Çarşaf Davası ve İzmir! - Ümit Yaldız
13 Aralık 2010 12:37
CHP’deki kurultayın ne denli zamansız ve de gereksiz olduğu ortaya çıkıyor. Ve tabi ki parti içi operasyonun olduğu günden bu yana aynı şeyleri savunan ben ve benim gibilerin de ne denli haklı olduğu görülmeye, takdir edilmeye başlandı.
Meseleye ‘Kılıçdaroğlu lider oluyor’ diye bakanlar gelinen noktada partinin parçalanma belirtileri gösterdiğini görünce bir adım geriye çekilip, düşünmeye başlıyor artık.
Mayıs kurultayından sonraki süreçte yaşanan iktidar ya da iktidar alternatifi iddiasından eser yok. Kılıçdaroğlu’na ya da CHP’ye yönelik halk desteği hareketinden de öyle.
Bir hareket olduğu doğru... Ama bu hareket daha çok örgütsel düzeyde... Profesyonel siyasetçiler arasında Parti Meclisi’ne girebilmek, milletvekili olabilmek, değişen dengelere uyum sağlamak için manevra yapabilme çabasından ibaret.
Halk ise olan biteni sessiz ama derinden izliyor.
Kesin olan bir şey var ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne Deniz Baykal ne Önder Sav ne de Kemal Kılıçdaroğlu… Partinin omurgasını oluşturan güç odaklarından hiçbiri birbirine eskisi gibi güvenmeyecek. Herkes birbirine sahte gülüşler atıp, kafasının arkasındaki asıl planı uygulayacağı günü bekleyecek sabırla.
Bugünün güçlüsü Kılıçdaroğlu… Elinde kapı gibi tüzük var. Genel Başkanı neredeyse tanrılaştıran, CHP’yi sosyal demokrat hatta demokrat bir parti olmaktan uzaklaştıran tüzük.
Bu tüzük Kılıçdaroğlu’nun elinde oldukça ve de 6 ay sonra bir genel seçim olduğu düşünülürse bu kurultayın galibi şimdiden belli.
Kurultayın kazananın Kılıçdaroğlu olacağını sanıyorsanız da yanılıyorsunuz. Bu kurultayın kazananı hiç kuşku yok ki TBMM’nin ceylan derisi koltuklarıdır.
CHP kurultay delegasyonunun üçte ikisi TBMM’deki ceylan derisi koltuklarda oturmanın ya da oturduğu o koltuğu korumanın derdinde... Kimse kimseye martaval okumasın, sosyal demokrasi palavrası atmasın.
Deniz Baykal’ın uyarılarının tamamında gerçeklik payı var. Ama biz biliyoruz ki aynı Baykal, bugün Kılıçdaroğlu için söylediklerinin onda birini 18 yıllık liderliği döneminde yapmış değildir. Hatta ve kat’a bugünkü sürecin baş sorumlusu odur. Hiç ihtiyacı olmadığı halde yaptığı ‘tek adam’ tüzüğü bugün kendi sonunu hazırlamıştır.
Baykal’ın endişesi Kılıçdaroğlu ve ekibinin sadece kendi sonunu değil partinin de sonunu hazırladığı yönünde… Dahası ‘Ulusalcı-Kemalist’ çizgideki CHP’nin sonunu…
Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi Baykal’ın CHP’si olmaktan çıkarmaya çalıştığı aşikar... Hatta Sav operasyonunun altında da ben aynı faktörü görüyorum. Her ne kadar karşı karşıya gelmiş olsalar da Baykal ve Sav’ın ideolojik olarak aynı olmasa da yakın bir çizgide olduğu devlet sırrı değil. Kılıçdaroğlu ise ajandasındaki özel/gizli gündemini hayata geçirmeyi planlıyor. Bunu yaparken en büyük yardımcısı Baykal tarafından hazırlanan genel başkanı güçlendiren tüzük.
Birçok partilinin aklına şu soru takılmış ve bu yönde çok sayıda soru aldım. Baykal’ın esip yağıp gürlediği bir ortamda Kılıçdaroğlu operasyonuna maruz kalmış olan Sav neden daha yumuşak hatta birleştirici bir rol oynuyor. Yoksa Sav’ın başka hesapları mı var?
Sav’ın siyaseten neyi hesapladığını, önümüzdeki günlerde hangi adımları atacağını bilmiyorum. Ama yılların tecrübesi Sav’ın önceliğinin de en az Baykal kadar ‘CHP’nin eksenindeki kaymayı durdurup, AKP iktidarına alternatif bir olma iddiası’ olduğunu söyleyebilirim. Kaset skandalıyla büyük bir yara alan CHP’yi ‘günün doğrusunu yaparak’ iktidara alternatif hale getiren ismin Sav olduğunu bilen bir gazeteci olarak Sav’dan bu süreçte de benzer bir rol oynamasını bekliyorum.
Ve İzmir….
Baykal’ın sert çarşaf uyarısından sonra kurultay delegeleri düzeyinde hesabın yapıldığı kentlerden biri de İzmir... Baykal ekibi İzmir’deki gücünü ölçmeye çalışırken karşılarında kimi görüyor dersiniz?
Kılıçdaroğlu ekibini mi?
Yanılıyorsunuz. Kılıçdaroğlu’nun en azından kurultay delegasyonu düzeyinde bir ekibinden söz etmek mümkün değil.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu görüyor Baykal ekibi, Kocaoğlu’nu… Ve beş yıldır mahallesinden delege bile yapmadıkları Alaattin Yüksel’i… Kocaoğlu ilçe ilçe çalışıyor. Sadece İzmir’de değil Ege düzeyinde çalışıyor Kocaoğlu-Yüksel ikilisi…
Zorlandıkları nokta, çarşaf liste sözünü veren ismin Kılıçdaroğlu olması… İzmir’in demokrasi havarisi, parti içi demokrasi mağduru Kocaoğlu ve Yüksel ikilisi, son yıllarda ilk kez anti demokratik bir sürece hizmet etmek için çalışıyor. Yıllar önce mahallesinden delege yapılmayan Kocaoğlu ile benzer bir noktadan verilen talimatla 5 yıldır mahalle delegesi bile olamayan Yüksel, blok liste avukatı gibi kapı kapı dolaşıyor.
Baykal ekibini dumura uğratan bir diğer nokta ise İzmir il kongresi sürecinde Kocaoğlu ile birlikte yetkilendirdikleri Milletvekili Selçuk Ayhan’ın da ‘blokçu’ olması… Kurultay delegesi listesini kaleme almakla görevlendirilen, o süreçte Baykal’ın kılıcını kuşanan Ayhan, bugün Kılıçdaroğlu’nun kılıcını taşıyor. Ve Kılıçdaroğlu kontenjanından PM üyeliği konuşuluyor.
Velhasıl son durum şu… Baykal ekibi İzmir özelinde yaptığı hataların bedelini ödüyor. 48 kurultay delegesinin 40’ı belediye ya da ilçe başkanı… Yani Kılıçdaroğlu’ndan korkmak için nedeni olan insanlar. İlçe başkanlarının bir bölümü yaklaşan seçimlerde milletvekili adayı… Belediye başkanlarının da destekledikleri vekil adayları var.
Diyelim ki Baykal ve Sav ekibi birleşti… Ve de Kılıçdaroğlu ile blok/çarşaf liste için restleştiler. İzmir’in vekiller ve doğal delegeler dahil 62’yi bulan kurultay delegasyonu içinde ulaşacakları rakam en fazla 30... Tabi ki bu kurultayda… 12 Haziran’dan sonrakinde değil. Ne diyelim… Kendi düşen ağlamaz.
Ama kesin olan bir şey var ki bu maç da burada bitmez. İkinci yarı için başlama düdüğü 12 Haziran akşamı çalabilir.
egedesonsoz.com