CHP tabanı iktidar istiyor
06 Nisan 2009 22:04
Gazeteci Mahmut Övür’e göre, CHP tabanı artık değişmek ve hükümet olmak istiyor. CHP’lilerin Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’e ilgisinin nedeni de bu
Siyasi partileri yakından izleyen Övür, tabandaki bu eğilime rağmen partinin tepesinin iktidar olmamak için her şeyi yaptığını belirtiyor: Kendilerine yüzde 20’lik bir dünya yaratmışlar, değişmek istemiyorlar.
Baykal izin vermez
Gürsel Tekin’e Anadolu’dan olağanüstü ilgi olduğunu belirten Övür, “Baykal, Kılıçdaroğlu ve Tekin’i desteklemez, onlar da Baykal’a rağmen başarılı olamazlar” dedi.
***
Mahmut Övür: ‘CHP’de müthiş bir kulis var şimdi’
“Türkiye’nin normalleşmesinin yolu CHP’nin normalleşmesinden geçiyor. Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin CHP’yi normalleştirecek isimler. Ama Ergenekon’u savunmadıklarını bile söyleyemiyorlar.”
“Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin başkan yardımcısı olmak istiyorlar. Baykal ikiliyi yukarı taşımaz. Gene rakiplerini yok edip tabanda umutsuzluk yaratacak.”
“CHP tabanı komşusuna merhaba diyemiyor. Genel Başkanı’nın laflarını tekrar ettiğinde bırakın toplumu, komşusunu bile kucaklayamıyor. Çünkü komşu başörtülü, komşu Kürt, azınlık...”
Neşe Düzel/Taraf
* * *
NEDEN: MAHMUT ÖVÜR
Son seçimler, birinci parti olmayı sürdüren AKP için bir üzüntü kaynağı olurken, AKP’ye kıyasla çok daha az oy alan CHP’yi sevindirdi. Bunun bir nedeni oylarını üç puan arttırmalarıydı. Ama asıl neden, çok uzun zamandan beri ilk kez CHP’nin, klasik “laikçi” tabanının dışına taşabilmesi, CHP elitlerinin “göbeğini kaşıyan adam” diye küçümsediği halka ulaşabilmesiydi ve onunla el sıkışabilmesiydi. Bu, CHP tabanında partinin yeniden dirilebileceğine dair büyük umut yarattı. Bu beklentiyi yaratanlar ise İstanbul’da iyi bir ekip oluşturan milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile eski İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ikilisiydi. Bundan sonra CHP’de neler olacak? CHP halkla bütünleşmek, demokratikleşmek için adımlar atacak mı? CHP devlet partisi olmayı terk edecek mi? Ergenekon’a uzak duracak mı? AB yolunda yürüyecek mi? Kürt meselesinde çözümler önerecek mi? Yeni çıkan iki lider adayını barındıracak mı? Tabandaki yenilikçileri CHP’nin yönetimine taşıyacak mı? Kısacası tabanı değişmekte olan CHP değişecek mi? Bütün bunları, CHP başta olmak üzere uzun yıllardır siyasi partilerin içini çok yakından izleyen basındaki önde gelen isimlerden Sabah gazetesi köşe yazarı Mahmut Övür’e sorduk.
***
NEŞE DÜZEL: Son seçimleri CHP’liler büyük bir zafer olarak nitelediler? Açıklamaları böyleydi. Gerçekten böyle mi düşünüyorlar?
MAHMUT ÖVÜR: Evet, böyle düşünüyorlar. Aslında CHP’nin 29 Mart’ta ülke çapında aldığı il genel meclisi oyuna baktığınızda büyük bir başarı yok. 2007 genel seçimine göre oyu 2-3 puan artmış. Bu seçimde zaten bütün muhalefet partilerinin oyu yükseldi. Seçmen hiçbirine ayrıcalık yapmadı. CHP, MHP, DTP, Saadet, Demokrat Parti, BBP hepsini birden hareketlendirdi.
Seçmen sizce niye böyle yaptı?
Seçmen iktidarı uyarmak istedi. Bu yüzden de oyunu tek bir muhalefet partisinde toplamadı, muhalefete dağıttı. CHP ve MHP’nin toplam oyu hâlâ AK Parti’nin yüzde 38,8’lik oyuna yetişemiyor. Bu seçimlerin özeti ‘halk muhtırası’dır. Halk hem AK Parti’ye hem de askere muhtıra verdi. Askere, “beni rahat bırak. Benim adıma siyaseti düzenleme. Ben oyumla siyasete müdahale ederim. Üstelik sen, muhtıra verdiğin partinin oyunu arttırıyorsun. Ben ise muhtıra verdiğim partinin oyunu düşürüyorum” dedi. Türkiye’de siyaset halkın muhtırasıyla biraz daha normalleşti. Sandıkla gelenin sandıkla gideceği anlaşıldı.
Bu seçim sonuçlarıyla ilgili CHP tabanının gerçek düşüncesi ne?
Beklenti içindeler. CHP tabanı 2002 seçiminden beri moralsiz ve çaresizdi. Deniz Baykal’ın oluşturduğu ideolojik yapı CHP’lileri toplumdan çok uzağa savurdu. Halka ilişki koptu. CHP’lilerin toplumun önüne çıkacak halleri kalmadı. Çünkü savundukları sadece üç şey vardı: ‘Cumhuriyet, laiklik ve ülkenin bütünlüğü.’ CHP’liler, demokrasiyi, özgürlükleri, farklı kimliklerin haklarını savunamıyorlardı. AB’yi, Kürt meselesini konuşamıyorlardı. Geçmişte Susurluk’a karşı çıkan CHP’liler, çok daha büyük bir çeteleşme olan Ergenekon’u bugün savunmak zorunda kalıyorlardı. Çünkü Baykal, “ben Ergenekon’un avukatıyım” diyordu.
Taban, Ergenekon’un avukatlığını benimsemiyorsa, niye ses çıkarmıyor?
Altı yıldır, AK Parti’nin şeriat getireceğine dair ideolojik bombardıman yapıldı. CHP’nin tabanı da bundan etkilendi. Ayrıca taban, 22 Temmuz 2007 seçiminden önce inanılmaz bir beklenti içine sokuldu.
Neydi beklentileri?
Darbeydi. CHP’li yöneticiler “Merak etmeyin bu iş bitiyor. Asker müdahale edecek” dediler. Ama şu unutulmamalı. CHP yönetimi toplumdan kopuk olabilir ama, CHP’nin tabanını oluşturan insanlar bu toplumun parçası. Bu insanlar bu ülkede şeriat korkusunun gerçek olmadığı biliyorlar. Nitekim 2007’de AK Parti’nin yüzde 46,5 oy almasıyla, darbe beklemenin CHP’yi kötü bir sona götürdüğü anlaşıldı. Toplumla ilişki kurmak gerektiği fark edildi. Zaten İstanbul’da yaşanan değişim rüzgârı da budur.
Bu seçimlerde iki isim parladı CHP’de. İstanbul belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve eski İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin. CHP tabanı bu iki isim hakkında ne düşünüyor?
Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili ne düşündüğü bilinmese de Kemal Kılıçdaroğlu, yolsuzluklarla mücadele eden dürüst bir siyasetçi imajı çiziyor. Gürsel Tekin de halkçı bir siyasetçi görüntüsü veriyor. CHP’nin kendisini Ankara’ya hapsettiği bir dönemde ortaya çıktılar ve varoşlara, yoksullara giderek ‘sol’un gerçek tabanına açıldılar. Halkla buluştular. CHP tabanının kendini bulduğu, CHP örgütünün de motive olduğu bir dönem yaşanıyor şimdi. Örgüt bu seçimde gerçekten çalıştı.
CHP örgütü daha önceki seçimlerde kazanmak için çalışmaz mıydı?
Örgüt seçimlerde çalışmazdı. Ruhsuz bir yapıdaydı. Onu coşturan, kapı kapı dolaştıran bir neden yoktu. 2007 seçimlerinden bir ay sonra Gürsel Tekin’in il başkanı olmasıyla birlikte İstanbul örgütü kapı kapı dolaşmaya, mahallelere gitmeye başladı.
Gürsel Tekin, çarşaf açılımını da başlatan isim. Bu girişimini CHP tabanı tasvip etti mi?
CHP’nin iki farklı tabanı var. Bir, laikçi, cumhuriyetçi taban. Ulusalcılar, Kemalistler, büyük bölümüyle Aleviler buradalar. Onlar çarşaf açılımını tasvip etmediler. Diğeri ise daha sosyal demokrat ideolojiye yakın olan taban. Açılım onları heyecanlandırdı. Bunu illa çarşafı legalleştirmek diye algılamadılar. Halka gitmek ve halkı halk gibi görmek, olduğu gibi kabul etmek diye değerlendirdiler. Çünkü halkın içinde türban da var, çarşaf da. Gerçi tabanın bir kısmı hâlâ türbanın serbest bırakılmasını benimsemiyor ama artık Türkiye’de toplum, herkesin kendi kimliğiyle var olabilmesi gerektiğini düşünmeye başladı.
Gürsel Tekin, halka da yakın gelen bir isim. Halkın benimseyebileceği birini CHP tabanı ve yerleşik CHP seçmeni benimser mi?
Benimser. CHP’nin geleneksel tabanı on yıldır sert bir ‘laikçi-cumhuriyetçi-ulusalcı’ çizgiye otursa da, hep bir Karaoğlan özlemi çekiyor. 1973-77’ler CHP’sinin iktidarını arıyor. “O gün başardık, şimdi niye başaramıyoruz?” diyor ve iktidar olmak istemeyen CHP yönetiminin değişmesini istiyor. Ama CHP’nin örgütü ve tabanı, henüz yönetimi değiştirecek bir noktaya gelmedi.
Niye gelmedi?
Çünkü politikasını netleştiremedi. Gürsel Tekin ve yakın çevresi, “biz halka gideceğiz, halkla buluşacağız ve iktidarı alacağız” diye yola çıktılar ama halka ne diyeceklerini, ne vaat edeceklerini henüz formüle edemediler. CHP’de çok güçlü bir merkezî yapı var. O yapıyla ters düşerlerse, hemen yok edilirler. Bundan sonra bütün sorun, yeni politikanın içinin nasıl doldurulacağı olacak zaten.
CHP’nin dönüşümü, genel merkeze rağmen yapılabilir mi?
Yapılamaz. Baykal’ın nerede duracağı önemli. Zaten bu yüzden CHP tabanında yoğun bir şekilde formüller aranıyor. “Baykal kalsın, yönetim değişsin. Baykal’ın genel başkanlığında yeni isimler yönetime gelsin” deniyor. Bir de “Baykal cumhurbaşkanı adayı, Kılıçdaroğlu genel başkan, Tekin de yardımcısı olsun” formülü de çok konuşuluyor. Baykal bunu kabul etmez.
Peki, Gürsel Tekin, bir gün CHP başkanı olabilir mi?
Henüz erken. Ama genel başkan yardımcısı olabilir ve büyük bir dalga yaratır. Ama Baykal buna yanaşmaz. Oysa onun getireceği hareketlilikle CHP iktidara oynayabilir. Çünkü şunu bizzat gözlemledim. Gürsel Tekin’e Anadolu’nun dört bir yanından ve her partiden olağanüstü bir ilgi var. AK Partililer ve Saadet’in İstanbul adayı bile “Tekin’in CHP’de başlattığı değişim devam etmeli” diyor.
Niye?
Çünkü Türkiye normalleşmek istiyor, demokrasi istiyor. Demokrasi demek vatandaşın önüne sandık koymak değil ki. Demokrasi, iktidarın karşısında güçlü bir muhalefetin bulunması demektir. Türkiye’nin değişmesini isteyenler, rakiplerinin de değişmesini bu yüzden istiyorlar. Çünkü CHP değişmeden bu ülkede siyasi yapı hızlı değişemiyor. CHP Türkiye’nin meselelerini kilitleyebiliyor. Mesela Ergenekon sürecinin en önemli kilitlenme noktası CHP’dir. Türkiye’nin normalleşmesinin yolu CHP’nin normalleşmesinden geçiyor. Gürsel Tekin de CHP’yi sivilleştirecek, normalleştirecek, halkla buluşturacak isimlerden biri işte. Bir işadamı “Türkiye’nin yüzde 51’i ordunun, CHP’nin ve MHP’nin elindedir” demişti. Çok haklı.
CHP tabanının beklentileri değişti mi?
CHP tabanı artık değişim ve iktidar istiyor. CHP’nin tepesi ise iktidar olmamak için her şeyi yapıyor. Genel merkezdekiler, kendilerine yüzde 20’lik bir dünya yaratmışlar ve o dünyanın değişmesini istemiyorlar. CHP’nin yüzde 20 oyu onlara yetiyor. Şeriat ve bölünme korkusunun bitmesinden, toplumun rahatlamasından korkuyorlar. Çünkü o zaman yerlerinde kalamayacaklar. Bunun için de belediyelere meclis üyesi belirlerken bile ölçüleri, o aday şeriatın geleceğinden korkuyor mu, korkmuyor mu oluyor.
Baykal da düne kadar böyle değil miydi? Baykal değişti mi peki?
Siyasi görüşü değişmese bile İstanbul’daki çalışmalara destek verdi. Tekin İstanbul il başkanlığına Baykal’ın atamasıyla geldi. Sonra seçildi. Tekin’in Baykal’la ilişkisi çok iyidir. Baykal, CHP’de yeni bir yaklaşım yaratacağını bilerek onu oraya atadı. Ama ortaya çıkan yenilikçi rüzgârdan sonra desteklemeye devam eder mi? Sanmam.
Peki, CHP’de ‘politbüro’ ya da ‘genel merkez’ dediğiniz kim?
Aslında CHP’de iki yapı var. Bir eskiyi temsil eden ‘politbüro’ denilen genel sekreter ve üst yönetim. Bunlar Önder Sav, Mustafa Özyürek, Onur Öymen, Yılmaz Ateş gibi isimler... Bunlar Baykal’la aynı kuşaktan ve düşünceden. Fakat ilginçtir Baykal, Kılıçdaroğlu ve Tekin’e de destek veriyor. Ama Baykal CHP’de hızlı bir rota değişikliğinden yana durmuyor. Bu yüzden de Tekin’i zaman zaman frenliyor.
CHP yönetimi farklılıkları reddediyor, tek tip ulus yaratmayı savunuyor ama CHP’nin kendisi henüz cemaatçiliği aşamamış gözüküyor. CHP’de bir Çerkez egemenliğinden söz ediliyor. MİT için de aynı şey söyleniyor. Böylesine bölünme kaygısı yaşayıp da kendi içinde etnik vurguyu aşamamış olmak büyük çelişki değil mi?
Büyük çelişki. Çerkez egemenliği, CHP’nin içinde çok konuşulan bir konudur ve rahatsızlık veren garip bir durumdur. Aslında derin devletin içinde ciddi bir Çerkez gücünden söz edilir. Zaten hiçbir yapı düşünce eksenli değil Türkiye’de.
Gürsel Tekin’in Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi büyük ilçelerin belediye başkanlarıyla ilişkileri nasıl?
Kötü... Bu ilçelerin hepsinde CHP yüksek oy aldı ama... Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin yola görevdeki eski belediye başkanlarıyla çıkmak istemediler. AK Partili büyükşehir ve ilçe belediyelerine karşı yolsuzluk dosyaları savaşı yapacaklardı. CHP’li eski başkanlarla ilgili gelebilecek iddialar yüzünden ellerinin zayıflamasını istemediler. Nitekim seçimde bazı dosyalar konuşuldu.
Tekin, Baykal’a karşı çıkabilir mi?
Gürsel Tekin tabandan ciddi bir ilgi görüyor ve başlattığı süreci devam ettirmesi isteniyor. Ona “CHP’nin Tayyip Erdoğan’ı” diyorlar ama Tekin, Baykal’a karşı ciddi bir siyasi hareket geliştiremez. Bir buçuk yılda büyük heyecan yarattı, girdiği ilk seçimde CHP’nin oyunu Kılıçdaroğlu’yla birlikte on puan arttırdı. Ağrı’dan Çorum’a tüm CHP il merkezleri İstanbul’un açılımını alkışladı. Bugüne dek sadece şehir merkezlerinden ve kıyılardan oy alan CHP çevreden ve varoşlardan da oy aldı ama Gürsel Tekin henüz sürecin çok başında.
Kemal Kılıçdaroğlu da bu seçimlerde başka önemli bir isim. Baykal’ın aksine sakin bir politikacı ve sükûneti ona ciddi bir destek sağlıyor. İstanbul’da aldığı oyla parti ortalamasının çok üstüne çıktı. Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçebilir mi?
Tabanda ciddi bir beklenti olarak konuşuluyor bu. Çünkü Kılıçdaroğlu insanların oyunu çaresizlik yüzünden alan biri değil. Taban tarafından sakin, makul, çalışkan, ne dediğini bilen bir siyasetçi olarak görülüyor. Düşünün, insanlar yıllardır ilk kez CHP’ye gönül rahatlığıyla oy verdiler.
Tekin’le Kılıçdaroğlu bu seçimde iyi anlaştılar mı yoksa sorunlar oldu mu?
İnanılmaz bir uyum sağladılar. Birbirlerine destek oldular. İkisinde de halk adamı tipi var.
Bu ikili CHP içinde yeni bir ekibin öncüsü olabilirler mi?
Toplumun ve CHP tabanının beklentisi bu yönde ama CHP içinde yeni bir ekibin öncüsü olabilmeleri için Türkiye’nin sorunlarına değişimci açılımlar getirmeleri gerekiyor. Çünkü söylediklerinin içi henüz dolu değil. Gerçekten demokratikleşmeyi, AB sürecini, dini ve etnik kimliklerin haklarını, Kürt sorununun demokrasiyle çözümünü savunurlarsa yerel seçimlerde yarattıkları dalgayı iktidara taşıyabilirler. İnsanlar bu ikilinin ne düşündüğünü, ne önerdiğini öğrenmek istiyor.
Kılıçdaroğlu ile Tekin Baykal’ın Ergenekon avukatlığını destekliyorlar mı?
Bence desteklemiyorlar ama bunu söyleyemiyorlar. Baykal’a karşı bunu söylerlerse CHP içinde barınamazlar, giderler. CHP’de farklı sese dayanamayan çok sert bir merkezî yapı var. Gürsel Tekin, “Biz çetelere karşıyız. Susurluk’ta devletteki çetelere ilk karşı çıkan Baykal oldu” diyerek Ergenekon’a da Baykal üzerinden açıklama getirmeye çalışıyor. Tekin, Kürt kökenlidir ve Kürt meselesine de duyarlıdır. CHP’nin Kürt açılımı yapması gerektiğini söyler ama, Türkiye’nin bu temel meselesi karşısındaki tutumunu da yüksek sesle net açıklayamaz.
Bu seçimlerde CHP laiklik üzerinden gerginlik yaratmadı. Bu strateji kimin kararıydı?
Genel merkezin kararıydı. Türban yasağının Anayasa Mahkemesi tarafından netleştirilmesi ve kapatma davası kararının da Demokles’in kılıcı gibi AK Parti’nin tepesinde sallandırılması sonucunda CHP rahatladı ve türbanı siyasetin gündeminden çıkardı. Ajandasına yolsuzlukları aldı. Ayrıca CHP 2007’deki yenilgisine de çıkış yolu aradı. Laiklikle en fazla yüzde 20 oy alacağını gördü ve halka gitmeye karar verdi. “CHP halka gidebilir” kararının simgesel ismi de Gürsel Tekin oldu. Tekin halka gitme projesiyle İstanbul il başkanı oldu.
CHP, AB’den, dünyaya açılmaktan, liberalizmden yana bir partiye dönüşebilir mi yoksa devlet partisi olma rolünü terk etmemekte kararlı mı?
Devlet partisi olma rolünü tamamıyla terk edemez. CHP’den ciddi ve sağlıklı bir sosyal demokrat yapı çıkmaz. Çünkü bu parti genetiğinde 1930’ların tek parti sistemi var. CHP, sosyal demokrat partiye dönüşemese bile, merkez sağın bir kısmını içine alan bir kitle partisi olacak. Nitekim bir yumuşama sürecine girdi CHP.
Aslında CHP tabanının da devletçi olduğu, gerçekten sosyal demokrat ve özgürlükçü olmadığı söylenir. Siz ise tabanın CHP yönetimiyle uyuşmadığını söylüyorsunuz. CHP’nin tabanı değişti mi?
Taban bu yapının tıkandığını CHP yönetiminden daha çabuk gördü. Çünkü CHP’nin tabanı artık mahallesindeki insanlara merhaba diyemiyor. Çünkü genel başkanı Baykal’ın söylediklerini tekrarlayınca, bırakın toplumu komşunu bile kucaklayamıyor. Zira mahallesindeki adamın karısı başörtülü, adam Kürt, adam Alevi, adam azınlık. CHP’liler bu çelişkiyi yaşıyor. Komşularıyla konuşamıyor, tartışamıyorlar. Bugün mahalle kahvelerinde yapılan tartışmalar, CHP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda yapılan tartışmalardan çok daha ileride. Toplum, kahvede her sorunla yüzleşiyor, tartışıyor.
AKP’nin oy kaybetmesi, CHP’nin türban açılımıyla oy kazanması bu partide AKP’yi kenara itip birinci parti olma arzusu yarattı mı?
Yarattı. Asker bir şey yapar, yargı mutlaka müdahale eder düşüncesi bu seçimde geriledi. Gerekeni biz yaparız ve seçimle iktidara gelebiliriz bilinci doğdu.
CHP, Güneydoğu’da hiç yok. Bu gerçeği değiştirmeyi düşünüyorlar mı?
Düşünüyorlar. Son dönemde konuştuğum CHP’li milletvekilleri Kılıçdaroğlu ve Tekin ikilisinin Diyarbakır’a gidip açılım yapmaları gerektiğini bile söylediler. Çünkü Güneydoğu’da varlık gösteremeyen bir parti kitle partisi olamaz. CHP’nin önüne koyacağı ilk mesele Kürt meselesidir. 81 ilden 35’inde milletvekili çıkaramayan CHP Türkiye partisi olamaz.
CHP’deki parti içi dengeler yeni bir lidere yol açar mı?
Şu aşamada açmaz. Kitlelerle buluşan bir Kılıçdaroğlu ve Tekin ikilisi var ama onların da siyasi söylemlerinin ne olduğu net değil. İkili henüz toplumla el sıkıştılar. Yenilikçiler yeni politikalar geliştirmezlerse, bu dalga söner gider. Ayrıca CHP kısa süre önce tüzüğünü değiştirdi. CHP’de genel sekreterlik sistemi bitiyor, yerine merkez sağ partilerdeki gibi genel başkan yardımcılığı sistemi geliyor. Önümüzdeki günlerde Merkez Yürütme Kurulu değişecek ve 13 kişi genel başkan yardımcısı olacak.
Kılıçdaroğlu ve Tekin yeni yönetimde yer alacaklar mı peki?
İkisi de CHP yönetiminde yer almak ve genel başkan yardımcısı olmak istiyorlar. CHP yıllardır ilk kez bir rüzgâr yakaladı. Şimdi CHP’deki sorun, Baykal, Kılıçdaroğlu ve Tekin ikilisini CHP’nin üst yönetimine taşıyacak mı yoksa taşımayacak mı sorunudur.
Sizce Baykal ne yapacak?
Baykal onları yukarıya taşımaz ve parti yönetiminde etkin kılmaz. Baykal bugüne dek bütün rakiplerini tasfiye etti. Gene bildiğini okuyacak ve partide umutsuzluk, insanlarda hayal kırıklığı yaratacak. Bir sene içinde de CHP’de Baykal’a karşı bir muhalefet başlayacak. Aslında Baykal, onların bu kadar patlama yapacaklarını hesaplayamadı. Geçen hafta yapılan MYK toplantısında ne olağanüstü kurultaya gidilmesi ne de seçimlerde İstanbul’un başarısı konuşuldu. CHP’nin genel başarısından söz edildi.
Bu ne anlama geliyor?
CHP yol ayırımına geldi. 11 nisanda Parti Meclisi toplanıp karar verecek. Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’e başkan yardımcılığı görevi verilecek mi verilmeyecek mi bu hafta sonu anlaşılacak. CHP’nin içinde müthiş kulis var şimdi. Kılıçdaroğlu ve Tekin’in çevresi İstanbul’daki yenilikçi dalganın parti yönetimine yansımasını istiyorlar. Bunun için CHP’nin olağanüstü kurultaya gitmesi ve ikilinin yönetime seçilmesi gerekiyor. Bana kalırsa Baykal olağanüstü kurultayı toplamayacak ve parti yönetimini ‘yenilikçilere’ açmayacak. İnşallah Baykal kendisi gibi davranmaz.