Edi bese! Hatip Dicle meclise, Ergenekoncular, darbeciler hapse!

28 Temmuz 2011 20:20 / 1675 kez okundu!

 


Bir süre önce Turnusol'da beni ve DSİP'i eleştiren bir yazının çıkması üzerine gene Turnusol'da yayınlanmak üzere "Sosyalistler özgürlük düşmanlarına özgürlüğü savunmaz" başlıklı bir yazı yazdım. Bu yazı "Eleştiriye yanıt" üst başlığı ile yayınlandı ve ardından Turnusol'da bu yazıya karşı üç ağır eleştiri yazısı çıktı.

İkisi Gökhan Kaya, biri Edvar Aksakal tarafından yazılmış. Şaşırtıcı yazılardı. O güne kadar benim Turnusol'da hakim gördüğüm politik çizgiye de karşı olan ve tartışma ve eleştiri boyutlarını çok aşan ifadeler kullanan yazılardı. Üstelik her iki yazı da benim söylemediklerimi söylemişim gibi rahat yazılmıştı.

Bazı Turnusol yazarları bu yazılara karşı bir şeyler yazar diye bekledim, ama artık cevap yazma hakkımın doğduğuna inanıyorum.

Tartışma şu. Herkesin bildiği gibi, altı KCK tutuklusu ve üç Ergenekon Davası tutuklusu milletvekili seçildi, fakat parlamentoya giremiyor. Ben ve DSİP, KCK tutuklularının meclise girmesini, Ergenekon tutuklusu olanların ise hapiste kalmaya devam etmesini savunuyoruz. Bizim bu tutumumuz Turnusol'un bu iki yazarı tarafından eleştiriliyor. Burjuva demokrasisinde bile olmaz böyle şey diyorlar.

Bu konuda düşündüklerimi bir kere daha kısaca ifade edeceğim. Benim demokrasi anlayışımın sınırlarının içine demokrasi düşmanları, faşistler, ırkçılar girmez. Bu tür siyasi akımların yasaklanması gerektiğini savunurum. Birçok başka ülkede de sosyalistler böylesi bir mücadele verir. Faşist partilerin kapatılması, yasaklanması için kampanyalar var. Faşist, ırkçı partilerin seçim çalışmaları, propaganda faaliyetleri engellenmeye çalışılır. Yürüyüşlerine karşı yürüyüşler yapılır. Burjuva demokrat düzen ise ırkçılara, faşistlere geçit verir. Ancak burjuva demokrasisinin ırkçılara ve faşistlere izin vermesi sosyalistlerin ırkçı ve faşist partilerin kapatılması için çalışmalarına engel olmaz, olamaz.

Bu doğrultuda ben ve DSİP faşist MHP'nin kapatılması gerektiğini düşünürüz ve bulduğumuz her fırsatta bunu ifade ederiz. Ayrıca her türlü ırkçı ve faşist söylemin de yasaklanmasını talep ederiz. Gücümüz oranında teşhir eder, engellemeye çalışırız.

Türkiye'de ulusalcı sosyalist akım ise son seçimde görüldüğü gibi MHP'nin barajın altında kalarak meclise girememe olasılığı karşısında bile telaşlandı. Hatta CHP saflarında bu olasılığa karşı MHP'ye oy verme eğilimi bile oluştu. (Ne kadar hayata geçti bilemiyorum, ama seçim günü yapılan bir araştırmaya göre CHP'li seçmenin üçte biri için ikinci parti tercihi MHP idi.)

MHP'nin kapatılması burjuva demokratik bir taleptir. Faşist, ırkçı, saldırgan bir siyasi partinin burjuva demokrasisinde dahi yeri yoktur.

Ergenekon sanıklarına gelince onlar darbecidir. (Gökhan Kaya ve Edvar Aksakal henüz mahkemeleri bitmediği için kendilerine darbeci denemeyeceğini savunuyor.) Evet, henüz mahkemeleri bitmediği için darbecilikten dolayı mahkûm olmadılar, ama kamu vicdanında çoktan darbeci olarak yargılandılar ve mahkûm edildiler. CHP ve MHP'nin üç tanesini aday göstermesi ve seçilmeleri onların kamu vicdanında yargılanıp mahkûm oldukları gerçeğinin üzerini örtemez. Bilindiği gibi, içlerinden bazıları bağımsız aday olarak seçimlere katıldı ve ulusalcı hareketin en güçlü olduğu yerlerde bile çok az oy alabildiler.

Darbecilerin meclise girmesini benim savunmam mümkün değil. Yıllardır darbecilere karşı on binlerce insanla birlikte yürümüş biri olarak darbecileri, yıkmak istedikleri parlamentoda görmek istemem. (O parlamentoda görmek istemediğim çok sayıda milletvekili var. MHP var. Ergenekon'a üye olmak isteyen Kılıçdaroğlu var. Ama, onlarla Ergenekon sanıkları arasında fark var. Ergenekon ve Balyoz sanıkları suçüstü yakalanmışlardır.)

"Ergenekon'a üye olmak isteyen Kılıçdaroğlu'nun siyaseten tecrit olmasını savunuyorum ve nitekim toplum, emekçiler onları büyük ölçüde tecrit ediyor. Ama eylem anında yakalandıklarında, darbeye bulaştıklarında yerlerinin meclis olmadığını, hapishane olduğunu söylüyorum."

Benim bu ifadem Gökhan Kaya ve Edvar Aksakal tarafından CHP'nin kapatılmasını savunduğum biçiminde algılanıyor. Belli ki her ikisi de lafı yanlış yerinden anlıyor. Ben MHP'nin kapatılmasını savundum, savunuyorum, CHP'nin ise "siyaseten tecrit olmasını" savunuyorum. Siyaseten tecrit ile kapatılma arasında epeyce bir fark var.

Edvar Aksakal daha da ileri giderek, "Doğan Tarkan bu kadar demokrasiden dem vurup ardından bir sürü partinin adını sayarak kapatılmaları gerektiğini söylemesi başka bir komedi" diyor. Edvar Aksakal eğer söylediklerinin arkasında duracaksa yazımda nerede bir sürü partinin adını sayarak kapatılmalarını istediğimi bulup göstermek ya da okurlarından özür dilemek zorunda.

Eğer MHP'yi gözünde çok büyütüyorsa, onu "bir sürü parti" olarak görüyorsa ve ben "MHP kapatılmalıdır" dediğim için bir sürü partinin kapatılmasını istediğimi söylüyorsa, onu bilemem. O vakit bir nörologa görünmesinde fayda var.

Edvar Aksakal devam ediyor: "Başbakanın yerinde olsam, başkanlık sistemine geçişte bu engin (!) düşüncelerin sahibi olan şahıstan faydalanmayı düşünürdüm" diyor. Turnusol'da bu kadar basit, bu kadar çirkin ifadelerin olabileceğini düşünmezdim, ama yanılmışım.

Gökhan Kaya da şöyle diyor: "Doğan Tarkan'a kalsa CHP'nin bugünkü demokraside bile yeri yok." Yukarıda Edvar Aksakal için söylediklerimi tekrarlamayayım. Ben CHP'nin yeri olmadığını değil, siyaseten tecrit edilmesi gerektiğini söylüyorum ve zaten olan da budur.

Ama Gökhan Kaya burada durmuyor. Şöyle demiş "Sahi, "Yetmez ama evet'e ne oldu?" başlıklı yazısında. "DSİP ve İşçi Partisi ve varyantları burjuva ideolojisinin sol içindeki tünel kazıcıları, Matrixvari bir benzetme yaparsak 'ajanları'dır." Aynı yazıdaki başka hezeyanların yanı sıra, bunlar da yenir yutulur ifadeler değildir.

Benim için önemli olan Gökhan Kaya'nın DSİP'e "ajan" demesi değildir. Görevleri başçavuşun postalını cilalamak olan birçok görevli benzer ifadeler kullandı. Gökhan Kaya ne yazık ki onların ifadelerini kullanmış. Görevli mi değil mi, bilemem.

Turnusol'da bu tür ifadelerin yayınlanmış olmasından daha da ağır olan, hiç bir Turnusol yazarının çıkıp bu ifadelere karşı çıkmamış, uyarmamış, eleştirmemiş olmasıdır.

Gökhan Kaya referandumda DSİPin 'Yetmez ama Evet' demesini eleştiriyor, bunun için iktidar saflarında yer aldığını düşünüyor. Ya EDP, ya Turnusol? Referandum'da "Evet" demediler mi? Yoksa DSİP'in varyantı EDP mi oluyor? Gökhan Kaya belli ki kendisini kaybetmiş. EDP'lilerin ve Turnusol okurlarının bu fikirlere hiç katılmadığını umuyorum, ama gene de içimde bir kuşku var.

EDP'liler ve Turnusol okurları DSİP'i burjuva ideolojisinin sol içindeki tünel kazıcı ajanı olarak mı görüyor? Eğer öyleyse DSİP ile birlikte EDP de aynı durumdadır.

Yayınlarımızdan, örgütlerimizden bu tür dilleri temizlemedikçe ileriye doğru adım atmak mümkün değil.

Tekrar asıl tartışmaya dönersek, KCK tutukluları özgürlük için mücadele edenlerdir. Hatip Dicle düşüncelerini ifade ettiği için mahkûm oldu ve bu nedenle milletvekili olması engelleniyor. KCK tutukluları ile Ergenekon tutuklularını aynı kefeye koymak bir özgürlükçü sosyalist için mümkün olamaz.

Bu nedenle, Edi bese! Hatip Dicle meclise!..


Doğan TARKAN

28.07.2011

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.