Nelson Mandela
09 Aralık 2013 16:04 / 1662 kez okundu!
27 yıl hapiste yattı, 4 yıl ülkesinin ilk siyah devlet başkanı oldu, son yıllarını hastalıklarla geçirdi ve sonunda dün, 5 Aralık 2013’de, 95 yaşında öldü.
Mandela okuma şansı bulan ender siyah insanlardan birisiydi. Üniversite öğrenciliği yıllarında radikal fikirlerle karşılaştı.
1964’da Sharpeville katliamının ardından barışçı mücadelenin teresiz olduğuna karar verdi ve silahlı mücadeleyi savunmaya başladı. Sharpeville’de 69 siyah insan öldürülmüştü.
Silahlı eylemler düzenlemeye başlayan ve ANC’nin silahlı kanadı Mkhanta we Sizwe (MK)’nın liderliğini üstlenen Mandela kısa sürede yakalandı ve idamdan kurtuldu ama ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. BU arada ANC ağır darbeler yedi.
Mandela, 27 yıl süren mahkumiyetinde ilk 18 yıl boyunca bir mermer ocağında taş kırdı. 6 ayda bir mektup yazma ve alma hakkı vardı. Yılda bir kere 30 dakika boyunca bir ziyaretçisi olabiliyordu.
Mandela’nın hapse girmesinden bir süre sonra, 1970’lerin başında Güney Afrika’nın siyah işçi sınıfı örgütlenmeye başladı, 1973’de ilk büyük grevler yaşandı. Siyah işçi sınıfının mücadelesi ırkçılığa karşı mücadelenin içeriğini değiştirmeye başladı. Ardından 1976’da Soweto direnişi başladı. Öğrenciler eşitsiz eğitim olanakları nedeniyle direnişler başlattılar ve bir süre sonra bu direniş siyah bölgelerin topyekun direnişine dönüştü.
1982’de bir siyah sendikacının polis karakolunda öldürülmesi üzerine 100 binden fazla işçi greve çıktı. Bu ırkçı beyaz rejime büyük bir darbeydi. Aynı yıl Mandela Robben Adası’ndaki hapishaneden Polsmoor hapishanesine taşındı. Yıllar süren izolasyon kırılmıştı. Irkçı rejim Mandela’nın şiddetin kullanımını kınamasını istedi, bunu yaparsa Mandela hemen serbest kalacaktı. Yapmadı. Önce bütün siyahlar için eşit haklar dedi.
11 Şubat 1991’de Mandela eşi ve ANC liderlerinin eşliğinde hapishaneden çıktı, 3 yıl sonra yapılan seçimleri ANC kazandı ve Mandela Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyah başkanı oldu. 5 yıl sonra bu görevi bıraktı
ANC’nin iktidara gelmesiyle birlikte siyahlar beyazlarla eşit haklara sahip oldular, bu büyük bir değişimdi ama yaşam koşullarında büyük değişiklikler olmadı. Biraz yeni konut, biraz yeni okullar ve hastaneler, hepsi bu.
Mandela bir sosyalist değildi. O büyük sermayenin Güney Afrika’ya yatırım yapmasını istiyordu ve bunu da başardı. Güney Afrika’da bugün nüfusun üçte ikisi yoksulluk çizgisinin altında yaşıyor, eşitsizlik açısından Güney Afrika dünyanın sondan ikinci ülkesi, nüfusun yüzde 25’i işsiz ama Güney Afrika ekonomisi gelişiyor!
Ülke en hızlı kalkınan ülkelerin arsında yer alıyor. Buna karşılık grevler, büyük işçi eylemleri yeniden başladı. ANC hükümeti grevci maden işçilerine saldırdı ve çok sayıda madenciyi öldürdü.
Mandela başkanlıktan ayrılmasından sonra bir grup işçiye yaptı bir konuşmada kendi kaderlerini kendilerinin çizeceğini söyledi, eğer istediklerini alamazlarsa apartheid rejimine karşı nasıl savaştılarsa ANC’ye karşı da öyle savaşmaları gerektiğini anlattı.
Mandela dünyanın en baskıcı rejimlerinden birisi olan ırk ayrımcı apartheida karşı mücadelenin bayrağıydı. Sadece Güney Afrika halkının değil tüm dünya emekçilerinin kalbini kazandı. Hiçbir zaman eğilmedi, hiçbir zaman taviz vermedi ama çok büyük bir hareketi fikirleriyle yönlendirdi ve zafere ulaştı.
Her zaman açık sözlü oldu, 2008 yılına kadar ABD tarafından bir terörist olarak tanımlandı ve ABD’ye girişi bu nedenle yasaklandı.
Mandela çok büyük bir kayıp, onun cesaretini ve kararlığını hatırlayacağız ama Güney Afrika işçi sınıfı arkasından göz yaşı dökerken yeni mücadelelere hazırlanacak. Irk ayrımcılığı Mandela’nın önderliğinde yenildi, şimdi sıra kapitalizmde.
Doğan TARKAN
07.12.2013
Son Güncelleme Tarihi: 10 Aralık 2013 14:18