Charles Aznavour'un 'Türk kardeşim' çağrısı - Oral Çalışlar
25 Ocak 2012 08:57
"Gelin 2015 Nisanında yüreğimizdeki dikenleri çıkaralım... Kardeşlerimizi, insanlarımızı doğdukları topraklarda, burada analım..."
Devlet Bahçeli, ilginç bir benzetme ile hükümeti eleştirdi: “Dersim isyanını önleme ve engelleme çabalarına bile katliam diyen Başbakan ve hükümetinin, sözde soykırım iddialarını boşa çıkarması ve samimiyetle mücadele etmesi bir hayli zor görünüyor.”
Bu ifadeleri ‘ters’ görünen bir mana ve amaçla kullanmış olabilir. Ama söylediğinin gerçek bir tarafının olduğunu kabul etmek gerekiyor. Tarihe bakış, ancak bir bütünlük içerirse anlam ve tutarlılık kazanır.
1915’te, ‘İttihatçı zihniyet’, hatta bizzat İttihatçılar işbaşındaydı. Tehcir kararını veren ise onların içindeki küçük bir azınlıktı. (Dersim katliamı da İttihatçı zihniyetin ürünüydü.) Ergenekoncular bu gerçeği bildikleri için ‘soykırım’ tartışmalarına yönelik etkinliklerini ‘Talat Paşa Komitesi’ adıyla yürütmeyi tercih ettiler.
Sarkozy, ‘Soykırımı İnkâr Edenlerin Cezalandırılması Yasası’nı siyasi hesaplarla gündeme getirmiş olabilir. Milliyetçiliğin ve ırkçılığın rüzgârıyla ilerliyor olabilir. Fransa’da yaşayan Kuzey Afrikalılara, Müslümanlara yönelik ırkçı saldırganlık had safhada. Bu çizginin temsilcilerinden birisi de Sarkozy.
Ancak, 1915 Ermeni tehcirine ilişkin ‘soykırım’ tanımlaması, Sarkozy’nin siyasi hesaplarına indirgenerek, sadece onlarla hesaplaşarak ‘halledilebilecek’ bir olgu değil. Fransa’nın Ermeni soykırımını zaten yıllar önce (2001) tanımış olduğunu unutmamakta yarar var.
Fransa’ya tepkili yaklaşımlar, olayların akışını etkileyemiyor, etkilemesi de pek mümkün değil. 1915, dünyanın giderek genişleyen bir kesitinde ‘soykırım’ olarak tanımlanıyor.
1915’e Türkiye sahip çıksın
Dar bir İttihatçı kliğin kararıyla 1915’te yerinden yurdundan edilip, yollarda, dağlarda, tepelerde öldürülen, açlık ve hastalıklarla kırılan yüz binlerce Ermeni, bu ülkenin yurttaşıydı. Bu ülkenin aydınları, sanatkârları vardı içlerinde. Çoğunluğu yaşlı, çocuk ve kadındı. Erkeklerin çoğu, önceden ‘halledilmişti.’
Dünyanın en büyük etnomüzik uzmanlarından olan, Anadolu’nun dört bir yanından topladığı ezgiler hâlâ büyük bir müzik zenginliği olarak yaşayan Gomidas da İstanbul’dan sürgüne gönderilenler arasındaydı. Paris’e heykeli dikildiğinde milliyetçiler yeri yerinden oynattılar. Halbuki o Anadolu’nun bir değeriydi ve heykelinin Anadolu topraklarında yer alması gerekirdi.
2015 yani tehcirin 100. yılı yaklaşıyor. Gelin, bu acıya Türkiye olarak sahip çıkalım. O tarihte kaybettiğimiz yurttaşlarımızı analım. Daha dinamik, daha etkili, daha zengin bir Türkiye’ye, çatışmayı değil çeşitliliği öne çıkartarak ulaşabiliriz.
Ailesi Anadolu Ermenisi olan ünlü şarkıcı Charles Aznavour kendi geçmişini anlatırken şunları söyler: “Gelecek önümde uzanıyor olsa da ailemin geçmişini tümden silmedim, belleğimin bir köşesinde sakladım ve bugün, yetmiş dokuz gibi umulmadık bir yaşa erişmiş olarak, yapacak belirli bir işim olmadığı zaman hayal kuruyorum... Mübadelenin hemen ardından Selanik’te doğmuştum. Zavallı annem düşük yapıp beni çölün kumlarına bırakabilirdi ben bu dünyadan göçerken o da bacakları kan içinde, ölüme doğru yavaş ve çetin yürüyüşüne devam edebilirdi...”
Ailesinden dinlediği acı öykülere rağmen hep Türklerle dostluğu savunmayı sürdürmüş olan Aznavour, ‘Türk Dosta Mektup’ şarkısında şunları söyler: “Ayağına diken batmış/Kardeşim/Benim de yüreğimde var bir tane/Senin için de/Benim için de/İşleri zorlaştırıyor/Kötüleştiriyor/Gülün dikenleri var/Dikkat edilmezse/Bir damla kan belirir/Parmak ucunda/Ama/Dikkat edilirse eğer/Güzelliğini sunar gül/Günlerimizi güzelleştirir, misletir/Hatta/Damağımızı okşar/Tatlılığıyla hoşluğuyla/Gülü severim/Dikeni var/Elden ne gelir/Kardeşim/Çıkarmaya karar verseydin/Yüreğimdeki dikeni/Senin ayağındaki de/Yok olur giderdi/Sen de ben de/Özgür olurduk/Ve kardeş.”
Gelin 2015 Nisan’ında yüreğimizdeki dikenleri çıkaralım...
İnsanlarımızı, kardeşlerimizi doğdukları topraklarda, burada analım...
Bu hedef bir rüya gibi mi görünüyor?
Tutarlılık ve cesaret bunları da gerektiriyor Sayın Bahçeli...
Radikal