demirbaşı gibiler. En son 26 Ocak’ta gördüğümde hayattaydı. Güzelim benim, sesimi duyduğu anda nerede olursa olsun yüksek sesle miyavlayarak yanıma koşup geliyor.

23 ve 26 Ocak’taki ziyaretlerimde Tablet’imi göremedim bir türlü. Tarçın’la ayrılmıyorlardı oysa. İçimi bir endişe kapladı. Hava yağmurlu olduğu içindir, her zamanki saatlerinde orada olmadığım için yok şu anda diyerek aklıma kötü şeyler getirmemeye çalıştım. Enise hanım da, Saime hanım da Tablet’i pek hatırlayamadıkları için “onu gördünüz mü, oralarda mı” sorularıma yanıt alamamıştım.

Tarçın da artık arka tarafta takılıyordu. Ön tarafta bulamadıkları şefkati Saime annelerinde bulmuşlardı. Sadece yemek vermek yetmiyor, onların duyguları olduğunu pek çok insan göremiyor ne yazık ki. Karınları doyduktan sonra bile benim peşimi bırakmazdı çoğu, onlarla oynadığım, onları sevip okşadığım için. Fareli köyün kavalcısı gibi gezerdim çoğu zaman, peşimden kedi köpek eksik olmazdı.

Bugün 28 Ocak 2013, Pazartesi.

Hayvanların biricik dostu Selin’in annesi Özlem hanımı aradım. Hem Enise hanımın 10 günlük yokluğunda Linda’ya daha fazla sahip çıkmalarını rica etmek hem de Tablet’i onlar iyi tanıdıkları ve sevdikleri için görüp görmediklerini sormak için.

Duymayı hiç istemediğim yanıtı aldım ne yazık ki… Tabletçik, 19 Ocak cumartesi günü ölmüştü. Selin ve babası Serdar bey sabah balkonun altında yatarken görmüşler. Ama onlar giderken kalkmamış bile. Selin onun uyuduğunu sanmış ama babası şüphelenmiş. Eşine bakması için haber vermiş. Maalesef ölmüş. Apartman görevlisi Halis bey ve eşi Arife hanım, duyarsam çok üzülürüm diye bana da haber vermemişler.



Küçük Selin ise bilmiyor hala öldüğünü. Sadece onun da arkadaki sitelerin bahçelerine takıldığını sanıyor.

Zaten artık onların kapısında, bahçesinde kedi de kalmamış.

O binada oturan kara vicdanlıların istediği oldu. Alıp başlarına çalsınlar bahçelerini.

Şehir dışında, daha sakin yerlerde, bahçeli evlerde oturmak isterler ama bahçede başka canlılar yaşasın istemezler.

Köpekler hırsızlara karşı onların evlerini korusun isterler ama ne bir damla su ne bir lokma yemek verirler; sanki onlar sadece havayla besleniyormuş gibi.

Kuşları balkonlarından kovarlar, yaklaşmasınlar diye sopalarla kovalayıp, bir de seslerinden rahatsız olup kaçmaları için naylon torbalar asarlar.

Kedilere pis bunlar, etrafı kokutuyorlar derler. Oysa kapılarının önündeki tek bir çöpü bile kaldırıp atmazlar, yaşadıkları her yeri kirletirler. Malesef kalplerinde ve kafalarındaki kokuşmuş düşüncelerinin kötü kokusunun farkına bile varmazlar.

Kendilerinin bir hayrı dokunmadığı gibi onları koruyup kollayanları da istemezler, sevmezler hatta nefret ederler. Şikayet ve dedikodu çarklarını döndürüp dururlar.

Benim bu siteden taşınma nedenim onlar değil ama bu “taş kalpli, sadece kendilerini seven bencil varlıklarla” artık her dakika karşılaşmadığım için çok mutlu ve huzurluyum. Tek sıkıntım, hasta veya yaralı kediciklere anında müdahale edemiyor olmam.

Nitekim Reçel, Mavi Yeşil, Kesmeşeker, Çilek, Karadut ve Tablet’im zamanında müdahale edilemediği için öldüler. Pastil ucu ucuna kurtuldu. Bir süredir göremediklerimin akıbetini ise hiç bilmiyorum.

Canım Tabletim, güzel, zarif kızım benim. Beni kapıdan her çıkışımda heyecanla miyavlayarak ne güzel karşılardın. Rahat uyu kuzum benim.

Sizler için, dünyanın yalnızca kendisine ait olduğunu zanneden insanoğlu ile bu dünyada yaşamak mı, yoksa terk etmek mi daha hayırlı bilemedim, bilemiyorum. Yine de kardeşlerin Pastil ve Torpil’e uzun ömürler diliyorum.

Hoşça kal.


Hürriyet Mısırlıoğlu

29.01.2013, İzmir


 

Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.