En Asil Çiçek
18 Temmuz 2008 16:45 / 2540 kez okundu!
Neden karanlıktan korkarız ya da neden karanlık daha romantik olur hiç düşündünüz mü? Eğer düşünmediyseniz gelin beraber düşünelim.
Genellikle biriyle yeni çıkmaya başlarken günün erken saatlerinde, deniz kıyısında güzel bir kahvaltı etmek yerine gün ışıklarının kaybolmaya başladığı ve karanlığın kalın bir perde gibi aydınlığı örtmeye başladığı anlarda, mumlarla süslenmiş bir masada akşam yemeğine gitmeyi tercih ederiz. Her ne kadar karanlıktan korksak da bu durumlarda aydınlık yerine karanlığı yeğleriz.
Karanlık aslında düşündüğümüz gibi korkulacak bir yer değildir. Örneğin küçük çocuklar karanlıktan korkmazlar, ta ki ebeveynleri onları karanlıkla korkutmaya başladığı zamana kadar. O halde karanlık korkusu bize öğretilen korkulardan birisidir. Bizlere karanlıkta hep bedensiz varlıkların ya da gulyabani, ifrit, öcü, hınkır munkur gibi tabiat üstü canlıların saklandığı öğretilir. Bu nedenle karanlığın içerisine girdiğimizde yaşamımız tehlikeye girebilir. Bundan dolayı da karanlık girilmemesi gereken bir yer olarak zihnimize yerleşir. Tüm bu hikayelerin, efsanelerin aslında farkında olmadığımız bir gerçek yatar.
Karanlık gerçekte ruhların serbest kaldığı bir ortamdır. Neden diye sorabilirsiniz. Çünkü gündüz yani aydınlık bizim bedenimize hitap eder. Eğer aydınlıkta dolaşıyorsanız bedeninizi saklayamazsınız. Çünkü güneşten gelen her ışık demeti onun güzelliğini ortaya koyar. Ve siz de sahip olduğunuz güzelliğinizi çevredeki tüm canlılara gösterirsiniz. Hatta günümüzde olduğu gibi biraz süslenip, biraz da makyaj yapıp daha da güzel hale gelirsiniz. Böylece çevrenizdekilerin sizi beğenmesini dilersiniz. Çünkü çevredekiler sizi beğendiklerinde seçilebilirsiniz.
Dünyada aydınlıkta güzel görünmek için sadece insanoğlu süslenmiyor. Örneğin erkek aslanlar dişi aslanlara güzel görünmek için yelelerini bronzlaştırmaya çalışırlar. Yaşadıkları savanlarda uzun uzun güneşlenerek yelelerinin altın rengine bürünmesini sağlarlar. Çünkü yeleleri en güzel sarı renge sahip olan erkek aslan dişi aslan tarafından eş olarak kabul edilecektir. Ya da tavus kuşunda olduğu gibi erkek, sahip olduğu yelpaze şeklinde ve göz alıcı desenlere sahip kuyruk tüylerini yalayarak daha parlak görünmesini sağlar. Aksi taktirde dişiler onları seçmeyecektir. Veya kumrularda olduğu gibi, erkek bireyler tüylerini kabartarak daha iri bir görünüş sağlayıp ne kadar kuvvetli olduklarını göstermeye çalışırlar. Tüm bu canlılar aydınlığı seven canlılardır. Oysa karanlığı seven canlıların bu tür gösterişlere, aldatmacalara ihtiyacı yoktur. Çünkü onların ihtiyaç duydukları şey beden değil ruhtur.
Ruh güzelliği, beden güzelliğinin her zaman arkasında kalır. Ancak karanlık çöküp de bedenler görünmez olduğunda devreye iç güzelliğimiz girer. Bizler her ne kadar giyindiğimiz elbiselerle, taktığımız takılarla, yaptığımız makyajlarla bedenimizi güzelleştirsek de karanlık bu çabaların hepsini birden yok eder. Karanlıkta iç güzelliğimiz devreye girer. Ruhumuz özgür kalır. Bu nedenle de karanlık bedenimize, bedenlerin gösterişiyle meşgul olan aklımıza hitap etmez. Karanlık bütün gizli kalmış yönlerimizle birlikte ruhumuza hitap eder. Çünkü karanlık kendi yapısıyla sadeliği ve yokluğu sembolize eder. Örneğin tüm renkleri bir çark üzerine yapıştırıp döndürdüğünüzde ortaya beyaz bir renk çıkar. Bu nedenle beyazın yani aydınlığın içerisinde bir kaos vardır. Oysa karanlık katışıksızdır. Bundan dolayı da yokluğun rengi olarak siyah görünür. Geceler de karanlık, siyah ve sadedir. Tıpkı ruhumuz gibi. İşte tüm bu sebeplerden ötürü ruhumuz, karanlığı yani geceyi sever. Çünkü sadeliği yokluğun içerisinde bir yer bulur. Bu nedenle geceler korkunç olduğu kadar romantik olur. Bu nedenle gündüzleri değil geceleri uyuruz.
Bazı bitkiler de geceleri sever tıpkı ruhlarımız gibi. Hanımeli çiçekleri gündüz açmış olsa bile sadece geceleri kokarlar. Çünkü böcekler gündüzleri birçok çiçeğe güzellikleri nedeniyle konar oysa karanlıkta bu frapan güzellikler görünmez. Ama hanımeli kokusuyla gecenin tüm böceklerini kendisine çağırır. Bu nedenle hanımeli ruhlarımıza hitap eden en asil çiçektir. Tıpkı hanımlar gibi.
Diğer Cenk Durmuşkahya Yazıları