Acımızın büyüklüğüne rağmen, barışı kazanma sınavından güçlü çıktık
15 Ocak 2013 19:00 / 1502 kez okundu!
Kürt özgürlük mücadelesinin yükseldiği dönemin en önemli suikastlarından birisini yaşadık. 3 PKK’li kadın Paris’te oldukça profesyonelce öldürüldüler. Tam da Kürt halkının taleplerinin en kapsamlı bir biçimde tartışıldığı, müzakere edildiği, barışa çok yakınlaşıldığı bir dönemde işlen bu cinayetler çok kuşkulu.
Hükümete yakın çevreler baştan “PKK’nin iç hesaplaşması” diye başladılar. AKP sözcüsü daha ölenlerin bedeni soğumadan “iç hesaplaşma” dedi.
Sayısız değerlendirme çıktı. Herkes polis hafiyesi kesildi. Şifreli kapılar, susturuculu tabancalar, tren istasyonuna çok yakın bir ofis tespitleri birbirini izledi. Bu arada, Fransız polisinin ise ne dediği anlaşılmadı ya da basına yansıtılmadı.
Ancak, hükümet tarafı zaman içinde “iç hesaplaşma” yaygarasında geri adım atmak zorunda kaldı. Gelinen aşamayı savunmak zorunda olduklarını anladılar.
Sakine Cansız ve arkadaşlarının ardından Avrupa’da yaşayan Kürtler ve barış isteyen Türkler Paris’e akın etti. Böylesi bir cinayetten sonra olması mümkün bir öfkeden çok, kararlılık hakimdi. Hükümet tarafının bütün “iç hesaplaşma” yaygarasına rağmen Kürt ulusunun kimliğinin tanınmasını isteyen, barışı kazanmak isteyen taraf kararlıca “bu provokasyon, müzakere sürecini etkilemeyecektir” dedi. Israrla bu çizgi savunuldu. Barış girişiminden sonuç alınmasını savunan bütün yazarlar, düşünürler, kısacası barış isteyen herkes de bu tutumda ısrarcı oldu.
İçine girilen bu yeni aşamada, geleceğin kazanılacağının garantisi bu cinayetlerle ortaya çıktı. Başka provokasyonlar da olabilir. En baştan da, bu ifade edilmişti zaten. Bugünlerde ırkçı, faşist partinin lideri de o uğursuz ağzıyla uyarıyor. “Paris’te hak ettiklerini buldular, yenileri de olabilir” diyor.
Şimdi çok dikkatli olmak gerekir. Kürt ulusunun taleplerinin, barışın müzakere edildiği bu koşullardan rahatsız olan sayısız çevrenin eli tetiktedir. Birileri bir yerlerde hain planlar yapmaktadır. Kolay değil, savaştan kâr/rant elde eden koca bir kesim var. Şimdi onlar nasıl yapsak da bu işi bozsak diye düşünüyorlardır. Kürt düşmanlarının, savaş yanlılarının yeniden eyleme geçmesi büyük olasılıktır.
Bir de Paris cinayetlerine üzülüyormuş gibi yapan ama “biz dedik, bu iş AKP ile olmaz” diyen ve şimdi bıyık altından gülenler, için için sevinenler var. Müzakere süreci ile ilgili hiçbir şey söylemeyen ama, Paris cinayetlerini hemen sayfalarına taşıyan 'ulusalcılar' var...
Ulusalcılar son tahlilde barışa da karşı, elbette çözüme de karşı. “AKP ile olmaz” derken işi bilinmez bir geleceğe atıyorlar.
AKP ile olmazsa kiminle olacak? CHP ile mi? Mümkün ama o vakit oturup CHP’nin hükümet olmasını bekleyeceğiz ya da CHP’nin iktidar olması için çalışacağız.
Ulusalcılar zaten bunu yapıyorlar. Daha da vahimi CHP’nin bu haliyle iktidar olmasının çok zor olduğunu biliyorlar ve başka güçlere, darbecilere bakıyorlar. Bazen bunu “ordu göreve” diyerek çok açıkça, bazen de biraz daha üstü kapalı bir biçimde yapıyorlar.
Çözümün tarafları belli. Bir tarafta Kürt özgürlük hareketi ve onu destekleyenler var, diğer tarafta ise; Türk devleti ve onun iktidardaki veya muhalefetteki siyasi partileri var. Hangisi hükümette ise, barış onunla imzalanacak. Bunu reddetmek barışı bilinmez bir geleceğe ertelemektir ve bu da aslında barışı sabote etmektir...
Bugün yeni provokasyonlara karşı uyanık olmak gerektiği kadar, ulusalcı manipülasyonlara karşı da aynı uyanıklığı göstermek gerekir.
Doğan TARKAN
15.11.2013
Fotoğraf: Paris'te suikasta uğrayan PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez.