Bütün analar birleşiniz! - Suzan Samancı

09 Ekim 2009 14:05  

 

Bütün analar birleşiniz! - Suzan Samancı

Televizyonda Ceylan’ın anasının, kızının kopmuş uzuvlarını eteğine doldururkenki haykırışı çıkmıyor kulaklarımdan... bir ana düşünün ki, evladının ciğerini, paramparça olmuş uzuvlarını toplasın... ana olmayan anlayamaz, bunun ne demek olduğunu.. aklım duruyor... o minicik bedeninin parçalarını toplayan anayı nasıl unutacağım?.. Bu görüntüler karşısında nasıl isyan etmez insan! Savaş devam ediyor... bu savaş bitecekse ne diye sürüyor ve bu insanlar ne diye ölüyor? Anadolu’nun yoksul köyünden askere giden, bıyığı yeni terlemiş delikanlılar savaşmak istemiyorlardır, dağda haklılıklarına inanarak savaşan gençler de bu savaşın bitmesini istiyorlardır. Ortak bir bilinç yaratarak çözüm üretmek neden çok zor? Önünde sonunda bir uzlaşma olacaksa ne diye bu inat?

Ceylan’ın ağaç dallarına yapışan ciğeri, anasının çığlığı, haykırışı bölüyor uykularımı... Neyin atışıydı, neyin denemesiydi, kimler kovalanmak, kimler korkutmak isteniyordu... dağlar, ormanlar yakıldı, köyler ve ilçeler tarumar oldu... Lice, Şırnak, Cizre, Hakkâri, Diyarbakır, Batman ne çok şey gördü, ne çok şey biriktirdi... her biri birer sır küpü, her biri dile gelemeyen acı ovaları...

Gerçekleri görmek istememekle, yanlışlarda ısrar etmekle ve bölünme korkularıyla nasıl uzlaşı sağlanır, nasıl akılcı politika üretilir? Yanlışlarında ısrar eden bir Türkiye, olgunlaşmamış ergen bir çocuğun aklıyla konuşuyor. Susuyor, yarım adım atıyor, duraklıyor... oysa, duraklama ve yanlışlarda ısrarcı olmak, gerçekleri dile getirmekten kaçınmak, yabancılaşmayı, huzursuzluğu, kötülüğü, suçluluğu ve her türlü şiddeti barındırır. Kendine yabancılaşan ülkenin hiç bir geleceği yoktur, bölünme korkusu sağlıklı düşünmekten ve akılcı politika üretmekten alıkoyuyor. Çıkarlarını düşünenlerin ne vicdanları var, ne de duyguları... birer robota dönüşen ve kendilerinden kaçan rantçılar, korkuyu ve savaşı körüklüyorlar. Savaşın karanlığından, kanından besleniyorlar çünkü... binlerce Ceylan’ın çığlığı yetmez onların açlığını doyurmaya.. o tetiklere dokunanlar, o emirleri verenler nasıl uyuyabiliyorlar? İşte Ceylanların anası, işte asker anaları, işte gerilla anaları... bu savaşı analar ve kadınlar durdurmalı... havan ve roketatarlara dokunan eller, rahat mısınız? Ölen sizin çocuğunuz da olabilirdi? Türkiye’nin batısında yaşayan analar duyun Ceylan’ın anasının çığlığını, bu savaşa hayır deyin, çocuklarınızı, ölüme göndermek için doğurup, büyütmediniz. Hangi paşanın çocuğu, hangi milletvekilinin oğlu o zor şartlarda savaşıyor? Birer ölüm makinelerine dönüşen siz beyler(!), “ÖLDÜRÜN!” diye doğurmadık sizleri! Silahlarla yatan, savaş naralarıyla sayıklayan, yanlışlarında diretenler, gerçekleri görmeyenler, o suçluluk dolu dünyanızda rahat ediyor musunuz?

Bir tablo karşısında ürperebiliyor, bir şiirin okunuşunda gözleriniz nemlenebiliyor mu? Bir çocuğun gülüşüne ortak olabiliyor, gerçekten sevip sevilebiliyor, başlarınızı yastığa bırakır bırakmaz uyuyabiliyor musunuz? İnsan kâbuslarla uyanıyorsa, uykularında ağır esrik marşlar ve küfürler, düşlerinde ise hep kovalayan köpekler, katiller görüyorsa yaşamanın ne anlamı olabilir? Evladının kopmuş uzuvlarını toplayan ananın çığlığıyla, oğlunu kınalı eliyle askere gönderen ananın acısı birse, bu anaları buluşturmanın, onları birleştirmenin zamanıdır, çünkü bu savaşı ancak anaların haykırışı durdurabilir.

İşte gecenin geç bir saatinde elektronik postama Seren Çubuk imzasıyla düşen ileti bir ananın çığlığını dillendiriyor.

Kürt açılımı dendi, demokratik açılım dendi, milli birlik dendi. Umutla doldu yüreklerimiz... hayata daha bir umutlu, daha bir sıkı sarılacaktık, ama görüyorum ki CHP ve MHP içi boş açılım demekle haklıymışlar. Şimdi tükendi umutlarım... tutunmaya çalıştığım bir dal daha koptu... bize kuru umut verip de kendi ülkemizde çaresiz bırakmaya, yüreğime közü koymaya yakmaya kimin hakkı var, söyleyin kimin? Çereleri kesmeyin! Benim gibi binlerce ana umutla bekliyor... tükendi gene umutlarım... yine mi başka baharlara kalacak hayallerimiz... söyleyin söyleyinnn bu ateşle yaşanır mıı ben yaşayamıyorum.. tutarsınız diye bekledik ellerimizden gücüm tükendii... yaradana açtığım ellerim titriyor artık, gücüm dermanım tükendii, bunca insanın umuduyla oynamaya bir siyaset uğruna ne hakkınız vardı söyleyin! Benim gözlerimde bu yaşın ne işi vardı? Bu saat olmuş ben hâlâ uykusuz ağlıyorum sabah beşe kadar... duyun sesimi feryadımı... beni vurun imha edin, benim gücüm tükendi kaldıramıyor, ağır geliyor bu acı, ağır geliyor... yüreğimde volkanlar patlıyor... bedenimde kıyametler kopuyor... benim halim kalmadı, allah aşkına beni imha edin... ben yavrumsuz yaşamıyorum, yaşayamıyorum beni imha edin... Bu içli haykırışa söyleyecek sözü olan söylesin...

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0