Sosyal demokrasisi olmayan bir ülke
26 Ocak 2013 11:22 / 1298 kez okundu!
Türkiye kadar gelişmiş, güçlü bir işçi sınıfı olan bir ülkede sosyal demokrat, reformist bir kitle partisinin olmaması ciddi bir sorun. Türkiye'de Avrupa'daki sosyal demokrat partilere benzer, yani marksist bir geçmişten koparak değişen sosyal demokrat bir parti hiçbir zaman olmadı.CHP 1970'lerde ve 12 Eylül darbesinden sonra da SHP ve çok kısa bir dönem CHP, işçi sınıfının yoğun desteğini almayı başarmıştı. ANAP'ın kalelerini SHP/CHP kazanmıştı.
Ne var ki, bu partinin başına Baykal'ın geçmesiyle birlikte CHP hızla tarihsel özüne döndü. Partiyi sola, sosyal demokrasiye çekmeye çalışan bütün unsurlar partiden tasfiye edildi. CHP yeniden su katılmamış Kemalist bir parti hâline geldi.
CHP'nin Baykal ile birlikte girdiği süreçte işçi sınıfı partiyi terk etti ve CHP tabanında önemli bir değişim yaşandı. CHP oyları büyük ölçüde düşerken, aynı zamanda da sınıfsal karakteri değişti. CHP, İstanbul'u örnek verirsek Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Bakırköy gibi şehrin en zengin bölgelerinde kazanırken, yoksul bölgeler yoğun olarak AKP'ye oy vermeye başladı.
CHP daha önce Milli Görüş'ün partisi olan Refah Partisi ile birlikte emekçi oylarını paylaşırken ve Kürdistan'da kimi bölgelerden hatırı sayılır oylar alırken, Baykal'ın önderliğinde bu özelliklerini kaybetti.
Öte yandan kentlerin zengin, burjuva, orta sınıf bölgeleri ise ilk defa yoğun olarak CHP'ye oy verdiler. Neden açık. Burjuvalar ve eğitimli orta sınıflar ve Türk Silahlı Kuvvetleri, AKP'den "İslamcı" olduğu kanısıyla korkuyorlar ve alternatif olarak Kemalizmin, "1923 Cumhuriyet değerlerinin", laikliğin savunucusu olarak CHP'ye oy veriyorlar. Taşrada ise CHP'nin yanı sıra İslamcılıktan çok milliyetçi olan MHP bu oyları paylaşıyor.
Kemalizme yeniden dört elle sarılması, 1970'lerdeki geçmişinden kopması; SHP'den gelen, sosyal demokrasiye daha yakın kadroları tasfiye etmesi, Kemalist aydınların ve burjuvazinin önemli kesimlerinin arkasına geçmesi, oy kaybına neden olmasına rağmen CHP'yi etkin bir parti hâline getirdi.
1923 Cumhuriyet değerleri savunulurken, bu arada tabii Kürt sorununa karşı açık bir tutum alındı. CHP, Kürt sorununda AKP'nin gerisine düştü. Bunun sonucu olarak Kürdistan'dan tamamen silindi. Oysa CHP ile birleşen (ve kanımca çok yanlış yapan) SHP, kendi listelerinden Kürt milletvekilleri çıkaracak kadar soruna yakındı.
Kılıçdaroğlu ile birlikte "yeni CHP" denmeye başlandı. Ama kısa zamanda açığa çıktı ki "yeni" olan hiçbir şey yok. Baykal nedeni ile Kemalizmin batağına yuvarlandığı düşünülen CHP, Baykal gitmesine rağmen gene aynı politik hatta durdu ve hatta bu hattı güçlendirdi.
Kılıçdaroğlu, Ergenekon sanıklarına, darbe planladıkları için tutuklanan generallere açık çekler verdi. Kılıçdaroğlu, Ergenekon'a katılabileceğini söyledi. Silivri'ye heyetler gönderildi.
Kürt sorunu konusunda ise zaman zaman olumlu gibi görünen çıkışlar yapmasına rağmen, iş pratiğe, güncel tutumlara gelince CHP tam anlamı ile koyu milliyetçi bir partiye dönüşmekte.
İşte PKK kurucusu Sakine Cansız'ın ailesine taziyeye karşı çıkan, mecliste "anadilde savunma hakkı" görüşülürken MHP ile birlikte bu yasayı durdurmaya çalışan CHP.İmralı görüşmeleri üzerine AKP'ye gereksiz bir açık çek veren CHP, hemen ardından sorunun çözülmesinde bir adım olan "anadilde savunma" hakkına karşı dişiyle tırnağı ile mücadele etti.
Yasa görüşmeleri sırasında konuşan CHP'li milletvekili Birgül Ayman Güler, açıkça Kürtleri aşağıladı ve konuşmasına CHP'den sadece bir milletvekili istifa ederek tepki verdi. Aynı Güler daha önce "Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz" diyenlere saldırmıştı ve Cumhuriyet Mitinglerinde kaba Kemalist konuşmalar yapmıştı.
Türkiye'de sosyal demokrat, reformist bir kitle partisinin olmaması ve onun boşluğuna Kemalist bir partinin girmiş olması, onun solunu da etkilemekte. Solun bir kısmı CHP'nin ve en geniş anlamı ile Kemalist yapının politikalarının etkisi ile ulusalcılığa kaymaktadır. Kürt sorununa duyarsızlık, Ermeni soykırımını inkârcılık ve darbe girişimlerini hafife almak, bunların esas olarak AKP manevraları olduğunu iddia etmek, ulusalcı sosyalist yapıların temel politikaları hâline geldi.
Bu yapılar, diğer taraftan da Kürt hareketini etkileyerek CHP ile ittifaka çağırmaktalar. Bugünler de bu çağrının çirkinliği çok açıkça ortada.
Doğan TARKAN
26.01.2013